Her bir kartpostal ait olduğu dönemin; kültürel, toplumsal, sanatsal, siyasal alanlarının tarihine şahitlik eder.
Şehir ve manzara, tarihi-mimari anıt yapılar, turistik yapılar, çiçek ve tabiat, sanat değeri olan kartpostallar dışında bayrak, asker, savaş görselleri bulunan kartlar savaş dönemlerinde propaganda amaçlı kullanılmıştır. Ünlü şarkıcılar, sinema yıldızları, sporcular, siyasi figürler kartpostalların başka dilidir.
1840 yılında İngiliz yazar Theodore Hook’un karton üzerine çizimi bulunan ve üzerinde bir kuruşluk pul ile Londra’ya gönderilen kart dünyada ilk kartpostal kabul edilmektedir. 1891 yılında ilk kez resimli kartpostallar piyasaya çıkar ve Avrupa’da kullanılmaya başlar. 1970 yılında yayınlanan Hayat Mecmuası’nın 49. Sayısında “İlk Tebrik Kartı Bir Asır Önce Postalandı” başlıklı haberi yapıldığında, kartpostalların insan hayatına girmesinin üzerinden 152 yıl geçmiştir.
Osmanlı’da ilk kartpostallar 1894 tarihinde gravür tekniği kullanılarak basılmış olup koleksiyonerler “Souvenir” adını vermiştir. Osmanlı Devleti’nde resimli kartpostal yayıncılığı 1890’lı yıllarda Avusturyalı Max Fruchtermann tarafından başlatılır. Fruchtermann, Galata’da Yüksek Kaldırım’da çerçeveci dükkânına sahiptir. Fruchtermann ile beraber 1923 yılına dek Anadolu’da 300’ e yakın editör tespit edilmiştir. Osmanlı’da ilk kartpostalı yayınlayan Fruchtermann, 1895 tarihinde kartpostalları Almanya’nın Leipzig kentinde bulunan “Emil Pinkau Company” matbaasında bastırmıştır. Kartpostal yayıncılığı yapan bir diğer şahsiyet, gazeteci, yayıncı, grafiker, hattat Ebüzziya Tevfik Bey’dir. Ebüzziya Tevfik Bey’in ilk kartpostalı 1899 yılbaşı için basılmıştır.
Kartpostalın tarihteki kısa serencamı böyleyken, benim lise hatıralarımın en kıymetli objesidir. 80’li yıllarda hemen her evin elektrik prizlerinin kenarlarına iliştirilmiş bir kartpostal görmek mümkündü. Liseye gittiğim dönemlerde, yeni yıl, bayramlar yaklaşırken harçlık biriktirmeye başlardım bir taraftan da güzel yazı yazma provalarım olurdu. Öğlenci olunca kışın kısa günlerinde okul çıkışı hava kararır, karın kristal gibi karanlığı aydınlattığı kış akşamlarında doğru kartpostalcılar çarşısının yolunu tutardım. Aralık sonuna doğru şehrin merkezindeki Yeni Cami civarında kurulan kartpostal çarşısı ışıltısı ile karla yarışırdı. Bir baştan bir başa simli başta olmak üzere çeşit çeşit kartların arasında kaybolmak rüya gibiydi. Çiçek desenleri, tabiat desenleri, şehirlerin gravürleri, çocuk resimleri, müzikli kartlar başka bir dünyanın içine çekerdi insanları. Zaman zaman kartpostallarımı karıştırdığımda şirketlerin göndermiş olduğu çok şık kartlara rastlıyorum, belki çoktan değişikliğe uğradılar ama izleri bir kartta devam ediyor.
Teknolojinin ilerlemesi ile hemen tüm iletişim yollarımız dijitale dönüşmüş olsa da bazı bazı arkadaşlarımın çocuklarına kartpostal atarım. Bir zarfa sıkıştırılmış kartpostala dokunmakla beraber güzel hitaplar, samimiyet ile baş başa kalmak bir hoşluk değil de nedir?