Kalem Güzelleri Çamlıca’ya vedâ ederken…

Yıldız Holding’in, geleneksel Ramazan etkinlikleri kapsamında 11 Mart 2024 Pazartesi günü müessesenin Çamlıca’daki genel merkezinde sanatseverlerin irfanına arz ettiği Medeniyetimizin Kalem Güzelleri sergisi yoğun talep üzerine bayram sonrasına uzatıldı. 19 Nisan Cuma günü yazı sevdalılarına “elveda!” demeye hazırlanan sergiyi henüz ziyaret edemeyenler için son iki gün.

Abone Ol

Bu bir kitap sergisi yahut Türk hat sanatının en mühim kaynak eserlerinden Medeniyet Âleminde Yazı ve İslâm Medeniyetinde Kalem Güzeli isimli çalışmadan ilhamla hazırlanan bir sanat etkinliği... 

Sergide hattat-müellif Mahmud Bedreddin Yazır’ın, Medeniyet Âleminde Yazı ve İslâm Medeniyetinde Kalem Güzeli isimli çalışmasının Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından sanatseverlerle buluşturulan 3’üncü baskısında kullanılan eserlerin orijinal nüshaları yer alıyor.

Dr. Hüseyin Gündüz, Prof. Dr. Faruk Taşkale, İsmail Nurani İnci, Betül Gündüz, İbrahim Hakkı Yiğit, Abdurrahman Kılıç ve Recep Cengiz koleksiyonlarından seçki mahiyetindeki sergide Türk hat sanatının en mühim yazı simalarından Derviş Ali, Yesârizâde Mustafa İzzet Efendi, Mustafa Râkım Efendi, Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Seyyid Mehmet Efendi, Bakkal Ârif Efendi, Mehmed Şefik Bey, Hulûsi Efendi, Sami Efendi, Nazif Efendi, Neyzen Emin Dede, Mehmet Tâhir Efendi, Ömer Vasfi Efendi, İsmail Hakkı Altunbezer, Macid Ayral, Beşiktaşlı Nuri Efendi, Şeyh Aziz Rıfâî, Reisülhattatin Kamil Akdik, Mahmud Bedreddin Yazır, Necmeddin Okyay, Hamit Aytaç, Kemal Batanay ve Mustafa Halim Özyazıcı’nın eserleri bulunuyor. 

Levhaların süslemelerinde ise Muhsin Demironat’ın, Fatma Rikkat Kunt’un, Dündar Tahsin Aykutalp’in, Prof. Dr. Faruk Taşkale’nin, Prof. Dr. Münevver Üçer’in, Betül Gündüz’ün, Atilla Yusuf Turgut’un,  Dr. Hatice Aksu’nun, Emel Türkmen’in, Şeyma Okur’un ve merhume Meral Ilgaz’ın imzaları mevcut.

Sülüs, nesih, celî sülüs, sülüs-nesih, celî sülüs-nesih, muhakkak, muhakkak-nesih, muhakkak-sülüs, ta’lik, celî ta’lik, dîvânî, celî dîvânî, reyhâni, reyhâni-tevkî ve tuğra yazı nevileriyle kaleme alınan elli dokuz eserden her birinin muhakkak ayrı bir hikâyesi, daha doğrusu vâkıası var. Eserleri ve bâhusus koleksiyonları biraz da mezkûr hikâyeler/vâkıalar şenlendiriyor.

19 Mart Salı günü Yıldız Holding’in dostlarıyla, ülkemizin önde gelen STK’larının yöneticileri ve öz sanatlarımızın ustalarıyla buluşan Medeniyetimizin Kalem Güzelleri Sergisi’ni hâzirûna takdim ederken Yıldız Holding YK Üyesi, pladis Başkanı Murat Ülker, onlarca eser arasından Necmeddin Okyay’ın 1374/1954-1955 yılında celî ta’lik kalemiyle yazdığı ve akabinde yazısına münasip bir ebrusuyla tezyin ettiği kalem güzelinin hizasına geldiğimizde “burada seninle bir fotoğraf çektirelim” dedi.  Akabinde de fotoğrafı sosyal medya hesabında “Şirler pençe-i kahrımdan olurken lerzan, Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek.”
“Aslanlar pençemin korkusundan tir tir titrerken,
Beni bir ceylan gözlüye esir etti kader”
demiş Sultan Selim. “Medeniyetin Kalem Güzelleri” bu sene düzenlediğimiz Ramazan sergimiz. Her sene yeni bir Ramazan sergisi düzenliyoruz malum, hatta geçtiğimiz günlerde bir post atıp @ibrahimethemgoren’in küratörlüğünü üstlendiği sergimize sizleri de davet etmiştim. Eserlerin her biri güzelliğe açılan bir kapı. Misal bu fotoğraftaki…

Şüphesiz ki en büyük aşk Yaradan’a duyulandır. Hepimiz bu dünyaya aslında sonsuz sevgi ile geldik. Ne oldu, neler oldu da koşulsuz sevgiyi unuttuk, nadir bulunan bir şey haline getirdik bilmiyorum. Ama bu satırları gördüğümde çok duygulandım… Saf bir sevgi karşısında insanoğlu ne savunmasız, Yavuz Sultan Selim olsa bile ? Eserde yer alan şiirin hikâyesi muazzam ? kısaltmaya kıyamadım. Linkini story’e ekledim, internetten şiiri ararsanız bulabilirsiniz de. Dilerim her birimizin kalbi zaten doğduğu andan itibaren onda olan gerçek sevgiyi hatırlar, bilir ve yaşar… Zira bu dünya fani, ne Sultan Süleyman’a, ne Yavuz Sultan Selim’e kalmadığı gibi bize de kalmayacak.” cümleleriyle paylaştı. 

Dünya, ne Kânûnî Sultan Süleyman’a ne babası Yavuz Sultan Selim’e ne de hezarfen Necmeddin Okyay’a kaldı! Şüphesiz kimseye de kalmayacak! Kânûnî Sutan Süleyman döneminin meşhur şairi Bâkî yerden göğe kadar haklı: “Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş” 

Şair, Kehf Sûresi’nin “Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür; ebedi kalacak iyi işler ise, Rabbinin katında sevapça da hayırlıdır, ümitçe de hayırlıdır.” mâlindeki âyet-i kerîmesini böyle yorumlamış!  Netice itibarıyla asıl önemli olan, bâkî olan bu kubbede hoş bir sadâ bırakabilmektir. Bu da düzgün iş ve hizmet üretmekle, faydalı eserler bırakmakla mümkün olsa gerektir!

Buradan, Necmeddin Okyay’ın satırlara inci gibi dizdiği celî ta’lik yazıya gelelim! “Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân/Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek.”

Hattat, ebrucu, kemankeş, mücellid, hâfız, gül yetiştiricisi gibi unvan ve sıfatlarla mücehhez Necmeddin Efendi, Hicrî takvimin yaprakları 1374 yılını gösterirken (M. 1954-1955) is mürekkebiyle âharlı kâğıdın müşfik yüzüne Yavuz Sultan Selim Han’ın, zamanla mısrâ-i berceste haline gelen arz ettiğimiz meşhur beytini yazmış. 

Anlamı şöyle olsa gerektir: “Benim pençemin (gücümün) korkusundan arslanlar (bile) titrerken/Felek beni bir ahu gözlüye esir etti.” Bu keyfiyet bizatihi böyle olup kanaatimce izahtan varestedir!

Necmeddin Efendi yazdığını kendi de beğenmiş olmalı ki ilgili beyti mevcut haliyle en az iki defa kaleme almış. Bunlardan biri, Hüseyin Gündüz koleksiyonda. Kendisi de mühim bir koleksiyoner Murat Ülker onca eser arasında gidip söz konusu levhayı buldu! Diğeri, Sadberk Hanım Müzesi’nde… 

Kelâma, Sadberk Hanım Müzesi’ndeki eserin hikâyesiyle devam edelim. Türk eczacılık tarihinin mühim simalarından, Galatasaray Eczanesi’nin müessisi Ahmet Cevad Akıska 1950'li yılların başında piyasaya sürdüğü ve kendi adını taşıyan Oftalmin Cevad nâm antiseptik ürünün tanıtımı bağlamında Hattat Necmeddin Efendi'ye içinde “göz” kelimesi yer alan ilgili beyti sipariş eder. Necmeddin Efendi yazıyı kısa süre içerisinde kaleme aldıktan sonra Akıska, tezhip için Muhsin Demironat’a müracaat eder. Muhsin Usta da yazının ihtiva ettiği anlam ile mütenasip bir tezyinat kurgusu yaparak halkâr desenleriyle birbiri ardına aslanları ceylanların peşinden koşturur. Tezyinat da tamamlandıktan sonra bu kez sıra baskı aşamasına gelir. Levhanın cetvel kısmına meşhur beyit Türkçe ve Fransızca yazılır. Âlâ keyfiyeti hâiz müzehhep bir eser ortaya çıkar ve akabinde Oftalmin Âmili Ahmet Cevad Akıska baskı levhaları müşterilerine hediye ederken eczanesinin bir camekanını boşaltarak bu bölümde levhanın hemen önüne Oftalmin Cevad ürününü sergiler. Bu uygulama eczacılık sektöründe 1950’li yıllar için içinden sanat ve estetik geçen oldukça mühim bir PR İletişimi olmalı. 

Levhanın arka kısmına Türkçe ve Fransızca “Oftalmin Cevad: 20 seneden beri hekimlerimizin emniyetle kullandığı Gümüş preparatı- stabil-titre- katiyen muharriş olmayan emin bir lokal antiseptik. Göz-kulak-burun-boğaz-çocuk ve bilumum pratik hekimlikte senelerden beri muvaffakiyetle kullanılmaktadır. İsmi, ambalajı ve imal şekli pantentelidir.” ibaresi yazılmıştır. Ne diyelim, sadırda kalmaz; satırda kalır!

Şimdi, 2014 yılına; Şişli’ye, Bomonti’ye gidiyoruz. Meraklıları bilir, Bomonti’de Pazar günleri  antika/bit pazarı kurulur. Koleksiyon meraklılarının, antikacıların rağbet ettiği pazara kimi esnaf Cumartesi gecesinin ilk saatlerinde gelerek tezgâhlarını açar. İşte bu tezgâhlardan birinden Oftalmin Cevad’ın 60 yıl önce eczanelere hediye ettiği, yazımızın öznesindeki levhanın baskı nüshasını almak nasip oldu. 10 yıl sonra da bahtımıza böyle bir yazıyı kaleme almak düştü. 

Medeniyetimizin Kalem Güzelleri Çamlıca’ya vedâ ederken koleksiyonerlerine ve serginin hâmileri Ali Ülker’e ile Murat Ülker’e selâm; sanatkârlara ve Osmanlı Cihan Devleti’nin 9’uncu padişahı Yavuz Sultan Selim’e, Necmeddin Okyay’a, Muhsin Demironat’a ve Ahmet Cevad Akıska’ya rahmet olsun…