Kabul...
Kabullenis ne büyük haslettir, kelebeği hafif kılan kanatlar gibi. Ruhunuzu hafifletir. Öyle güzel bir düzen içerisinde yaratılmış ki kainat ve canlılar, kabulleniş bu ritme ayak uydurmak için sukunetli bir melodi, bu kapıdan geçmek için yurudugun koridorları aydınlatan bir ışık, eline teslimiyet madalyasini tutusturan bir anahtar sanki...Canından vazgeciyor şehit oluyor, sevdiklerini toprağa veriyor, derin samimi bir kabullenisle mertebe kazanıyor..yağmurda ıslanıyor rahmet diyor, karda üşüyor, kar berekettir diyor, sahiplenme duygusundan uzak yaşıyor önünde koca bir dünya varken, çünkü herşeyin sahibinin O olduğunu biliyor. Ne esi ne evladı ne dostu ne aşı ne işi ona yar değil biliyor. Hepsi kendine özgü bir kainat esasında verilenler nimet, verilmeyenler hikmet..şükür ve teslimiyet...en güzel, en sâfî kabullenisin nihayeti...Makam öncesi ayak bastigin eşiğin ta kendisi.Kabul etmek, edebilmek...kabulleniş.Kim için ? Ne için?Kabul ettiklerimiz kabul gördüğümüz için verilmiştir, öyle değil mi? Sefası da cefasi da her ne ise. Hepsi Onun birligini bilmek için, bildirilmiş. Ya kabul göreceğin birşey verilmeseydi, kabul görmeseydin, ve senden bilmen istenmeseydi ? Sanma ki kabullenişin Yaradana bir lütuf, elbette değil. Lakin yinede O hiçbir iyi niyeti boş çevirmez.İkrami Kerim oluşundandir. Senden değil, benden değil. O halde bir kabul daha gerek bize...O bildi, bildirdi. Yoksa biz kendimizi dahi bilmiyorduk. Şimdi sor bakalım kendine, sana bildirileni bildin de kalben tasdik edip, iltica etmek mi dusunduruyor, zor geliyor, ertelediğin nedir? Kendine zulmettigin yetmez mi ? Hazır pişmiş aşi vermiş eline, yemek mı zor olan. herşey hazır, bütün düzen işliyor ilahi ahenk ile nedir omzuna yük olan. Kendi  varlığımızı,halimizi, de bilmek durumundayız. Ve kabullenmek; ne cok yerde enaniyet sahibi olduğumuzu. Vesselam...

80Daecbe 3Cf2 46C9 Aabc 151D721B79F1