Babam neredeyse ölümsüzlüğünü ilan edecek kadar hayata bağlıydı ama öldü ve yıllar geçti üzerinden;
Belki sen gibi, belki ben gibi;
Ama ne var biliyor musun? Ben her zaman ölmeyi yeğlemişimdir. Nedendir bilinmez;
Aslında nedeni gayet basit insanlar; Kötü olanlar yani;
Biliyorum kötüler de sever. Onların da bir kalbi var diyeceksin.
Hani 'savaş baltalarını göm' derdin ya kızdığım zamanlarda; Artık o baltalar yok arkadaşım.
Evet, yine savaşıyorum. Fakat artık baltayla değil. Yoruldum.
Bir hayâlimiz vardı giden iyi insanların dönüşlerini görmek gibi. Bir hikâye yazmıştım hani. Yüksek bir tepede, gün batımını izlerken duyduğum nal sesleri diye; Bu sesleri duyan bir iki kişiydi; Onlardan biri de sendin hani;
Bak! İşte döndüler!
Dönmüştü iyi insanlar;
Tabi bu bir hikâyeydi; Tıpkı yazdığım diğer hikâyeler gibi.
Ben kötülerin sevgisini anlamıyorum arkadaşım; Onlarda benimkini;
Bu iki sevgi bir araya geldiğin de ortaya çıkan koca bir toz bulutu. Köhneleşmiş kalplerinden çıkan siyah bulutların gölgesinde uçuşan kelimeler, cümleler; Maskeli balodayım sanki;
Gel de ölümü sevme. Hayattan nefret ettiren insanlar varken hayatı sevmek çok güçlü olmayı gerektiriyor arkadaşım;
Yok, sen şimdi kızarsın; Yakıştı mı sana der kaşlarını çatarsın. Çat arkadaşım;
Bir umudumuz olsun o da iyi insanların dönüşü olsun;
Ve biz de hayatı sevelim. Öyle sevelim ki, ölümü istemeyecek kadar; Hatta son ana kadar hikâyeler yazalım, yazdıklarımız hayata, iyi insanlara ve mutluluğa dair şeyler olsun;
Bir umudumuz var iyi insanların dönmesi gibi; Dönmek zorundalar çünkü onları beklemeyenler kadar bekleyenlerde var;