İstanbul’da, yine yeniden bir Eylül telaşındayım. Kalbim yaprakların, dalların, ağaçların sırlarını çözer sessizce. Kulaklarım kalbimin sessizliğinden deli olur.
Boğaz’da denize dalarken, düşüncelerim dalgaların hareketiyle yarış halinde. Rüyalarım belli belirsiz. Sınıfta kalan hayallerimin vakti çoktan geçti. Eylül, yeni hayaller, umutlar ile ders zili başladı, yenilenme zamanı diye fısıldamakta.
İstanbul’a dikkat kesilirim. Hafiften esmeye başlar rüzgârlar, yaklaşan yağmuru müjdeler gibidir. Haliç’te, Boğaziçi’nde, Üsküdar’da aşktır sonbahar. Tüm sesleri susturup sadece tabiatı dinlerim. İstanbul’un içine bırakırım kendimi. Vapurda dalgaların arasında kaybolurken, Çengelköy’de bir çınar ağacının altında köklenirim. Dinginliği öğrenirim, içselleştiririm.
Şiir gibi güzellikler yaşar, ilham alırım sonbahardan. Aşiyan yollarında, bir su birikintisinde, yapraklara bürünen Arnavut kaldırımlarında neşeyle kucaklarım hayatı. İstanbul her köşeden bana gülümser. Gülhane kapısından girer, Arkeoloji Müzeleri’nin önünden geçip, Topkapı Sarayı’na doğru ilerlerken her dökülen yaprakla birlikte, omuzlarımdaki yükleri rüzgârlara bırakırım esip gider. Her şeye rağmen gülüşlerim kalır. Güçlü bir çitlembiğin dalı gibi kırılmayan gülüşlerim.
İstanbul çeker gönlüm her yeni güne başlarken. Varacağım yeri bilmeden, dur durak tanımadan uzun uzun yürüyüşler yaparım. Zeytinburnu, Arnavutköy, Kalamış sahilleri başka, Belgrat Ormanı’nda yürüyüş yapmak başkadır. Bu dünyadan geçen bir yolcu olduğumu unutmamak için yolda olurum, nelerden geçtiğimi süzer, kalbimin yolunu saptırmaya çalışanlara meydan okurum, kalbimin yolunu unutmamak adına.
Vefa semti, Süleymaniye, Sahaflar öğrenciler ile canlanır. Bozacısı, pilavcısı, börekçisi, gazozcusu her lezzet durağında kitapları, defterleri elinde geleceği kucaklamaya çalışan gençlerin arasına karışırım. Bilginin güç olduğunu bilir, yeni alanlara, arayışlara kaptırırım kendimi. Yeni bir bilgiye ulaşmanın heyecanını yaşarım bir ilkokul çocuğunun heyecanıyla. Projeler hayal ederim, bir doktora öğrencisinin başarma gücünü bulurum kendimde. Hep bir öğrenme telaşı, zamanla bir tek burada yarışırım hız karşıtı olmama rağmen.
Sinema, tiyatro, kitap fuarları coşkusu başlar. İstanbul kültür, sanat, eğitimin kalbidir. Eylül İstanbul’un kalbinde olmak için cilve yapar.
Ruhum Eylül ayı ile birlikte yükselir. Her nefeste, her mevsimde olduğu gibi Eylül’de şevk ile kâinatın zikir musikisine dâhil olurum. Varlıkla bütünleşir, varoluşun kendisi olduğumu fark ederim. İhtiyacım olan şey hayatın kendisidir. Ve ben bu hayat yolunda sayısız taç yaprakları olan bir lotus çiçeği gibi açılırım.