Servi sözcüğü, Farsça kökenli olup, Türkçede özellikle günlük konuşma dilinde ‘’selvi’’ şeklinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Kırgız Yazar Cengiz Aytmatov’un 1970 yılında yayımlanan romanından uyarlanan, başrollerini Kadir İnanır ve Türkan Şoray’ın oynadığı 1977 yapımlı, Selvi Boylum Al Yazmalım sineması hafızalarımızda hep canlıdır.
Divan şiirinde birçok beyitte sevgili yerine kullanılırken, tasavvuf ve dini yüklenen manaları da dikkat çeker. Uzun boyunun, padişah, vezir, şehzade, serdar, emir, sancakdâr, şehriyar, server, hûri gibi mümtaz kişiliklerle özdeşleştirildiği görülür.
Servinin rüzgârda salınışı, yeşil murakka giymiş bir halde başını sallayan bir sûfiyi andırır. Yine rüzgârda çıkardığı ses ‘’Hû’’ lafzını fısıldar. Soyut ve somut anlamlar yüklenmiştir. Değerinin servi gibi yüce olmasını isteyen insan su gibi alçakgönüllü olmalıdır.
İstanbul bahçelerinde servi ile ilgili pek çok bilgi ve rivayet vardır. Evliya Çelebi’nin naklettiğine göre II. Bayezıd tarafından yaptırılan Sultaniye Bahçesi, ‘’bir cennet bağı misali gülistan’’ dır. Burada öyle serviler vardır ki göklere uzanır. Kanuni Sultan Süleyman Kuleli Bahçesi’ni çok sever, kule gibi yüksek bir saray yaptırır, gençliğinde bu bahçe ile özel ilgilenir ve kendi eliyle servi ağacı diker.
IV. Murad Kandilli’ye kadar uzanan servi ormanından dolayı Göksu’ya ‘’Gümüş Servi’’ adını verir. Revan Seferi dönüşü Şehzade Mehmed, Nevâbâd Köşkü’nde dünyaya gelir, IV. Murad bahçedeki uzun bir serviyi kandillerle donatır ve bu tarihten sonra bu bahçe Kandilli olarak anılmaya başlar.
Fatih Sultan Mehmed bir tersane yapmayı planlar, inşa edilecek gemilerin kereste ihtiyacını karşılamak için Kasımpaşa ile Hasköy arasında satranç nizam on iki bin servi diktirir. İşte Evliya Çelebi Tersane Bahçesi olarak bilinen bu bahçeden bahsederken, fetihten sonra Fatih’in ilk burada konaklayıp, savaş gazilerine mallarını burada dağıttığı için burayı sevdiğini, fermanla bu bahçede köşkler, hamam, havuz, fıskiyeler yaptırdığını, diktirdiği servilerin kokusunun insanın dimağını kokulandırdığını söyler.
Seyahatname’de belirtildiğine göre, fetihten sonra Akşemseddin bu bahçede erbain çıkarır, fetihte hizmeti geçenler için hayır duasını burada eder. Fatih kendi elleri ile burada yedi servi ağacı diker. Rivayete göre, Akşemseddin’in şimşirlik havuzunun yanına diktiği servi sonradan aklaşır. Evliya Çelebi’nin anlatımıyla, rengârenk çiçeklerle süslü bir bahçesi, denizin üstünde bir köşkü olan, servi ağaçlarının bu yeşilistan üzerinde bir kubbe teşkil ettiği, sonbahar ve kışın ılıman iklime sahip olan bir bahçedir.
Günümüzde Fatih Tepesi’nden Tersane Bahçesi’ne bakıldığında ilk göze çarpan sık servi ağaçlarıdır. İlk dikildiğinde ‘’satranç nizamı’’ gösteren servilik sonraları doğal koruluk halini almıştır.
İstanbul’da ismini çevresindeki servilerden alan semtler vardır. Her ne kadar günümüzde yeşil alan bulmak güç olsa da bu semtlerden ilki Sıraserviler’dir. Bir diğer semt ise Umuryeri Koyu ile Beykoz Deresi arasında kalan Serviburnu’dur.
Gravür ve minyatürlerde servili olarak betimlenen Topkapı Sarayı ikinci avlu, günümüzde de aynı özelliğini devam ettirir. Bu servili yoldan üçüncü avluya ilerlerken sol kolda özellikle iki servi dikkat çeker. Yıllar içinde kovuklaşan bu ağaçların birinin gövdesi içinden incir, ikincisinden çitlembik filizlenmiştir. Arz odası yakınlarında asmalı bir servi vardır. Asmanın bir serviye tutunup dalları arasında büyümesi, bolluk ve bereket sembolü sayılır.
Eskiden Fener Bahçesi, Bağçe-i Fener olarak anılan Bizans İmparatorluğu’nun en önemli bahçelerinden olan günümüz Fener Parkı’nda Kanuni Sultan Süleyman’ın diktiği serviler halen arzı endam etmektedir.
III. Ahmed zamanında Kâğıthane Deresi kenarına dikilen üç bataklık servisi halen varlıklarını sürdürmektedir. Yetmiş yaşını geçmiş iyi gelişmiş dört bataklık servisi de Orman Fakültesi Fidanlığı’nda daha genç fertleri ise Emirgan Korusu ve Atatürk Arboretumu’nda bulunmaktadır. Kocamustafapaşa Camii’nin avlusunda bulunan zincirli servi hakkında çeşitli rivayetler vardır.
Kokulu servi ise Cumhuriyet döneminde, 1930’lu yıllarda dikilmeye başlanmış ve İstanbul’da bulunan pek çok park ve bahçelerde görme imkânı olan bir türdür.
İstanbul, aşk, tarih, mananın şehridir. Florasının her bir parçası da geçmişle bugünü birbirine bağlayan, tarihe tanıklık etmiş yaşayan bir köprü âdeta. Servi ağacı, gölgesine sığınınca güvende hissettiren, zümrüt yeşili ile gözlere nur, rüzgârda salınışı ile gönle huzur, tefekkür, tevekkülün bir parçasıdır.