İstanbul’a Aşiyan Müzesi’nden bakmak

Abone Ol

İstanbul’un manzarasını bir tablo halinde gösteren, şehrin tüm zarafetini gözler önüne seren nice güzel tepeleri vardır. Aşiyan Müzesi de bu noktalardan birinde yer alır. Öyle güzel bir Boğaz manzarası vardır ki insan gerçek mi, hayal mi diye sormaktan alamaz kendini. Döneminin ve edebiyatımızın yenileşmesine büyük katkıları olan büyük şair Tevfik Fikret’in bir süre yaşadığı ve şimdi müze olarak edebiyatseverleri ağırlayan ev de bu tepededir. 

İstanbul’da önüne masmavi bir çarşaf serilmiş ve yorgun başını yeşil ağaçlara yaslamış, gelinlik bir kız gibi beyazlar giyinmiş, şirin mi şirin bir evdir burası. Tevfik Fikret’in gördüğünde vurulduğu, yaşadığı iç sıkıntısını ve yalnızlığını unutturacağını hissettiren o güzel tepeye, planını bizzat kendisi çizerek inşa ettirdiği bu tatlı köşk, ona ancak 1906-1915 yılları arasında yuva olabilmiş. Yuva demişken, şair buraya Farsçada “kuş yuvası” anlamına gelen “Aşiyan” ismini vermiş, döneminin karmaşasından kaçıp sığındığı bir “yuva” olarak görmüş belli ki…

Ölümünün ardından önce “Edebiyat-ı Cedide Müzesi” adıyla müzeye çevrilen bu köşke daha sonra şairin Eyüp Mezarlığı’ndaki naaşının da getirilmesiyle “Aşiyan Müzesi” adını almış.

Aşiyan Müzesi’nde Tevfik Fikret ve ailesine ait eşyalar ile Tanzimat Edebiyatı ve Edebiyat-ı Cedide (Servet-i Fünun) döneminin önemli sanatçılarının eşyaları da sergilenmektedir. 

Şairliğinin yanı sıra ressam yönü de kuvvetli olan Fikret’in bazı tabloları da müzenin duvarlarını süslüyor. “Nazime Hanım Bebek Sırtlarında” adlı tablosu, şairini refikası Nazime Fikret’i sevdiği bu manzaranın içinde resmettiği bir tablo olarak müzenin hemen girişindeki salonda karşılıyor bizi.

Salonda ayrıca, Şair Tevfik Fikret’in orijinal eşyaları, balmumu heykeli, Osmanlı Halifesi Şehzade Abdülmecid Efendi’nin Tevfik Fikret’in Sis başlıklı şiirinden etkilenerek yaptığı Sis adlı tablosu ile Tevfik Fikret’in kendi eseri olan “Krizantemli Vazo” adlı tablo da bulunuyor. Şairin babası Hüseyin Efendi’nin eşyaları ile oğlu Haluk’a ait fotoğraflar da ayrı bir köşede sergileniyor.

Tevfik Fikret’in dinlenme odası olarak kullandığı oda ise Edebiyat-ı Cedide bölümü olarak düzenlenmiş. Tevfik Fikret’in edebiyatçı dostlarının fotoğraflarının sergilendiği bu bölümde Recaizade Mahmut Ekrem’in son halife Abdülmecit Efendi tarafından yapılan tablosu da yer alıyor.

Evin kuzey cephesindeki odalar, Abdühak Hamit Tarhan bölümü olarak düzenlenerek şairin eşyaları, fotoğrafları ve Şehzade Abdülmecid tarafından yapılmış tablosu burada buluşur edebiyatseverlerle.

Fikret'in kütüphanesi, oto portresi, yazı masası ve hat levhaların sergilendiği çalışma odası ise binanın üst katında yerini almış. Burada insan Fikret’in yaşadığı iç sıkıntılarını kağıda döküşünü izler gibi hisseder. Ve zamanda yolculuk yaptığını o dakikada fark eder.

Bu bölümlerin yanı sıra Şair Nigâr Hanım'ın oğlu Salih Keramet Nigar’ın 1959’da müzeye bağışladığı eşya ile kütüphane ve arşivi içeren Şair Nigar Hanım bölümü, Fikret’in hayata gözlerini yumduğu yatak odası ve ailesine ait yemek takımları ile şairin kendi eseri natürmortlarının sergilendiği yemek odası bulunur.

Müzeyi bitirip bahçeye çıktığınızda muhteşem İstanbul manzarasıyla kendinize gelir, köşkteyken girdiğiniz zaman yolculuğundan an’a dönüverirsiniz. 

Müzelerin yanı sıra şair ve yazarların yaşadıkları yerlerin müzeye çevrildiği yapılar biraz daha garip hissettirir insana. İç döküşlerini, acılarını, kederlerini, anılarını ve mutlu ya da hüzünlü tüm duygularını kâğıda döken şairlerin ve yazarların; tüm bunları yarattığı odaları, hatta yemeğini yediği masayı, uyuduğu yatağı, yürüdüğü merdivenleri, sabahın ilk ışıklarıyla açtığı pencereleri, kısacası yaşamını sürdürdüğü o yerleri görmek, size de adeta o yaşamlara tanık olmak gibi gelmiyor mu?

Siz de böyle bir yolculuğa çıkmak ve edebiyat kokan bir evde, bir şairin iç döküşlerini duyumsamak istiyorsanız yapacağınız ilk şey, İstanbul’a Aşiyan Müzesi’nden bakmak olsun…