İstanbul ve gül âşkı ilk olarak Ertuğrul Gazi’nin vasiyetine dayanır: “İslâmbol’u aç gülzar yap.” II. Mehmet 29 Mart’ı 30 Mart’a bağlayan gece Gülbahar adlı bir ebenin elinde dünyaya gözlerini açar. Sultan II. Murad sabah namazının eda ederken müjdeyi verirler, “Murat bahçesinde bir gül-i Muhammedî açtı” der. Kucağına aldığı bebeğin kulaklarına ezan okur ve üç defa “Mehmed” diye seslendikten sonra şu emri verir: “Mehmed’imin kudûmünün şerefine âleme gül-âb-ı meserret açılsın!” Fatih’in eşlerinden birinin adı Gülşah, birinin adı Gülbahar, birininki de Çiçek’tir.
Ertuğrul Gazi’nin vasiyetini yerine getiren Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fetheder ve gülzar yapar. Peygamberin övgüsüne mazhar olan güllerin padişahı Fatih, Nakkaş Sinan Bey’in meşhur minyatüründe belki de âşıkı olduğu avuçlarında açan gülü İstanbul’u koklamaktadır.
Gül, aşkın her türlüsünde sevgiliyi temsil ederken, bülbül de onun uğruna yanıp tutuşan âşıkıdır. Efsaneye göre, gülün rengi kırmızı değildir. Gül o vakitlerde de bülbüle yüz vermezmiş, bu kayıtsızlığa dayanamayan bülbül, günün birinde gidip onun gövdesine konmuş. Dikenler bülbülün göğsüne battıkça akan kan gülün dibine dökülmüş, köklerinden damarına doğru yayılmış. Gül, o günden sonra kan kırmızı olarak açmaya başlamış.
Sadece şairlere değil dilimize pelesenk olmuş halk deyimlerine de gül kokusu sinmiştir. İyi babalar ailesine gül gibi bakar, mutlu aileler gül gibi geçinip gider, çocuklar el bebek gül bebek büyür. Masallar, şarkılar, türkülerde hep gül vardır. Özel günlerde gül şerbetleri, kahvaltı sofralarında gül reçelleri eksik olmaz. Her evde bir gül, yaz gelince bahçelerde, parklarda güller vardır. Sevdiğine gül göndermek makbuldür. Her bir gülün rengine göre dili vardır, kaç adet gül gönderilirse ona da bir anlam atfedilmiştir. Kız çocuklarına Gül, Gülizar, Güldal, Gülfidan, Ayşegül gibi gül’lü adlar verilir. Güldükçe güller açar yüzlerinde, o güllerin üzerine gül koklanmaz, kusurları hoş görülmelidir çünkü dikensiz gül olmaz. Dualarda gül kokuludur. “Gül yüzün hep gülsün yüzünde güller açsın, güller dikensiz olsun,ömrün gülistanda gül kokulu insanlar arasında geçsin.”
İstanbul’un her hâline âşık Yahya Kemal’in mısralarında İstanbul baharları, maneviyatı, estetiği güller açar:
“Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri
Koyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri
Süleymaniye’de Bayram Sabahı
Onlar ki güller tutuşan bahçededirler.”