Hoca dedi ki 'İslam`da münakaşa yoktur. Herkes fikrini söyler, saygı duyulur, kabul edilir veya edilmez, görev bitmiştir. Benim dediğimi kabul edeceksiniz tavrı doğru değildir. Her akşam TV`de okumuş insanların kullandıkları dilden ve tavırlarından memnun değiliz.'
Eee, her akşam TV tartışma programlarına katılan konuşmacıların, tavrı/dili/söylemleri, atılan tweetler ne öyle? Tartışma programları, 'karşıdakini yenmek/alt etmek' için düzenlenmiyor. Onun adı 'münazara' Çağrılınca da o niyetli gitmemeli. Ama, olmuyor nasıl susturdum, nasıl konuştum, dut yemiş bülbüle döndürdüm vb. tavrı gözle görülüyor. Ama, seyirci bundan rahatsız oluyor ve zaplıyor.. Bir kere, birilerini 'mağlup etmek için' yapılan münakaşalar zararlıdır. Münakaşada galip gelinmez, sadece diğerleri sizin görüşlerinize katılmış olur. Tartışmayı kazanma arzusu kötülüklere, tartışmaya, kavgaya, küskünlüklere sebebiyet verir.
Enes bin Malik hazretlerinden:
'Bir gün dini bir konuda` tartışırken, Resulullah Efendimiz yanımıza geldi. Bize öyle öfkelenmişti ki, hiçöyle görmemiştik. Buyurdu ki: Bırakın tartışmayı! Sizden öncekiler sırf bunun yüzünden helak oldu. Tartışmanın faydası yoktur, tartışma zararlıdır. Mümin münakaşa etmez. Münakaşa edene şefaat etmem.`' (Taberani)
Münakaşa dostlar/akrabalar arasındaki 'kin ateşini körükler' Herşeyi 'ben' bilirim demek, 'kibirdir' ve çok tehlikelidir. Ben`lik insanın 'kendi varlığından' ve 'sıfatlarından' haberdar olması, 'nefsini ve malını' kendine nispet edebilmesidir. Ben`lik duygusu kuvvetli olan kibirli insan başkalarıyla 'istişare' etmez ki, bu, onu bir çok bilgiden/dosttan/arkadaştan mahrum kılar.
Mümin kibirli olmaz fakat 'vakar sahibi/ ağırbaşlı olur. Bu, ona dünya ve din işlerinde kolaylık gösterir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: 'Mümin ağırbaşlı ve yumuşak olur.'(Beyheki)
Ü nlü düşünür Sokrates`e sormuşlar: 'En iyi bildiğin ne' diye? Demiş ki 'En iyi bildiğim, hiçbir şey bilmediğimdir.'
Münakaşada, karşıdaki insan 'cahil yerine' konulmaz, 'sen bilmiyorsun, ben bilirim' denilmez. Kişi 'akıl, fazilet, fikir ve ilimde üstünlüğünü' ispata çalışmaz. Aksi takdirde dostların azalmasına, hasımların çoğalmasına sebep olur.
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Aklımda kaldığına göre)Bir kişiye sormuşlar. O da 'bilmiyorum' demiş. 'Nasıl bilmezsin?, Sen bunun için maaş alıyorsun' derler. O, 'benim aldığım maaş bildiklerimin karşılığı. Eğer, bilmediklerimin karşılığında da maaş alsam devletin gücü yetmez' demiş.
Ama, şimdi bakıyoruz, aynı kişiler, her akşam, ayrı kanallarda, aynı fikirleriyle, farklı konularda konuşuyor, fikir beyan ediyorlar. Ya arkadaş 'çevre sorunu' ile 'Suriye harekatı' yakın mı? Siz, neyin uzmanısınız? Prof., MV, Parti yöneticisi, gazeteci vb. olmanız size bu hakkı vermiyor ki!..
Neden, 'bu konu benim alanım dışı gelmeyeyim' denilmiyor?..TV`de 3 saat sallanmakla, ekrana oynamakla, ses yükseltmekle, benim kimseye eyvallahım yok vb. söylemlerle, kendilerine kazandırıyor mu zannediliyor?..
Yoksa, TV`de görünmenin/isim yapmanın getirisi, konferanslarda maddi olarak geri mi dönüyor?
İnsanları seveceksiniz 'Yaradan`dan ötürü', fikirlerine saygı duyacaksınız, 'Yaradan`a saygıdan' ötürü;
Herkesin, aynı şeyleri düşündüğü bir dünya yok, olamazda!..
Peki, bizde, neden bu kadar çok 'benim gibi düşüneceksin', 'benim düşüncelerimi tasdik edeceksin' v.b. ısrarı?
Gelişmemişlik dedikleri bu mu yoksa?
Sonuç: Münakaşa her yönden 'mahzurludur' ve 'güzel ahlakın' zıddıdır.
Oysa Müslüman, güzel ahlaklı olandır.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: 'Mallarınızla herkesi memnun edemezsiniz. Güler yüz ve tatlı dil ile, güzel ahlakla memnun etmeye çalışınız!' (Hakim)