İnsanlar da Kitaplar Gibidir

Abone Ol

Her insan bir kitap gibidir, o da okunmayı hak eder. Nasıl ki kitaplar çeşit çeşittir. İnsanlar da öyledir.&nbsp

Bir kitabı, sadece kâğıt, karton, resim, yazı, boya, ciltten ibaret bir nesne olarak değil de bir dost, bir yaşam, bir canlı olarak gördüğümüzde onunla tüm ilişkimiz değişir.

İnsanları tanımak için yüzümüzü kitaplara çevirebiliriz. Kitapların, çok iyi bir ayna tuttuğunu hemen görebilirsiniz insana.&nbsp İnsanı tanımak isteyen, insanın sırlarını çözmek isteyen kitapların arasında kısa bir gezintiye çıksa yeter. Kitap, önce insanı kendisine sonra diğer insanlara tanıtır. Bütün mesele o kitabı okumak ya da okumamak.&nbsp

Bir kitapçı dükkanına girdiğinizde, rafların önünde durup kitaplara bakarken elimiz hangi kitaplara&nbsp gidiyor? Orada yapılan tasnifler bizi yönlendiriyor mu? Yeni çıkanlar, çok satanlar, romanlar, psikoloji, tarih, bilim kurgu, din, felsefe vb. gibi&nbsp başlıklar var değil mi? İnsanlar da aynen böyle tasnif edilmiyor mu? Memurlar, avukatlar, öğretmenler, mühendisler, bankacılar, doktorlar, hemşireler, işçiler, aşçılar, çiftçiler vb.

Bu tasnifler ister istemez nereye, hangi bölüme gideceğimizi belirliyor. Sonra iş bitiyor mu? Bitmiyor elbette. Sonra zorlu bir karar verme süreci başlıyor. Acaba hangi kitabı alsam, hangi kitabı okusam diye.

Kitapların kimisinin kapağı süslü, oldukça şaşalı, kimisinin kapağı deri, kimisinin kapağı karton, kimisinin kapağı rengarenk, kimisinin kapağı tek renk. İnsanlar da öyle değil midir? Kimisi oldukça şık giyimli, kimisi oldukça pahalı giysiler içinde, kimisi rengârenk giyerken kimisi tek renk giymeyi tercih ediyor.&nbsp Kimi insanlar kıyafetlerin dışında oldukça pahalı aksesuarlar, takılar kullanırken kimileri de oldukça sade ve yalın giyinmeyi tercih eder.

İnsanda kıyafet neyse, kitap için de kapak odur. Kıyafetler, genellikle o insanın mesleğini, işini, psikolojisini, hayata bakış açısını, inancını,&nbsp ekonomik durumunu, eğitim durumunu, kültürel ve sosyal durumunu, temizliğini, kişisel bakımını, kendisiyle olan ilişkisini yansıtan işaretler taşır.&nbsp

Peki okuyucunun kitapla buluşması, ilk randevusu nasıl gerçekleşir?

Özellikle bir yazar, bir kitap aranmıyorsa, özgürce kitapevinde dolaşıyorsanız bu süreçnasıl ilerler?&nbsp

Bir kitaba önce kapağından aldığımız olumlu enerjiyle ulaşırız. Bizi çekim alanına alıverir bazı kitaplar.&nbsp Hepimizin ortak noktası bu. Kitabı elimize alır, kapağa iyice bakar, dokunur, koklar, göz göze gelir, arka kapağını bir okur, hızlıca içindekilere bir göz atar ve bizde uyandırdığı olumlu hisle birkaçsaniyede verdiğimiz karara göre ya satın alır ya da geri bırakırız. İşte bütün mesele o birkaçsaniyede olup bitiyor aslında.

Kapakla iş bitmiyor. Belki kapak ilk merhaba gibidir. Kitabı elimize almamızı etkiliyor olabilir ama o kitabı sonuna kadar okuyup, okumayacağımızı, sevip sevmeyeceğimizi tam olarak belirlemiyor. Kimi kitaplar daha ilk sayfasından sizi etkiler, merak uyandırır, hemen okumaya dalarsınız. Saatlerce o rafın önünde ayakta okursunuz. Baktınız olmuyor, kitabı hemen satın alırsınız. Okumak için sabırsızlanırsınız. Bitirmek için can atar, hatta hiç&nbsp bitmesin istersiniz. Kimi kitaplara da bir türlü başlayamazsınız. İlk sayfasında bırakırsınız. İlerlemez, günlerce,&nbsp aylarca elinizde süründürürsünüz. Baktınız hiçgitmiyor, bırakırsınız.&nbsp

İnsanlar da aynen öyledir. İlk merhabadan sonra kimisi ile hemen sıcak bir sohbete başlarsınız. Sanki kırk yıldır tanışıyormuşsunuz gibi bir his uyandırır ve keyifli bir sohbet yaparsınız. Hiçbitmesin istersiniz sohbet. Kimi insanlarla da ilk merhabadan sonra diyalog ilerlemez. Merhaba demeye bile çekinirsiniz. Yüz ifadesi ile zaten seninle arasına duvar örmüştür. Seni görmezden gelir. Son derece kalın ve bilimsel bir kitap gibi soğuktur. Ya da bir akademik tez kitabı gibidir. Sadece özel ilgisi olan arar bulur onu. İşi bitince de bir daha açmamak üzere kapatır. Gerçi onların da bir müşterisi vardır, ama çok azdır onları okuyup anlayan.&nbsp

Kitap dünyasının en önemli sütunlarından birisi romandır. Romanlarda, bir olay örgüsü vardır ve o örgü içinde olup biter her şey. Başladın mı arkası gelir. Uzun uzun konuşmayı seven insanlar da öyledir. Merak ve heyecanı daima diri tutarlar.

Bir diğer sütun hikayedir, bir diğeri denemedir, bir diğeri de şiirdir. Onlar bölüm bölümdür. İstediğin yerden başlarsın okumaya. Canın çekerse aradan bir yerlerinden okursun, canın çektiğinde sonundan okursun. Neresinden başlarsan başla onunla hemen bir bağ kurarsın ama.&nbsp

İnsanlar da öyledir. Kimisi içinde gizemler barındırır, okudukça çözülür, çözüldükçe açılır, tıpkı bir roman gibi. Bazıları da kısa kısa ama sıcak öyküleriyle etkiler sizi. Kimi insanlar da oradan buradan, havadan sudan konuşur, ama muhabbet ilerler bir şekilde. Kimi zaman yüzeysel, kimi zaman derinlere dalarsınız onlarla.&nbsp

Haylaz çocuk gibidir kimileri. Aynen deneme kitapları gibidir diyebiliriz onlar için. Çok güzel konuşan, konuştukça çağlayan, bir şelale gibi gürüldeyen, bazen durgun ve berrak su gibi sakinleşen insanlar da vardır az da olsa. Onlar da şiir kitapları gibidir. Azdır sayıları. Çok fazla rağbet de görmezler. Görmezler çünkü onların yanında boş konuşamazsınız. Lafını bilip söylemen gerekir onarın yanında.

Velhasıl-ı kelam insanlar ve kitaplar birbirine benzer. Mevzuyu çok uzatmak değil derdim. Daha çocuk kitapları, moda kitaplar, ders kitapları, sözlükler, ansiklopediler var değil mi raflarda?&nbsp

İnsanlar da öyledir. Daha bin bir türlü insan var çevremizde. Kısaca her insan bir kitap gibidir, o da okunmayı hak ediyor. Okunduğunda kıymetli oluyor insan da, tıpkı okunan kitap gibi. Bütün mesele o kapağı açmak;