Çünkü diğer canlılara nazaran belli bir süreye değin anne babasına tam anlamı ile muhtaç olarak yaşayan, doğadaki tehlikelere karşı en savunmasız, besine olan gereksinimi konusunda en dayanıksız canlı türünün tartışmasız en büyük örneğidir. Fakat buna rağmen aynı zamanda insan kendisini mahlukatın en üstünü görme iddiasındadır. Bu iddia bir anlamda tam bir hakikatin ifadesi iken bir anlamda yalnızca insanın firavunlaşan nefsinin tezahürüdür.
Üstünlük anlayışının hakikatin ifadesi olma vechesi Hakk'a mazhar olma gayretinin neticesidir. İnsan öldükten sonra toprağın altında çürüyecek bir bedene sahip oluşunun veyahutta emanetçisi olduğu dünya malının bekçiliğinden ötürü kendisinde bir üstünlük vasfı tasavvurunun ne denli cahilane olduğu başta üstünlük anlayışına tezat oluşturan edna kriterlerdir.
İnsanın kodlarında fani bir hasletin gölgesinde kalmanın ve neticede üstün olamayışının olmazlığı saklıdır. Çünkü insan fıtratı daima sonsuza dayanma temayülündedir, ve madem fanilikte bir son vardır o zaman üstün olmanın şartı Bâki olanın bir numunesi olmaktır. O vakit insanı mücerred kılan Allah'ın ona atfettiği değere binaendir. Mesele verilen değerin yerini bulmasındaki "eşref-i mahlukat" sıfatının tecellisinin timsali olabilmektir. Böylelikle insan kürreden zerreye her şeyin kendisine hizmet için yaratıldığının mütevazı üstünlüğü iddiasında bulunma salahiyetini bulabilecektir.
Firavunlaşan nefsin tezahürü olan üstünlük iddiasında ise acziyeti tam anlamıyla tatmamış insanın aynı şekilde tüm bir kainatın kendisine hizmet amacı ile yaratılmış olduğunun, velevki bunu sağlayanın da kendi akıl, irade ve çabası olduğu zannı ile kibir deryasında içi boş, kof bir ömür tazammun edişindeki tavrıdır.
İnsan üstünlüğün dayandığı merci-i idrak etmediği sürece daha doğrusu bu merci-inin kaynağının kendinden değil kendisine verilmiş olandan vermiş olana uzanan yoldaki hakikate erişemezse tıpkı kendi kendisini imha eden neticede kendisinin de yok olacağı fitilli bir bomba mesabesindedir. Bu yüzden kişinin bulunduğu tek iddia üstünlük değil ancak ve ancak üst insan olma iddiası olması insanın şerefli bir varlık olmasının müstehakıdır.
Üst insan olmak da yalnızca insani vasfından sıyrılıp kişinin Allah'ın kendisine üflediği ruhun bir cüzü olması nispetinde bulunması iledir. Böylece insanda olan hayvani vasıflar alçaltılırken manevi vasıfların kendisinde tahakkümüyle üst insan olma ve beraberinde üstünlük iddiasının sağlayıcı olma yolundadır.