İnsanların oldukları yerde ticaret vardır. Ticaretin tarihi insanlığın tarihidir. Toplumların gelişmesinde ticaret, her zaman sürükleyici bir işlev yüklenmiştir. Tarım toplumundan sanayi toplumuna, sanayi toplumundan bilgi toplumuna, bilgi toplumundan etik topluma doğru, ticaretin yapısı büyük ölçüde değişmesine rağmen, özünde köklü değişiklikler olmamıştır. İster ürün, ister hizmet, ister bilgi alışverişi olsun, ticaret tarihin her döneminde önemini korumuştur.
Tarih içindeki büyük şehirler, ticaret yolları üzerine kurulmuştur. Mekke, Medine, Kudüs ile birlikte, bütün tarihsel önemi olan şehirlerin kaynağında, mabetlerin oluşturduğu, çekim alanında gelişen ticaret vardır. Onları izleyen ve dünyanın dört bir köşesine dağılan şehirler, ticaretin bütün insanlığa sundukları armağanlardır. Nerede olursa olsun, insanlar olmazsa ticaret, ticaret olmazsa üretim, üretim olmazsa ekonomik ve kültürel canlılık olmaz.
Müslümanlar Hristiyanlar gibi, ticarete soğuk bakmazlar. Mekke’de Son Peygamberin ve eşi Büyük Hatice’nin çevresinde halkalanan, ilk Müslümanların hepsi ticaretle uğraşmışlar, tarih içinde güvenilir tüccarların, aşılmaz örnekleri olmuşlardır. Hristiyanlar iki dünyayı kesin sınırlarla birbirlerinden ayırırken, Müslümanlar iki dünyayı birbirleriyle bütünleştirmişlerdir. Müslümanlar hayatın her alanında, dünyayı öteki dünyanın tarlası olarak görmüşlerdir.
Dünyada iyilik tohumları eken toplumlar, öteki dünyada iyilik meyvalarını, kötülük tohumu ekenler kötülük meyvalarını kendilerini bekler bulurlar. Her iki dünyada, hiçbir iyilik ve hiçbir kötülük, karşılıksız kalmaz. Müslüman toplumlarda her alanda olduğu gibi, ticarette de bütün insanlar iyilikleri özendirmek, kötülükleri önlemek sorumluluğunu taşırlar. Hayatın yaşanır kılınmasında olduğu kadar, ticarette de insanların, en büyük ve en önemli sermayeleri güvenilirlikleridir.
Toplumların ekonomik, siyasal, kültürel yapılarında güvenilir olmayanlar, kendileriyle birlikte çevrelerine, en büyük zararı verirler. Bu yüzden Son Peygamber, güvenilir tüccarların öteki dünyada peygamberlerle birlikte olacaklarının haberini vermiştir. Bunun için Endonezya, Malezya başta olmak üzere, Çin’e ve Uzak Doğu ülkelerine İslam ordularla değil, Müslüman tüccarlarla gitmiştir. İnsanların gönüllerini, Müslüman tüccarların, güvenilirlikleri kazanmıştır.
Tarihin her döneminde Müslümanların pazarlarında, güvenirlik alınmıştır, güvenirlik satılmıştır. Onların ticaret dünyalarında, ister alanlar, ister satanlar olsun, iki tarafa da haksızlık yapmayan terazilerin, simgesel bir değerleri vardır. Terazi her alanda güvenirliğin küresel simgesidir. Bunun için Goethe: “Dünyada iki barışcı güç vardır: Adalet ve etik” demektedir. İnsanlar ister ürün, ister hizmet, ister bilgi ticareti yapsınlar,başarılarının sırrı güvenirliğin getirdiği adalette gizldir.
İlkeli insanlar aldatanlardan nefret ederler, aldatanların ışıkları hiç yanmadan söner. Tüccarların güçleri ve dönüştürücü etkileri, güvenirliklerinden kaynaklanır. Dünyanın bütün ülkelerinde, güvenirliğin güneşi hiçbir zaman batmaz.