Nostaljiyi genelde severiz. Özellikle bugünden bakınca 90'lar ve öncesinde doğanlardan duyarız "o zamanlar ne güzeldi..." diye başlayan cümleleri. Peki neden bu kadar severiz nostaljiyi? Bizi mutlu mu eder eskiler ya da bugünden kaçıp sığındığımız bir liman mıdır geçmiş günler?
Ben bu anlamda nostalji ile çocukluk arasında bir bağ olduğunu düşünmekteyim. Neden mi? Bir insandan en mutlu olduğu anlardan birini anlatmasını istediğinizde ekseriyetle çocukluğundan bir anıyı paylaşır sizinle. Çünkü orada mutludur. Ve tabii çocukluk, geçmişimiz yani bizim nostaljimizdir. Zira nostaljiyi genel bir tanıma sığdırmak pek mümkün değildir. Her şeyi nostalji heybesine atarız lakin herkes kendi nostalji heybesini doldurur acı tatlı anılarıyla.
O heybede insanın mutsuz ve üzgün hissettiği anlarda içinden çıkarıp mutlu olduğu güzel günler vardır. Orada şen şakrak oyunlar, bazısı hüzünlü bazısı neşeli şarkılar, hayal dünyamızı süsleyen hikayeler, coşkulu gülüşler ya da haykırırcasına ağlayışlar ve daha nicesi vardır. Ağlayışlar bile güzeldir orada. Zaten ağlamak da özünde en lirik anlardan biri değil midir? Doyasıya, çekinmeden, hıçkıra hıçkıra ağlayabildiğimiz yıllardır nostalji. Tek derdimizin kanayan ve "büyüyünce unutursun" dedikleri yaralar...
Kısacası nostalji dediğimiz şey aslında çocukluğumuzdur. Doğan Cüceloğlu'nun tam da bu hususla ilgili "Bir insanın anavatanı çocukluğudur." sözü ne kadar da doğrudur. Yeri yurdudur insanın çocukluğu. Büyüyünce yolunu kaybettiği zamanlarda orada buluverir kendini. O yurtta karmaşık yollar, kötü niyetli insanlar, insanın canını acıtan hakikatler, kirli düşünceler ve aşılamaz sınırlar yoktur çünkü. Karmaşık yollar yerine tertemiz oyunların oynandığı sokaklar, kötü niyetli insanların yerine saf dostluklar, insanın canını acıtan hakikatler yerine insanı bambaşka diyarlara götüren uçsuz bucaksız hayaller, kirli düşünceler yerine tertemiz, apaydınlık fikirler ve hiçbir şeyi imkansız görmeyen masum çocuk kalbi vardır o yurtta.
O yüzdendir ki çocukluk insanın evidir, içinden güzel kokuların yükseldiği, güzel seslerin duyulduğu, güzel tatların duyumsandığı, kendisi küçücük ama dünyası kocaman bir ev...
İşte "nostalji" dediğimiz her şey o evdedir. Bizi o eve götüren şeyler de bugünün acıları, kederleri ve hakikatleridir.
Olur da çok sıkılırsa tatlı canınız o evin kapısını çalmayı unutmayın...