Erlerin ve erenlerin bilgi ve bilgelik dünyasında, insanlığın atalarının yitirdiği Cennet’i, yeryüzünde aramanın yeri ve zamanı olmaz. 

Erenler erleri yeryüzünde, “Yitik Cennet” aramakla bulunmaz, ancak bulanlar özlemle arayanlardır diyerek uyarırlar. Geçmiş yüzyılların derinliklerinden bakılırsa, arayan erler hazır olurlarsa, erenler kısa zamanda gelirler. Onlar iki dünyada Cennet’e ulaşmanın, kapılarını açacak anahtarları, arayan erlere vermek için yanlarında taşırlar.

Cennet benzeri, kan akmayan, gözyaşı dökülmeyen dünyayı bulanlar, geçmiş yüzyılların erenlerinin erleri,gelecek yüzyılların erlerinin erenleri olurlar.Onlar düşünceleriyle eylemlerini güçlendirirler, eylemleriyle düşüncelerini zenginleştirirler. Onların  ellerinde, bilgiler bilgeliklere, düşünceler eylemlere dönüşürler.

Habil’İn çocuklarıyla, Kabil’in çocukları arasında sonu gelmeyen savaşlar,  Kıyamet’e kadar devam edecekler. Savaş yıllarının barış yıllarına dönüşmesinde, Yirmibirinci yüzyılın bir yandan erleri, bir yandan erenleri, kutup yıldızı işlevi yükleniyorlar. Onları izleyenler kendilerini güzelleştirirken, çevrelerini de güzelleştiriyorlar.

Güzelleştirici düşüncelerinin erleri olanlar, yapıcı eylemlerin erenleri olurlar. Onlarla çalkantılı savaş yılları, çoşkulu barış yıllarına dönüşürler. Onlar Nemrut’ların, Firavun’ların görünen ordularına karşı, İbrahim’lerin, Musa’ların görünmeyen ordularını saflarında yer alırlar. Ve ateş alanlarını, gül bahçelerine çevirirler, denizlerde yollar açarlar.

İnsanlık tarihinin yakıcı ateş ve boğucu deniz sınavından geçenler, iyilikleri özendirmede, kötülükleri önlemede, birbirleriyle yardımlaşmasını ve dayanışmasnı bilirler. Onların ellerinde fidan dikilen topraklar, binbir çeşit meyva veren geniş ağaç ormanlarına dönüşürler. Dokundukları çorak topraklar, bereketli ovalar olurlar.

İkinci bin yılın çalkantılı savaş dönemi, yeni erlerin, yeni erenlerin ellerinde, barış dönemi olma yolunda adım adım ilerliyor.