Fakir bir karı koca, birazcık sermayesi olan bir komşuları ile mahalle arasında küçük bir börekçi dükkanı açtılar. En iyi unu, yağı, harcı kullanarak nefis börekler yaptılar, kira düşük olduğu için ucuza verdiler. Börekler çok lezzetli idi, yiyen hayran kalıyordu. İlk aylarda pek para kazanamadılar, sabrettiler. Dördüncü ayda keşf edildiler, bir gazetede haklarında sitayişkar bir yazı çıktı. Ardından bir tv röportajı. Müşterileri çoğaldı, kâra geçtiler. Daha çok kazanalım diye kaliteyi düşürmediler. Tutundular. Hem börek satıyorlar, hem de hayır dua alıyorlardı.  Becerikli olmanın, sabretmenin, namusluluğun, doğruluğun, kaliteli ürün vermenin ödülünü almışlardı.
***                                                                                                                                       
Minicik bir dükkanda yazın limonata, şeftali, üzüm, portakal, koruk, demirhindi (temr-i hindî ), elma şerbeti, üzüm şırası satıyorlar, kışın sahlep.  Görünür bir yere 'Mamüllerimizde hiçbir yapay madde, aroma, boya kullanılmaz. Tamamı tabiî maddelerden yapılmıştır. Şerbetlerimiz menba suyu iledir' yaftasını asmışlardı. Onlar da başlangıçta biraz sıkıntı çektiler, borca girdiler ama sonunda tutundular.  Geçimleri düzeldi, hem yeterli para kazandılar, hem dua aldılar. Uzaklardan şerbet, sahlep içmeye gelenler oluyordu.
***
İyi çalışmayan küçük bir lokantayı devr aldılar. Nohut, tereyağlı pilav, keşkül, turşu, su ve ekmekten ibaret mönüleri 15 liraydı. Nohutlar ilik gibi pişmişti, ağızda dağılıyordu. Pilav harika idi. Onlar da tutundu, meşhur oldu, hizmet etti, para kazandı.
***
Bu saydığım üçdükkanın sahipleri ellerine para geçince azmadılar, kudurmadılar.  Eski telefonlarını atıp, yerine üçbin liralığını almadılar. Mütevazı hayatlarını sürdürdüler.
***
Bu üçdükkan da, cuma günleri saat bir ile iki arasında kapatılıyordu.
***
Bunlara güçlük çıkartmak, avanta almak, haksız cezalar kesmek isteyenler oldu. Başlarına kiremitler düşünce, kuşlar pisleyince vaz geçtiler, uğraşmadılar.
***
Dul kadıncağız Boşnak asıllı idi.  Evinde her gün birkaçtepsi börek pişirip sağa sola satmaya başladı.  Börekler çok kaliteli idi. Başlangıçta o da biraz sıkıntı çekti, sonra tutundu,  geçimi iyileşti.
***
İyi ve becerikli bir Özbek ahçı buldular Buhara pilavı, samsa böreği, buharla pişen mantı satan bir yer açtılar. Yemekleri çok lezzetli idi, kısa zamanda tutundular.
**
Adamcağız dinçbir emekli idi. Bir kursa giderek tesbih ve takı sanatını öğrendi. Evinin bir köşesinde ürettiği tesbih ve takıları bir çantaya koyuyor ve şurada burada satıyordu. O da geçimini düzeltti, huzur buldu, mutlu oldu.
***
Ü niversiteli gençhat dersleri alıyordu.  Kağıtaherleme sanatını (veya zanaatini) öğrendi, evinde el yapımı kağıtları aherleyerek hattatlara satmaya başladı. Tahsil masraflarını çıkartıyor, bazen taşradaki fakir anne babasına harçlık bile yolluyordu.
***
Anadolu usulü bir tandır kurdu, ekşi maya ile tandır ekmekleri yapmaya başladı.  Emekli maaşı kadar ekmekten de para kazanıyordu. Belini doğrultmuştu.
***
Kitap tasarımı ve fotoşop kursuna gitmiş, bu iki işin tekniğini güzelce öğrenmişti.  Boş zamanlarında bu işleri yaparak geçimini sağlıyordu.
***
Bir kenarda bir çay ve kahve dükkanı açmıştı. Beş ayrı çeşit çay, beş de kahve satıyordu. Türk çayına karıştırılmış Assam, Yunnan, Darjeeling, Lapsang çayı, beyaz çay... Brezilya, Venezuela, Yemen, Kenya, Tanzanya kahvesi...  Kısa zamanda duyuldu, tutuldu, müşterisi çoğaldı.  Fiyatları artırmadı... Herkes memnun, herkes duacı...
***
Arıhanesine bir gram bile şeker, glikoz şurubu sokmayan çok namuslu bir arıcı ile tanışmış, onun güvenini kazanmış, 250 gramlık kavanozlarda garantili gerçek şifalı bal satmaya başlamıştı. Alnının teriyle ayda iki bin lira kazanıyor, bu arada ziraat fakültesinde okuyordu.
***
Bu kadar örnek yeter... Devlet ve belediyeler bu gibi insanlara, girişimcilere zorluk çıkartmamalıdır. Aksine kolaylık sağlamalıdır.
***
Fert başına ayda iki bin liradan az gelirlerden vergi alınmamalıdır.
***
Birkaçsene içinde yurt çapında en az yüz bin küçük atölye, dükkan, işyeri açılması sağlanmalıdır.
***
Vatandaşların evlerinin bir köşesini atölye, imalathane haline getirmesi teşvik edilmelidir.
***
Okullarda girişimcilik dersleri ehliyetli öğretmenler tarafından verilmelidir.
***
Dolandırıcılara, sahtekarlara bir kuruş kaptırmamak şartıyla namuslu küçük girişimcilere, garanti vermeleri şartıyla çok küçük faizsiz, karz-ı hasen krediler verilmelidir.
***
Bu anlattıklarım yapılabilirse beş on sene içinde bir milyon dar gelirli vatandaşa iş çıkmış olacaktır.
***
Türkiyeyi muazzam bir Darülacezeye çevirme siyaseti yanlıştır.
***
Çalışabilecek işsizlere ve fakirlere balık yemeği yardımı yapmak yerine, onlara balık tutmasını öğretmek gerekir.
***
Asgarî ücret şu kadar olmalı, bu kadar olmalı, tartışmalarını bırakalım. Eline ayda bin beş yüz lira geçen kimse bu parayla geçinemiyor... Ona beş yüz lira daha vermek yerine, 750 lira ek gelir elde edecek bir iş öğretmek, bir şeyler üretmesini, satmasını, küçücük de olsa ticaret yapmasını öğretmek gerekir.
***
Türkiye halkını arılar, karıncalar gibi çalışkan ve üretken hale getirmek gerekir.
***
Asalaklık, tembellik, lüpçülük, armut piş ağzıma düş, her şeyi devletten beklemek zihniyeti bir ülkeyi çökertir.
***
Küçük meşru ticaretlere, küçük üretime engel olmak zulümdür, hıyanettir.
***
Geçen sene fakirlere dağıtmak için eski pazarlarından çok kaliteli gömlekler, ceketler, mantolar, kazaklar almıştım. Bunlar yıkanıp temizlenecek ve muhtaçlara verilecekti. Sonra öğrendim ki, fakirler ikinci el giyim eşyası giymek istemiyormuş. En kötü fakir, gururlu ve kibirli fakirdir.
***
Bu aldığım gömleklerden biri (Hem de üzerindeki etiketten giyilmemiş olduğu anlaşılıyordu), Armani markalı çıktı. Onu şimdi bendeniz giyiyorum...
***
Bir ülkede herkes memur ve işçi olmak isterse o ülke batar. Halkın yüzde onunun girişimci olması, kendi işini kurması gerekir. Bu yüzde on lokomotif olur, yüzde beşe de iş ve aş temin eder.
***
Ticaret ve üretim yapmak ayıp değildir. Ayıp olan asalaklık, tembellik, ticarette sahtekarlık, gaşşaşlık, hortumculuk yapmaktır.
***
Ballara şeker, glikoz karıştırmak namussuzluk ve ahlaksızlıktır. Bunların kazandıkları haramdır.
***
Medya yazdı, içinde zerre kadar bal bulunmayan, yapay ballar imal edilip bal diye satılıyormuş, işte haram olan budur.
***
Müslüman halka yaban domuzu, evcil domuz, eşek eti, fıkhen leş olmuş tavuk eti yediriliyor. Haram!..
***
Bir cihaz varmış, içine konulan kırmızı ve beyaz et parçalarına yüzde 15 su ilave ediyormuş. Haram haram haram...
***
Binden fazla sivil toplum kuruluşumuz var. Bunların bir kısmı, küçük girişimci yetiştirmeli, kurslar okullar açmalı, geri dönmesi şartıyla küçük krediler vermeli, iktisadî hayatı canlandırmalıdır.
***
Unutmayalım: Dünyanın en zengin yüz kişisi listesinde yer alan, İsveçIKEA firması sahibi zat yakın zamanda doksan küsur yaşında öldü. Bu zat beş yaşında küçük bir çocuk iken, sokaklarda kibrit satarak ticaret hayatına başlamış.
İnternette bulup okuyun, yirmi sene kadar önce bir basın toplantısında, bir gazeteci ona soruyor. Efendim, otomobiliniz pek eski değil mi? Şu cevabı vermiş. Pek eski değil, 16 senelik bir Volvo`dur. Resmini gördüm, stationwagon tipi basit sıradan bir araba idi. Bir de bizim, o zatın yanında pek cüce kalan nevzuhur yeni zenginlerimize bakınız. İçlerinde birkaçmilyonluk lüks otomobillere binen, özel uçak ve helikopterleri olanlar var.
***
Türk ticaret, sanayi, finans, iş hayatına İslamın Fütüvvet ahlakını ve zihniyetini hakim kılmadıkça Türkiye Almanya, Japonya seviyesine çıkamayacaktır.
***
Akdeniz Latin Hispanik kültür bizi yüceltmez. On dokuzuncu asırda Amerika`yı zirveye yükselten püriten Protestan kapitalistlerden ders almalıyız.
***
Halkın bence ancak yüzde biri iş bilir, iş bitirir, becerikli, çalışkan, başarılı, vasıflıdır. Onları araştırmalı, bulmalı ve beceriksiz vagonlara lokomotif yapmalıdır.
***
Her şeyi devletten bekleyen zihniyette hayır yoktur.
***
Gençlerin yeterli kısmını girişimci (müteşebbis) yetiştirmeyen bir ülke bahtına ağlasın.