Mütefekkir Abdurrahman Dilipak’ın “Öyle bir şey oldu ki, gün döndü” başlığıyla kaleme aldığı yazısındaki o ifadeleri:
Gün döndü! İsrail artık, eşittir Siyonizm olarak tescillendi. İsrail, artık bir din devleti iddiasında da bulunamaz. O ırkçı, faşist, soykırımcı bir Siyonist devlettir. Allah’a değil, Şeytana hizmet ediyor. HABAT gibi Satanist, Epstain gibi Pedefolik, Klaus Martin Schwab gibi TransHumanist GlobalResetçi biri. Deşifre oldular. Para, kaset ve dosyalarla, tehdit ve şantajla ele geçirdikleri ülkelerin halkları, partilerin üyeleri kirli oyunun farkına vardılar. İsrail ve Siyonistler, artık ellerindeki kan, alınlarındaki bu kara lekeyi silemezler. Gazzeli çocukların kanı, şehidlerin kanı insanlığın kurtuluşu için bir hayat iksirine dönüyor. Ne mukaddes bir kan ki o kan, insanlığın kurtuluşuna vesile olan bir milat oluyor. Hz. Musa’nın, Hz. Davud’un, Hz. İsa’nın ruhaniyeti, Hz. Muhammed’in ruhaniyeti (Selam tüm nebilere, resullere, selam tüm şehidlerimize) ile Gazze’den yükselen nur Mescid-i aksa’nın kurtuluşuna giden yolu açıyor. Allahu Ekber.
Bakın, her İsrailli Musevi, her Musevi İsrailli değildir. Her, Beni İsrail Musevi değildi. Beni İsrail’den biri olmak, Musevi olmak, İsrailli olmak, Siyonist olmak, her zaman aynı şeyi ifade etmez. Doğduğumuz ana babayı biz seçmedik, Doğduğumuz zamanı ve toprağı da biz seçmedik. Derimizi ve cinsiyetimizi de biz seçmedik. İlk haram, ilk lanet ırkçılığadır. “Fikri kavmiyyeti tel’in ediyor peygamber”. Bu günkü İsrail’in yönetici kadroları, tam da bu laneti hakkediyor. Bu günkü Siyonist İsrail’e bir çok Rabbi Musevi de karşı, bir çok İsevi de. Vicdan, akıl ve erdem sahibi herkes bu Hz. Musa’nın da “Dinle ey İsrail’deki lanetini hakkediyor. Ey Tevratı insanlığa getiren resul, Ey Zebur’u bize getiren peygamberimiz, ey mabedi inşa eden nebi kavmini sizlere şikayet ediyoruz. Sizlere selam olsun. Onlar Allah’ın dinini kendi ırklarına tahsis edip, Şeytani bir yola saptılar. Sizleri unutup Theodor Herzl’in peşine takıldılar. Gazze’li çocuklar bugün bir “Musa”, bir “Davud”, bir “İsa” oldular i-la’yı kelimetullah uğruna, davanızın davacısı olarak, mukaddes emanetlerin koruyucusu olarak ayak izlerinizde yürüyorlar. Onlar Kudüs’ü fatihi Yuşa’nın çocukları. Bugün İsrail’in Siyonist yöneticiler Talut’un peşine takıldılar.
Gazzeli çocuklarının canlarını biz koruyamadık, Ey resuller ve nebiler topluluğu, katınıza yükselen bu şehitlerin ruhlarını sizlere emanet ediyoruz. Allah’ın sizler üzerinden bize ulaşan vahyinin izzetini koruma uğruna can sundular. İmanı elde akılda ve kalpte tutmanın zorlaştırdığı günlerde Allah (cc) adını yücelttiler. Tüm zorluklara rağmen, Allahın yardımı ile sesleri tüm dünyada duyuldu ve insanların uyanışına vesile oldular. Bir şehit belki de binlerce insanın kalbinde imani bir uyanışın fitilini ateşledi.
Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.. İsrail kaybetti ve bir daha kazanması da mümkün değil. Bu İsrail, İsrailoğulları’nın utancı olacak.
İşe bakar mısınız, bütün dünyada insanlar (çok, çok, çok büyük bir kısmı ile Partiler ve ülke yöneticileri değil), Media’ya, cemaat, STK, Akademi, Sermayenin çok büyük bir kısmına rağmen, Hakikati gördüler ve bu zulme isyan ediyorlar. Kadın-erkek Gazzeli çocukların, gençlerin, yaşlıların uğruna seve seve canlarını feda ettikleri gerçeği merak ediyor ve onunla yüzleşiyorlar.
İslam ümmeti ne zamandır, imamesi kopmuş tesbih gibi dağılmış, farklı mezhep ve tarikatlerin peşinde kendilerine göre bir din uydurup, Allah’ın ayetlerini dillerine dolayıp birbirleri ile savaşıyorlardı. Oysa aynı Allaha, resule ve kitaba iman edenler, tek bir millet, tek bir ümmet, tek bir cemaatti. Onların işleri istişare ve şura ile olacaktı. Muhkem nas dışındaki konularda İttifak ettikleri konularda birlikte hareket ederler, ihtilaf ettikleri konularda birbirlerini mazur görürlerdi. İşi ehline ve liyakatine göre verirlerdi. Adaletten ayrılmazlardı. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalime karşı olurlardı, zalim babaları da olsa, mazlum düşmanları da olsa. Şimdi öyle mi ya, sermaye, siyaset, güç ve iktidar sarhoşu olduk. Partizanlık, hemşericilik, tarikatçılık, her türlü taraftarlık mikro bir ırkçlılık olarak aklımızı ve kalbimizi fesada verdi. Tefrika bizi mahvetti. Şimdi yeniden iman etmemiz gerekiyor. Adaletten, barıştan, özgürlükten yana, önce insan da değil, “önce Hak” diyerek, Hak’tan yana, katılımcı, çoğulcu, şeffaf, katılımcı, çoğulcu bir medeniyet inşa etmeliyiz. Hepsinden önce itiraf edelim: “Biz cahillerden ve zalimlerden olduk”.
Westefelya’nın “Ulus devlet”i, buna dayalı, “Uluslararası düzeni”, Bunun kurgulanan düzenin dayandığı kavram ve kurumlar, bugünkü “GlobalReset” ve “Trans Humanizm” gibi, eğitim, spor, kültür, Media, STK üzerinden bizi bu günlere getirdi. Batı uygarlığının arkasında 100 yıl savaşı, önünde 2 dünya savaşı, bir soğuk savaş, darbeler, terör, kan ve gözyaşı var. Bu “soygun düzeninin bu gün sona geliyoruz.
İsrail şahsında bu Deccaliyet komitesi deşifre oldu. ABD yönetimi, AB yöneticileri, İngiltere, NATO, Çin, Rusya, Hindistan hepsi deşifre oldu. Her ülkede akıl, vicdan ve erdem sahibi insanlar da var, onlar da ortaya çıktı ve seslerini, yükseltmeye başladılar. Onların peşinden giden, Suudi, Mısırlı, BAE, İran ve tabi içimizdeki işbirlikçiler de, deşifre oldu.
Önümüzde zor bir dönem var. Bugünden yarına işler yoluna girmeyecek. Bu zalimler ve onların tüm dünyadaki işbirlikçileri ile hesaplaşma uzun sürecek ve tüm dünyaya yayılacak.. Bu zalimlerin çok fazla silahları var, çok örgütlüler ve çok paraları var, ama çok korkaklar. Sonuçta onlar kaybedecek, ama insanlık korkarım Gazze’deki gibi büyük bir felaket de yaşayacak. Yani Gazzeli çocukların başına gelen, bunlar olurken sessiz kalanların da başına gelecek.. Bu büyük fitne karşısında yer depreşecek, gök ağlayacak, volkanlar patlayacak, gökten şimşekler yağacak başımıza. Bu cahilliğin, zalimliğin, korkaklığın, vurgun, soygun, rüşvet ve torpilin bir faturası olacak “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allahım” mealindeki ayet üzerinde çok düşünelim ve bu musibetten kurtulmak için, çok geç olmadan bir şeyler yapalım. Unutmayın, zulm ile abad olunmaz. Zulüm adaletin yokluğudur. Adaletin tecellisine engel olan kimse, o yasalara oy verenler, o yasayı uygulayanlar, o yasaya göre hükmedenler, adaletin tecellisine engel olan polis, savcı, hakim, avukat, şahit, bilirkişi, sanık ya da müşteki, o her kimse zalimdir. Zalimlere yardım etmeyin, yoksa zalimleri yakacak ateş, bu haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytanları da yakacaktır. Bu zalimlerle beraber olmayın, onlara vekalet vermeyin, onlara yardım etmeyin, sonra pişman olursunuz. Allahtan korkun, zalimlerden değil.
Onlara o servet ve güçleri bir fayda sağlamayacak. Sırtlarında taşıdıkları yükler, cehennemde onları yakacak ateşe dönüşecek. Biriktirdikleri, çaldıkları şeyler yüzünden pişmanlıkları fayda vermeyecek. Belam’lar, Karun’lar, Firavun’lar, Şeddat’lar, Nemrut’lar, Haman’ların ayak izinden yürüyenler onlarla aynı cehennemi paylaşacaklar. Nebiler ve Resullerin, Şehid’lerin ve Arif, Münevver, ilim ve hikmet sahibi, vereset-ül enbiya karakterli alimlerin ayak izinden yürüyenler ise onlarla birlikte olacaklar. Kur’an-ı Kerim penceresinden bakın bakalım, kim kime benziyor. Hatta söz ve işlerimiz itibarı ile Kur’an penceresinden kendi nefsimize bir bakalım bakalım ne görünecek. Bu arada Allah indinde makamınızı görmek isterseniz, Allah’ın, dün bu gün sizi neyle meşgul ettiğine, yarın için hayalleriniz, fikirleriniz, düşünceleriniz ve beklentilerinizi bir gözden geçirin bakalım, nasıl bir sonuç çıkacak. Dudakların ne söylediğine, parmakların nereyi işaret ettiğinden önce ayaklarının nereye gittiğine bakın. “İçimizdeki beyinsizler”in yalanlarına kanmayın. “Şeytan bizi Allah’la aldatmasın”. Biz ıslah edicileriz, bütün bu yaptıklarımız sizin ve ülkemizin geleceği içindir diyen bozguncuların sözlerine inanmayın. CoVID yalanı ile mRNA yılanına ısırılanları, İstanbul sözleşmesi ve Lanzarote fitnesini yaşayanların, ölümü gösterip hastalığa razı etme oyunlarına bir daha düşmemesi gerekir. Sonra kendi düşen ağlamaz.
Hadi, şimdi, alemlere rahmet olarak gönderilen ahir zaman peygamberinin ümmeti olarak yeniden iman edelim. Kur’an’a şahitliğimizi gözden geçirelim. Peygamberlerde bile olmayan imtiyaz ve yetkileri din ve devlet adamlarında, ya da örgütlerde ve devlette zannetmeyin. Sonra onları İlah ve Rab edinmiş olursunuz. Allah’ı unutup kurtarıcı zannettiğiniz, idole dönüştürdüğünüz her kişi, her şey puta dönüşür. Bugünlükte bu kadar.
Selam ve dua ile.
NOT: Soruyorlar, Gazze, Filistin, Mescid-i Aksa, Arzı Mev’ud için çözümümüz ne olmalı? Cevap: Hz. Ömer’in Kudüs emannamesi. Yani Hz. Ömer tarafından Kudüs’te emanet altına alınan Haklar sözleşmesi. Soruyorlar: Biz zamanın neresindeyiz?. Cevap: Alemlere rahmet olarak gönderilen AHİR ZAMAN Peygamberine sordular, “biz zamanın neresindeyiz?” O buyurdu ki, “bu zaman , zamanın ikindi vaktidir.” Zannederim ki, biz zamanın akşam vaktindeyiz. Biz Yatsıyı görmeyeceğiz. İşin aslını Allah bilir. Alametler onu gösteriyor ki, sözü Necip Fazıl'a bırakalım mı?
“aman efendim aman / galiba ahir zaman / manzarası yurdumun / tufan gününden yaman / göz görmez aydınlıkta / asümana dek duman / yer dumanmış ne çıkar / duman dolu asüman / Türk yurdu delik deşik / yıkık dökük hanüman (…) anne çocuk doğurur / köpek soyundan azman / beyinler zıpzıp kadar / mideler koskocaman (…) midelerde ihracat / günde beş milyon batman / milli servet matbaa / bilmem kaç milyar harman / yangın evinde satranç / plan, reform ve uzman / tam bir buçuk asırdır / maymunlardan eleman / bizdeki hale nispet / maymun taklitten pişman / hangi yol Türk’e uygun / hangi parti tercüman? / çıkamaz meydanlara / camide mahpus imam / silah küfrün belinde / küfrün elinde ferman / cehle sorarsan, ilim / zehre sorarsan, derman / rahmet meçhul kelime / bilinmez isim Rahman / kutsal kitaptır fuhuş / ahlak, okunmaz roman / tarih kontra gerçeğe / hürriyet hakka düşman millete kastedenin / ismi milli kahraman / yere batsın bu dünya / bu dünyadan hayr uman! / genç adam at yorganı / sana haram uyuman! (…)”