Haziran

Solmayan tek gülsün şu arzı alemde...Bunu bilmek ise en büyük ilim, anlamak bir o kadar yakınlık sana Efendim. Seni cihanın gülü tayin etmiş yaradan...Seni tanıyan bütün çiçekleri tanır, dünyadaki bütün bahçelerin dilinden anlar...Bundan ârî ilim ile dirsek çürütmek ise, bozkırlarda  gül aramaya benzer.
Haziran geldi, haziranin anilis sebebi güller; yollarımızı, bahçelerimizi en çok da gönüllerimizi şâd eyledi.Senden bir geliş, senden bir bakış, senden bir teselli, senden esen bir rayiha...Her gülün rengi, duruşu bakışı farklı, ama hepsi sen.
Beyazı ayrı, kırmızı ayrı, goncasi ayrı, yaprağı ayrı. Hepsi şifa, hepsi manevi bir iletişim vesilesi adeta.
Sabah erkenden başlayan cıvıl cıvıl şakımalar gün boyu en dinlendirici boyutuyla hiç bitmeyen   haliyle nasıl güzel bir anlayış.Anlasilmis olmanın mutluluğu ki kulun neye ihtiyacı var ise orada konumlandıran hazinesi sonsuz, güzel Rabbimin en güzel  ev sahipliğini yaşıyorum, bu Haziran günlerinde. Hac mevsiminde onun özel misafiri olma lutfuna erismisken bu yıl bu güzelliğin özlemi ve hüznü var iken, diğer güzellikler ve sunumlar ile teselli ediyor mahsun gönlümüzü. Çünkü O, çok merhamet sahibi.


Haziran ayı, kiraz mevsimi... Her birini tek tek toplamak ayrı bir keyif, çocukluğumuzdaki gibi, çocuklarım ile senkronize çocuksu bir neşe. Her bir meyve, her bir ağaca; ayrı renk, şekil ve tad ile farklı guzelliklerde tanzim edilmiş, kim için, kendi muradı ile yarattığı insan icin...Onun bize verdiği değer, lutfettigi nimetlerin takdiminden de rahatlıkla anlaşılıyor. Bizim kendimize ve insanlara verdiğimiz değer de bir o kadar açık ara farklı.Oyleyse doğanın güzelliklerini izlemeye okumaya devam etmeli.   Bir haziran ayı, bir hac mevsimi...Haziran bu yıl bir başka, nicedir okumadım böylesine dolu dolu bir kitap...Haziran ayı bu yıl benim için, binbir teselli ve güzelliklerin lütfedildigi güzel bir ay. Öncesinde ayağına takılan taşlar, yokuşlar, dikenler; gül kokusu ve kiraz  dallarıyla seni bir festivale davet içinmiş anlıyorsun, değil mi?...Çünkü insan aciz. Kederinden çıkaramadığı güzel bakışı, ancak güzelliklerle dolu latif  teselliler gelince temaşa edebiliyor.
Çünkü insan, ruhen ve kalben; iyilik, güzellik ve sevgi ile karılmış bir fıtrat üzere yaratılmış. Ne zaman ki bu hasletler var, o zaman kederi ve zorlukları da bağrına basacak kadar mutmain olabiliyor. Bunun bir emek ve sınav olduğunu kabullenebiliyor. Öncesinde kabullenip teslimiyetle rıza göstermek ise, gerçekten takdire şayan bir sabır gerektiriyor. Bu zor olan biz insanlar için, lakin mukafaati büyük.
Bu yüzden ben deniz imtihandan ziyade nimetlere şükürle yakine ulaşma niyazinda olmayı, bununla birlikte nimet içinde iken de bu şükrü de unutma cihetiyle bu gafletten de Rabbimize sığınıyorum.     
Bunca yıl kaç haziran; kapağı kapalı bir kitap gibi geçip gitti? düşünmemek elde değil.