Ancak bu panoların hazırlanmasında öğrencilerin çok fazla emeği olmadığını söyleyebilirim. Ne yazık ki, bu alanlar çoğunlukla öğretmenler tarafından düzenlenmiş birer vitrinden öteye geçmiyor. Halbuki panolar, öğrencilerin kendi çalışmalarını sergileyebilecekleri, onların üretimlerine yer verilen alanlar olmalıdır. Ancak okul yöneticileri, estetik kaygılarla bu işi öğretmenlere devretmiş durumda. Bu konuyu pedagojik açıdan ele almak ve yurtiçi ile yurtdışı gözlemlerim ışığında kıyaslamak istiyorum.
Okul Panolarına Pedagojik Bir Bakış
Yaklaşık 6-7 yıl önce, İstanbul’da PYP (Primary Years Programme) olarak eğitim veren köklü bir okulu ziyaret ettiğimde, bu konuda oldukça farklı bir yaklaşıma tanık oldum. Okulun koridorları, duvarları, tavanları her yer öğrencilerin ürünleriyle doluydu. Müdür Bey’e "Bu kadar öğrenci ürününü sergilemek sizin için zor olmuyor mu?" diye sorduğumda, bana şu cevabı verdi: "Hocam, tam tersi. Sistem zaten bizi buna zorluyor. Öğrenciler o kadar çok eser ortaya koyuyor ki bir şekilde bunları sergilemek durumundayız. Ve sergilediğimiz tüm eserler, öğrencilerin düşünceleri ve emekleriyle ortaya çıkmış çalışmalar." Buradaki en dikkat çekici nokta, bu eserlerin oldukça sade ve basit yöntemlerle sergilenmesiydi. Bir ipe mandalla tutturulmuş ya da öylesine kağıtlara yapıştırılmış ürünlerdi ama her biri öğrencilerin özverisiyle hazırlanmıştı. İlk bakışta öğrenci işi olduğu çok net anlaşılan bu çalışmalar, bana öğrenci merkezli eğitimin ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha gösterdi.
Yine 12 yıl önce, Comenius Programı kapsamında Avrupa’da 3-4 ülkeyle ortak bir proje yapma fırsatımız olmuştu. O proje sayesinde ziyaret ettiğimiz okulları detaylı bir şekilde inceleme şansım oldu. Bu okullarda da benzer bir tabloyla karşılaştım: Sınıflar, koridorlar tamamen öğrenci ürünleriyle doluydu. Hiçbir yerde hazır tasarım ya da baskı çalışması gözüme çarpmadı. Hatta öğretmenler dahi kendi elleriyle yaptıkları ürünleri sergiliyorlardı. Hiç unutamadığım bir masa örüsü var ki gerçekten ilginç: Bir bayan öğretmen kendi elleriyle işlemiş olduğu dantela ile süslediği masa örtüsünü sınıfında kullanıyordu. Öğrenci eserleri bu okullarda baş köşeye konmuştu. Proje ortağımız ülkeler bizim ülkemize gelip okulumuzu gezdiğinde ise, duvarlardaki hazır tasarım çalışmalarını görünce “Neden öğrenci ürünleri sergilemiyorsunuz?” diye sordular. Biz de “Hazır tasarımlar daha güzel görünüyor” dedik. Onlar ise gülümseyerek, "Güzel görünmesi önemli değil, bizim için önemli olan öğrencinin kendi ürününü sergileyebilmesidir" diye yanıt verdiler. Bu sözler beni derin düşüncelere sevk etti. Gerçekten de estetik kaygılarımız, öğrenci katılımını ve üretkenliğini geri plana itiyor olabilir miydi?
Bu durumun pedagojik açıdan ele alınması gerektiğine inanıyorum. Öğrenci çalışmalarının sergilenmesi, onların öğrenme sürecine aktif katılımlarını destekler, sorumluluk duygusunu artırır ve özgüven kazandırır. Kendi eserini bir panoda gören öğrenci, hem motive olur hem de yaratıcılığını geliştirme konusunda cesaret bulur. Oysa panoların sadece öğretmenler tarafından doldurulması, öğrenciyi pasif bir izleyici konumuna düşürür. Eğitimde önemli olan, öğrencinin potansiyelini keşfetmesine ve bunu sergilemesine fırsat vermektir.
Türkiye’deki birçok okulda, estetik kaygılarla öğretmen merkezli bir yaklaşım hakim. Yurtdışındaki deneyimlerimde gördüğüm gibi, öğrencilerin özgün ürünlerini sergilemek onların eğitimi açısından çok daha değerli. Bu sadece öğrencilerin üretkenliklerini geliştirmelerine katkıda bulunmakla kalmaz, aynı zamanda onların eğitimin aktif bir parçası olduklarını hissetmelerini sağlar.
Sonuç olarak, okullardaki panoların yalnızca dekoratif amaçlarla değil, öğrencilerin üretkenliğini sergileyebilecekleri bir alan olarak değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Okullarımızda da öğrencilerin emeklerinin değer bulduğu, özgün eserlerinin sergilendiği bir anlayışın yerleşmesi, eğitimde daha sağlıklı ve katılımcı bir modelin gelişmesini sağlayacaktır. Varsın estetik açıdan çok da güzel görünmesin panolar… Mühim olan, öğrenci işi olmasıdır diyelim…