Sitemiz yazarı,İTÜ TMDK Sanatçı Öğr.Ü yesi Göktan AY`ın Halk Kültürü Araştırmacısı, Halk Oyunları Uzmanı, THOF Kurucu Başkanı Sn. Hasan Basri CANLI  ile   yaptığı röportajın ilk bölümünü  yayımlıyoruz
AY: 1945 Mersin doğumlu Silifke Kurtuluş köyü nüfusuna kayıtlı olup, 1963 yılında Mersin Lisesinden mezun oldunuz. 1968`de  İstanbul Ü niversitesi Orman Fakültesi`nden mezun oldunuz.Gençliğinizden itibaren halk oyunlarından ayrılmadınız? THO`ya nasıl başladınız, anlatır mısınız? 
CANLI: Folklorumuzun 2 önemli ayağı olan Türk Halk Müziği ve Halk Oyunları çalışmalarına lise yıllarında başladım. Halk Müziğinde bağlama ve ritim saz ile ilk çalışmalarım devam ederken halk oyunlarıyla olan çalışmalarım daha hızlı devam etti ve hala devam ediyor
AY: Ü niversite yıllarında halk oyunlarının durumu, katkı yapan kuruluşlar hangileriydi? Siz nerde çalışmalara katıldınız?
CANLI: Benim üniversite hayatım 1963 yılında başlamıştır. O yıllarda Halk Oyunları dernekleri, MTTB ve MTTF gibi kuruluşlar nezdinde faaliyetler devam ediyordu.   
Hatırladığım kadarıyla 1950`li yıllarda kapatılan Halkevleri 1963 yılında yeniden açılmış Halk Oyunları çalışmalarına yeniden bir hareketlilik sağlanmıştı. 
1965 yılında Milliyet Gazetesi`nce 'Liselerarası Müzik ve Halk Oyunları Yarışması' başlatması, o yıllarda halk oyunlarımıza olan istek ve katkıyı hızlandırmıştı
Dağılan halk oyunları grupları, hatta bireyleri yeniden değişik kuruluşlar altında toplanmaya başlamıştı. 
1966 yıllarına doğru Milli Eğitim Bakanlığı içerisinde, 'Milli Folklor Enstitüsü' kurularak ilk defa konu devlet bünyesine dahil edilmiş, buna paralel olarak, aynı yıllarda üniversite bünyelerinde 'Halkbilim Kürsüleri'  kurulmaya başlamıştı. Bunun anlamı o gün için 'konuyla ilgili çok sayıda halk oyunları uzmanı ve akademisyen kadrosu yetiştirileceği demekti ki'  öyle de oldu.
1968 yılına gelindiğinde MEB ve TRT işbirliği ile Halk Oyunlarımız filme alınmış ve bir tanıtım aşaması daha gerçekleşmişti.
O tarihlerde İstanbul Belediyesi`nin de halk oyunları çalışmalarına dolaylı katkıları olduğunu hatırlıyorum. Zira,her ay Şehzadebaşı`ndaki Fatih Tiyatrosu`nda sunumlar yapılması buna güzel örneklerden biriydi.
Yani işin özü, benim tahsil yaptığım yıllarda üniversitelere bağlı kuruluşlar ve bir kısım okullar ve derneklerler ve gazetelerin açtığı yarışmalarla ve Belediyeler  katkılarıylabu faaliyetler devam ediyordu takı 1966 yılında devletin işin içine girmesi ile daha da etkinleşti.
Benim çalışmalarıma gelince
1963 yılında Ü niversite eğitimine başlamak üzere İstanbul`a geldiğimde ilk Halk Oyunları çalışmalarına İstanbul`da bulunan Silifke Derneği`mizde başladım.
İstanbul`da ilk eğitici çalışmalarım Şehremini Ortaokulu. Kuledibi Okçu Musa İlkokulu ve Bağdat Caddesi`nde bulunan Ahmet Örnek Al İlkokulu`nda başladı ve MTTB bünyesinde 1964 ve 1965 yıllarında da Silifke ekibini oluşturmak üzere devam etti.
1966 yılında Orman Fakültesi`nden arkadaşım Sn. Cavit Şentürk ün daveti ile henüz yeni kurulmuş, ancak ekipleşme çalışmaları devam eden ve Cağaloğlu`ndaki Hacı Beşir Tekkesi`nde faaliyete geçmiş bulunan o günkü adıyla Türk folklor Kurumu`na davet edildim. 
Böylece MTTB çalışmalarını bırakıp kuruma geldim ve ilk Silifke ekibi kuruluşunu sağladım.
1968 yılında mezuniyet sonrası da şimdiki adıyla Folklor Kurumu Derneği`nde bir üye sıfatıyla zaman zaman çalışmalara katıldım ve halende aynı kurum çatısı altında bulunmaktayım.
AY: 1979`da İstanbul`a geldiğimde, çok değerli isimler tarafından, halk oyunları  alanında çalışmalar yapılırdı. Milliyet Gazetesi`nin yarışmaları dillere destan olmuştu.Önce,akla  'maddiyat' gelmezdi, herkes 'kültür yayıcı' Şimdi, bu alanda da yozlaşma görülüyor. Bu şehirleşmenin getirdiği bir şey mi? Yoksa yarışmaların mı etkisi? Siz nasıl değerlediriyorsunuz? 
CANLI:  Ü lkemizde her yöremizin değişik yaşam ve giyim tarzı yaşayış biçimleri, gelenek ve göreneklerdeki farklılık, bize zengin bir yapıya sahip olan Halk Oyunlarımızı, kültürümüzün en kıymetli bir zenginliği olarak ortaya koymaktadır
Ancak Halk Oyunları konusunda yeterli araştırmaların yapılmaması veya yetkili birimlerce yapılmaması sonucunda, bu değişik-çeşitli yöresel figürler ve sunumların kişilerin kendi beğeni ve kendi tarzlarına dayalı değişimlere uğradığı gerçeği görülmektedir.
Zaten yarışmalar jüri üyeleri huzurunda gerçekleşmekte olup, orada figürlerin yozlaşmış hali sergilenmesi halinde o yarışanlarda elenmektedir.
Şunu belirtmek gerekir ki, 'düzenlemesiz  sunumlar' yanında 'düzenlemeli sunumların' olması hiçbir zaman oyunların figürlerinde bir yozlaşma getiremez.
Popüler kültürün ülkelere ve ülkemize getirdiği kısmi yozlaşma, maalesef kişileri öne çıkaran bir tarzı da ortaya koymaktadır.
Ancak profesyonel sahne sunumlarında maddesel etkilerle sunumun daha görsel ve müziğin daha işitsel tarzda iyileştirme çabası adı altında oluşturulan olgu bence yozlaşmanın asıl sebeplerinden bir diğeridir
Burada en önemli unsur yeterli araştırma yapılması ve gerçek figür ve sunumların arşivlerde muhafaza altına alınması ve profesyonel sunumların disipline edilmesi halinde bu yozlaşmamanın önüne geçilebileceği kanaatindeyim
Yani şehirleşme veya yarışmaların bu yozlaşmada bir etkisi olabileceğine inanmamaktayım.
AY: Folklor alanı çalışmaları şahıslara bağlı kalıyor ve kurumsal bazda neden derleme yapılmıyor? Oysa, Konservatuar THO Bölümleri var; Ne yapmak gerekir?
CANLI: Öncekilkle Kültür Bakanlığımızın bu konularda ilgili daireleri olduğunu düşünülürse bu araştırmaların öncelikle bakanlık birimlerince gerçek anlamda destek verilerek  yapılması ve yöresel derleme ve araştırmacılara da gerekli destek verilmesi, bizi daha olumlu sonuçlara ulaştırabilecektir..
Her ne kadar bu konularda araştırma çalışmalarına yönelen Halk Oyunları dernekleri varsa da, onlara da gerekli imkânlar tam tanındığı kanaatinde değilim. Dernekler kendi özverili çabaları ile sunumlar yanında araştırma çalışmalarını götürmekteler.Bu yönden özellikle kuruluş yapılarında 'araştırma ve derleme bölümü' yer alan derneklere 'devlet desteği ve imkânları' tanınması da önemli bir olgudur. 
Burada en önemli görev Kültür Bakanlığımız,Milli Eğitim Bakanlığımız ve üniversitelerde kurulmuş Konservatuarlar THO Bölümleri`ne düşmektedir.
  Ancak unutmamak gerekir ki, her işin temelinde yöresel araştırmacılar ve derlemeciler vardır. O nedenle devlet desteğiyle onlara çalışma hızı verilebilir. Konservatuvarlar Halk Oyunları Bölümleri burada daha etkin olmalı ve Araştırma Görevlilerine bu konuda olanak sağlamalıdırlar. Tabiki buda bir bütçe işidir. Ü niversiteler bütçesinde Konservatuar ve THO Bölümleri bütçeleri bu yönde desteklenmelidir. 
AY: 2001 yılında Gençlik ve Spor Bakanlığı Bünyesinde Türkiye Halk Oyunları Federasyonunun Kurulmasını sağladınız ve 3 yıl süreyle Federasyon başkanlığı görevini yaptınız...Kuruluş felsefesi ile bugünkü THOF`u değerlendirir misiniz?
CANLI:  Bu federasyonun ilk kuruluş dilekçesini ilgili Bakanlığa bizzat ben verdim ve kurulması için Gençlik Spor Genel Müdürlüğü Danışma Kurulu Ü yeleri`ne ben gittim ve 'Neden Federasyon Kurulmalıdır?' anlattım. Kuruluş oluşumundaki felsefemin aşağıdaki anlatımımla daha net anlaşılacağı kanaatindeyim
Halk Oyunları, kültürümüzün, geleneklerimizin örf ve adetlerimizin, bütünüyle milletimizin  yaşam biçim ve tarzının göstergesi olması, yaşayan bir değer unsuru olması, bu değerlerin disipline bir tarzda yürütülmesi ve bizden sonraki neslimize doğru ve gerçek biçimiyle intikalinin sağlanması, kitle bazlı çalışmalarla insanımızın öz kültürünü tam sahiplenmesi ve  yaşam biçiminde birlik ve berberliğine olabilecek katkıları yanında özellikle de halk  oyunlarımız artık rayından çıkmış, kontrolden uzak ve sadece kişi bazlı bir çalışma statüsüne oturmuş olması ve yozlaşmanın başladığını görmem nedenleriyle  bu federasyonun kurulması için çabaladım..
Bugün geldiğimiz noktada Federasyon tamamen yarışmaları ve kurumsal seminerleri düzenleyen ama  'araştırma-geliştirme-derleme' faaliyetlerine katkı sağlayamayan ve 'yozlaşmanın önünü kesemeyen' duruma getirilmiştir. Özerk bir federasyon olmasına rağmen bunu tam anlamıyla uygulamada göstermek bir yana, kendi kurucularını yok sayan, daha acısı hizmet verenleri köşeye itmiş ahde vefasız bir yapıyla ve uygulamada haksızlıklara sebebiyet verildiği iddialarıyla yargılanır duruma gelmiştir.
Endişem odur ki Halk Oyunlarımızın gerek yarışma sunumlarındaki haksızlıklar, gerek araştırılmasında, gerekse yaygınlaştırılmasında pasif kalınması federasyonun geleceğini de tehlikeye sokmuştur
Federasyonlar 'kişi bazlı kurumlar olmayıp' ortaklaşa yürütülen kurumlardır. 'Güven vermeleri ve adil olmaları' temsil ettikleri kurumları yüceltir. Bugün için eğer halk oyunları camiasının federasyonun çalışmasına ve adaletli iş yaptığına olan inançları biterse, o federasyon sadece 'levha federasyonu' olmaya mahkû mdur. O nedenle Federasyon yöneticisi konumundaki arkadaşların bu hususları dikkate almaları gerekir;