Gazeteci, yazar, spor yorumcusu, radyocu Haluk Kesim ile hayatı, kitapları, Beşiktaşlılığı ve hayalleri üzerine konuştuk.
Haluk Kesim kimdir? Neler yapar? Okuyucularımıza kendini nasıl tanıtır?
Aslında bu sorunun cevabı o kadar zor ki. Haluk Kesim basit, fakir bir kul. Bunu anlayana kadar uzun yıllar ve acıları görmek zorunda kaldım. Ancak, okuyucularımız en azından dünyevi olarak beni tanıması açısından şunları söyleyebilirim. İstanbul Beykoz`da doğdum. 3 yaşında çocuk felci geçirerek hayata 5-0 önde başladım. O zamanlar bunun bir hastalık olduğunu zannederken, aslında Allah`ın bir hediyesi olduğunu sonra anladım. İyi bir okul hayatım oldu. Yaklaşık 27 yıldan bu yana medyada çalışmaktayım. 2000 yılından bu yana spor medyasında olmak üzere yapımcılık, yönetmenlik, seslendirme gibi birçok iş yaptım. Artık sadece konuşuyor ve yazıyorum.
Hayat ve bu anlamda 47 yaş size neler öğretti?
Düşünün, dünya milyonlarca yıldır varken 47 yıllık bir ömür ne öğretebilir? Eğer sonsuzluğu yaşamaz ve yaşayacağınızı bilmezseniz bu hayattan öğrenebileceğiniz bir şey yok. İlk defa 15 yaşımda ölümün ne olduğunu anladım. Ablamı kaybettiğimde aslında ölümün var olduğunu gördüm. İnsanoğlu hiçölmeyeceğini zannediyor. Daha çok zamanım var zannediyor oysa bu dünya çok kısa bir zaman dilimi için bizlere verilmiş. İşte bu dünya üstünde geçirdiğim 47 yıl boyunca aslında bir 'hiç' olduğumuzu anladım. Kibir kötüdür.
Ölüm bir tırtılın kelebek olmasıdır
Hayatı, yaşamayı nasıl anlamlandırıyorsunuz?
Çok fazla bahsettim galiba ama ölüm bir tırtılın kelebek olmasıdır. Eğer biz ölümü hatırlamaz ve bilemezsek dünya kötü bir yer olur. Zalimlik, acımasızlık ortaya çıkar. Şu an bizler, bize emanet verilen bir koza içinde yaşıyoruz. Öldüğümüzde bu kozamızdan çıkacak ve sonsuzlukta sevgili ile buluşacağız.
Kozanın içini güzelleştirmek bize kalmış.
Tabi bunun için bu dünyada yaptıklarımız önemli, belki rengarenk bir kelebek, veya renksiz bir güve. Kozanın içini güzelleştirmek bize bırakılmış.
'Başarıya engel yok' diyorsunuz. Engeller nerede peki, zihinlerde mi, anlayışta mı, kavrayışta mı, sağduyu eksikliğinde mi nerede?
Bu benim yazmış olduğum yedinci kitap. Başarıya engel olmadığının kanıtı bence. Engel hiçbir yerde değil. Ben engelin kendi içinde, kişide olduğunu düşünüyorum. Eğer sizin karşınıza bir kaya çıkarsa onun etrafından dolanarak geçersiniz. Oysa bizler o kadar alıştık ki, birileri gelsin o kayayı oradan kaldırsın demeye. Eğer bir şeyler başarmak istiyorsanız bunu kendiniz yapmalısınız, birileri benim adıma yapsın derseniz, o birilerinin esiri olursunuz.
Yüzünüzden tebessüm hiçeksik olmuyor. Neşenizin ve dinamizminizin kaynağını, neş`et ettiği yeri öğrenmek isterim.
Allah Hz.  dem`i yaratırken kendinden sıfatlar vermiş. Bir  demoğlu olarak neşemin, dinamizmin kaynağı benden değil, geldiği kaynaktandır.
Şimdilik kaydıyla yedi kitaba imza attınız. Kitaplarınızdan bahseder misiniz?
Evet, toplam yedi adet kitap yazdım. İlk kitabım 'Ev Erkeğinden Yemek ve Hayat Tarifleri' daha sonrasında yine Ev Erkeği serisinden iki kitabım çıktı. Alayına Gider 1 ve 2 isimli Beşiktaş hakkında kitaplarım var. Fenerbahçe hakkında çocuklara yönelik çizgi roman tarzında tarihi bir kitap ve son olarak kendi hayatımı anlattığım otobiyografim 'Başarıya Engel Yok'
Alayına Gider için de bir paragraf açalım dilerseniz. Kitabın, daha doğrusu kitapların hikâyesi nedir?
İlk Alayına Gider, sayın Yıldırım Demirören dönemini anlatıyor. İkincisi ise sayın Fikret Orman`ın ilk dönemleri. Aslında biraz eleştirel bir bakış açısı. Beşiktaşlı olmakla alakalı herhalde. Her şeye biraz muhalefet etmek.
Beşiktaşlılar için delikanlı adam, mahallesinin kızına bakmaz, iş arkadaşına bakmaz, mahallesini korur, namusu bilir. Beşiktaşlı olmak farklıdır. Delikanlı olmak lazım. Mert olmak lazım. Herkes kaldıramaz bunu, Siyah olmak lazım, Beyaz olmak lazım. Sen sen ol sakın gri olma, mert ol, dik ol, Beşiktaşlı ol! Beşiktaşlılık özelinde adamlığı tarif ediyorsunuz. Beşiktaşlı olmayı bir de erbabından Haluk Kesim`den dinleyelim;
Rahmetli dayımdan öğrendim. O iyi bir Beşiktaşlıydı. Beykoz`da kahvesinde duvarda asılı bir Beşiktaş posteri vardı.
Beşiktaşlılık ahlak ve edep ister;
Allah rahmet eylesin Vedat Okyar şöyle demişti, 'üzerimde Beşiktaş forması varken yalan söyleyemem' işte o kadar önemli bir şeydir Beşiktaşlı olmak. Ahlak ister, edep ister. Şimdilerde bunlar kalmadı. Artık, başarı için, kazanmak için bütün değerler göz ardı ediliyor. Bakın eskiden Beşiktaşlılar az olmakla övünürdü. Evet, az olmak iyidir. Altın gibi, elmas gibi. Ben hiçbir zaman bakır veya krom, demir olmak istemem. Çok olmak umurumda değil, az ama haklı olmak, doğru azınlıkta olmak yanlış çokluğun içinde olmaktan iyidir.
Haluk Kesim`in bir günü nasıl geçer?
Hafta sonu çalışıyorum. Lig Radyo`da programım var. Hafta içi genelde geçkalkarım ve geçyatarım. Gece çalışmayı seviyorum. Gündüz çok kalabalık, çok fazla insan var etrafta. Okuyarak ve -teknoloji arttığı için- işimin gereği olarak maçveya film seyrederek hayatı devam ettiriyorum. Ayrıca sonsuz dünya için hazırlık yapıyorum.
Beykoz`dan İstanbul`a, Türkiye`ye ve dünyaya baktığınızda neler görüyorsunuz?
Kısa ve öz söylemek gerekirse adaletle hükmetmenin gerektiğini ve bu adaletin ancak bizler sayesinde olabileceğini düşünüyorum.
Tarih bir aynadır
Tarih bir aynadır. O aynaya baktığınızda yanlış doğru, güzel çirkin her şeyi görürsünüz. Tarihe bakarsak adaleti en güzel biz sağlamışız ve yine ona doğru gittiğini düşünüyorum.
Hayattan üçşey bekledim diyorsunuz. Nedir bu beklentileriniz? Ve dahi beklentilerinizin karşılığını bulabildiniz mi?
Evet, Allahtan üçdileğim oldu.
Canı gönülden bir 'Allah razı olsun' diyen istedim, oldu. Benim tanımadığım, bilmediğim biri beni sevsin, tanısın istedim, işim gereği, oldu. Son duam, bir Vakıf kurmak. Allah ölmeden nasip ederse o vakfı kurmak istiyorum. Belki ben yapamasam bile yaptıklarım, yazdıklarım veya sizler sayesinde benden sonra bu vakıf kurulabilir.
İnşallah üstadım. Bahsettiğiniz vakfın ana misyonu neler olacak?
Paylaşmak. Kim olduğuna, adına, işine, ırkına, dinine bakılmaksızın sadece Allah rızası için paylaşmak. İhtiyacı olanın sığınabileceği, bir tas çorba içip, kalabileceği bir yer olmasını istiyorum. Çünkü bu dünya nimetlerinin paylaştığımızda hepimize yeteceğini düşünüyorum.
Söyleşimize neler ilave etmek istersiniz?
Sohbetin başında belirttiğim gibi 3 yaşında çocuk felci geçirdim. Bu bana Allah`ın bir hediyesi. Bu sayede okudum, iyi bir insan olmaya çalıştım. İnsanoğlu başına istemediği bir şey geldiğinde hemen bir suçlu arar. Oysa bu başına gelenin kendisinin iyiliği için olabileceğini düşünmez.
Her şeye güzellikle bakmalıyız
Hem imanın şartlarından bahsederiz, imanlı olmak için tüm bu şartların varlığından bahsederiz, hem de bunları bilmemize rağmen isyan ederiz. Eğer gerçekten inanıyorsak gelen her şeye güzellikle bakmalıyız.
Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Sadece şunu bilsinler. Kibir Kötüdür. Ve okusunlar.
İlginiz için teşekkür ediyorum.