“Halifenin kılıncı kurtulsun artık pastan!”

Abone Ol

Terör devleti İsrail`in Kudüs ve Mescid-i Aksa saldırılarıyla birlikte kaleme almaya başladığımız yazı dizimizin beşinci bölümünün başlığını 'Kudüs şairlere ilham kaynağı olmuştur' şeklinde belirlemiştik. Oldukça 'romantik' olan bu serlevhayı gördüğümüz lüzum üzerine, katil İsrail`den aldığımız ilhamla 'Halifenin kılıncı kurtulsun artık pastan!' şeklinde revize ettik!

Ne bekliyorsunuz! Hani insan eşref-i mahl&ucirc kat`tı!

Eli kanlı İsrail bir haftadır Gazze`yi karadan ve havadan bombalıyor. Tam bir sivil katliamı yaşanıyor. İsrail canlı yayınlarla Gazze`yi bombalayarak dünyanın gözüne sokarcasına onlarca sivili bile-isteye öldürüyor.

Bundan 30 yıl önce Sırp katiller Saraybosna yakınlarındaki İgman dağlarında mevzilenerek binlerce Bosnalı sivili katletmişti. BM, uluslararası toplum Sırp canilere dur` demek için 250 bin Bosnalı Müslümanın öldürmesini bekledi. O dönemde İstanbul`da 15`inci Füze Ü s Komutanlığı`nda askerlik hizmetimi ifa etmekteydim. 28 Nisan 1994 tarihinde Türkiye`nin UNPROFOR ile görüşmeleri nihayet netice vererek Türk askerinin Bosna`ya gönderilmesi kararlaştırıldı. Hemen Bosna için gönüllü oldum. Lakin 'yedek subay kadromuz yok, maalesef sizi almıyoruz.' dediler! (1996 yılında Yeni Şafak gazetesinde kaleme aldığım 'Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaçsaat' başlıklı yazımda Türkiye`nin Bosna`ya karşı sorumluluklarına değinmiştim.)

Gazzeli annelerin göz bebeklerindeki takvim birbiri ardına sönüyor!

Yıl, Miladi 2021; Şu anda Filistin`deki durum Bosna`dakinden farksız. 30 yıl önce İgman dağlarından, kuşatma altındaki Saraybosna sokaklarında ailesine yiyecek bir şeyler bulmak için yollara düşen insanları bir nesne olarak görüp gözlerini kırpmadan katletmekte olan Sırp caniler, sniper`lar vardı. Şimdiki zamanda İsrail`in tüm askerleri ve ölüm teknolojileri sniper` hükmünde. İsrail, tanklarını, toplarını Gazze sınırına dayamış. İsrail her gün oradan canlı yayınlar eşliğinde Gazze`yi bombalıyor. İslam şehri Gazze`ye düşen her bombayla birlikte annelerin, çocukların, sivillerin göz bebeklerindeki takvim sönüyor.

Durun, düşünün, bir daha düşünün.

Durun, düşünün, bir daha düşünün. İnsan hayatından bahsediyoruz, Kadın` diyoruz, çocuk` diyoruz, bebek` diyoruz, insan` diyoruz, sivil katliamı` diyoruz. İsrail göz göre göre savaş suçu işliyor, insanları öldürüyor, diyoruz. BM, İsrail`e müdahale için daha ne bekliyor! İslam devletleri niye bekliyor, neyi bekliyor? Ü mmet-i Muhammed ebabilleri mi bekliyor? Ne duruyor?

Heyhat! Gazze`de insanların yaşam hakları ellerinden alınıyor.

Heyhat! Gazze`de, Filistin şehirlerinde insanların en temel hakları, yaşama hakları ellerinden alınıyor. Ne bekliyorsunuz daha? Hani insan eşref-i mahl&ucirc kattı, yaratılmış olanların en şereflisiydi? Uluslararası toplum (şayet böyle bir mefhum/ideal varsa) derhal Filistinlileri İsrail`in saldırılarından korumak zorunda. Bu keyfiyet uluslararası toplum kadar ferdan ferda cemiyetleri meydana getiren bireyler üzerine de bir sorumluluk. Sorumluyuz; Herkes kendi imkânları ölçüsünde İsrail`in saldırılarından sorumlu.

Ü mmet-i Muhammed, rahmet ve şefkat peygamberinin (sav) 'Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin, ki bu imanın en zayıf derecesidir.' nidasını işitmedi mi yoksa! (Müslim, &Icirc mân-78)

Şimdi Filistin`de kötülük var. Cinayet var. Katliam var. Soykırım var. Müslümanların ilk kıblesine tecavüz var! Kötülüklerin en büyüğü var. Katil İsrail, Firavun soyu İsrail daha ne yapsın! İsrail`in, Gazze`deki Müslüman kırımına kalben buğz etmek her Müslüman üzerine bir vecibedir!

Borçzamanında ödenir!

Gazze`de kıtal var, katliam var; Kadın, çoluk, çocuk, sivil kıyımı var. Ambargo altındaki Gazze`de sağlık sistemi çökmek üzere. Gazze hastanelerinin acil cerrahi müdahale ekipmanlarına, ilaca, seruma, tıbb&icirc cihazlara ihtiyacı var. Kardeşlerimizin maddi desteğe, yardıma ihtiyacı var. Doktorlar sürekli elektrik kesintisi yaşanan bölgedeki hastanelerde ancak hayati tehlikesi bulunan yaralılara müdahale edebiliyor. Kelimeler, Filistin`deki, Gazze`deki insanlık dramını tarif etmekten aciz kalmış durumda. Filistinli Müslümanlara, Gazzelilere ve 'imdat' diyen herkese borcumuz var.

Gazze Yiğitlik Meydanı Yed-i Beyzâ`nın kurulma zamanıdır!

Şimdi, tüm İslam ülkelerinde, bir adım öte vicdan sahibi insanların yaşadığı coğrafyalarda Gazze Yiğitlik Meydanı`nın kurulma zamanıdır. Yiğit meydanda belli olur, borçzamanında, tam zamanında ödenir. Filistinli kardeşlerimizin şefkate, gönül dilimizden uzatacağımız bir yed-i beyzaya ihtiyacı var. Cenab-ı Hakk, Musa Aleyhisselâm`a kavmine peygamberliğini ispat etmesi için yed-i beyzâ/beyaz el` mucizesini ihsan etmişti. Ne duruyorsun, anlattığım senin hikâyendir. Gazzelilerin yiğitliğimize ihtiyacı var. Biz de kirlenmiş ellerimizi gönül iklimimize daldırarak meydana çıkalım. Ellerimizi Anadolu coğrafyasından uçuça ekleyerek Filistin semalarında biiznillah yed-i beyza` oluşturalım.

Tarih ümmetlerin yurdudur!

İktisat gurusu Mustafa Özel`in kaleminden tarih milletin yurdudur` terkibini 2000 yılında emaneten almıştım. 20 küsur yıldır yeri geldikçe kullanageldiğim, asliyet şuurunu kuşanan bu terkibi küçük bir düzenlemeyle 'tarih ümmetlerin yurdudur`a çevirsek sezadır. Nitekim tarih ümmetlerin yurdudur!

Batı`dan, BM`den ümit beklemek beyhude bir uğraş.

'Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!/Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?/'Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar /Hiçibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?' diyen Mehmed Akif Ersoy haklı. İbret alınmadığı için tarih maalesef özellikle İslam yurtlarında tekerrür ediyor. İsrail`in son saldırılarında şehit rakamları yüzleri, yaralıların sayısı binleri geçti. Batı`dan, BM`den ümit beklemek beyhude bir uğraş.

Heyhat! Filistin`de insanlar boğazlanıyor. Gazze`de öldürülen sadece Gazzeli biçare Müslümanlar değil, topyek&ucirc n insanlık da, insanlığın ruhu ve onuru da Gazzeli kurbanlar nezdinde katlediliyor! Kadir gecesindeki meş`um Mescid-i Aksa saldırısında Müslümanların ilk kıblesine zalim İsrail askerleri tarafından tecavüz edildiğinde İslam ülkeleri sessiz kalarak İsrail`in son vahşetine bir nevi vize çıkarmış oldu!

Halifenin kılıncı kurtulsun artık pastan!

Şimdi, tekrar 30-35 yıl öncesine gidelim! Bosna mezaliminden hemen önce 1984-1989 yılları arasında Bulgaristan`da da kardeşlerimize yönelik zulüm vardı. Beş yıl boyunca Bulgaristan`ın sistematik bir şekilde yürüttüğü asimilasyon uygulamaları neticesinde komşuda binlerce Müslüman aile parçalandı, kardeşlerimiz asırlar boyunca yaşadığı köylerinden, topraklarından zorunlu göçpolitikalarıyla sürgün edildi, zulme, sürgüne direnenler Belene Toplama Kampı`na tıkıldı! Türlü işkenceler altına hayatlarını kaybetti. Ü lkemiz, o dönemde hemen yanı başında yaşanmakta olan zulme uzun müddet sessiz kaldıktan sonra çareyi sınırları açmakta buldu. 350 bin kardeşimiz ülkemize geldi. Aslında bu nihai bir çözüm değildi. Türkiye, Bulgaristan`daki bu zulme, zalimin anlayacağı politikalarla karşılık verebilseydi Müslüman Türklerin Bulgaristan`daki yurtlarında kalmaları temin edilebilirdi. Ama olmadı!

1990`lı yılların hemen başında Bakırköy`de amatör bir ruhla profesyonelce tesis ettiğimiz Türkiye`nin ilk özel radyolarının prototiplerinden biri olan KTSR`de o yıllarda Almanya`da sürgün hayatı yaşamakta olan Ozan Arif`in âvâzını İstanbullularla buluşturmuştuk:

'Kınamakla iş bitmez, dinle beni Ankara...
Yurta sulh, cihanda sulh unut gitsin bir ara,
Başka türlü imkânsız, deva bulmaz bu yara,
Halifenin kılıncı kurtulsun artık pastan.
Kahrolsun komünistler, kahrolsun Bulgaristan.'

Müslüman coğrafyası kan-revân içinde.

Aradan 30 yıl geçti. Yeryüzü coğrafyasında Müslümanlar hâlâ kan-revan içinde.

İsrail`deki vahşet kınamakla son bulmayacak. Mücerret, cılız kınama seslerinin zalimi tam yetmiş yıldır işlemekte olduğu zulümden vazgeçiremediği acı tecrübelerle sabit. Ozan Arif`e rahmet olsun. Ozanın çağırısını bir kez daha tekrar etmekte fayda mülahaza ediyorum: 'Halifenin kılıncı kurtulsun artık pastan.' İslam Ü mmeti ne zaman birlik olacak? Ne zaman kendi birleşmiş Müslüman Silahlı Kuvvetler`ini kuracak? Ne zaman, mütemadiyen akmakta olan Müslüman kanını dindirecek? Ne zaman? Ne zaman?

Kudüs şairlere ilham kaynağı olmuştur!

Böylesi uzunca bir giriş faslından sonra konumuza, Kudüs`e, Filistin`e odaklanalım. Kudüs ilham veren bir şehir. Kudüs`ü ziyaret edenlerin etkilenmesi söz konusu olamaz kanaatimce. Kadim şehir, şairler kadar katillere de ilham veriyor! Kudüs âşığı, mazlum coğrafyaların hamisi Süleyman Gündüz`den emaneten` aldığım 'Kudüs şairlere ilham kaynağı olmuştur!' cümlesini, üstadın yüksek müsaadeleriyle 'Kudüs katillere ilham kaynağı olmuştur!'a çeviriyorum.

Süleyman Gündüz: Dünya barışının zembereği Kudüs`te kuruludur.

'Kudüs için 'İnsanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden biridir, iki kez yıkılmış, 23 kez işgal edilmiş, 43 kez kuşatılmış, 53 kez de hem işgal edilmiş hem de geri alınmış bir şehirdir' demekte olan Süleyman Gündüz`ü can kulağıyla dinlemek gerekir: 'Heyhat! İnsanlık şuna karar vermeli. Topyek&ucirc n insanlığın karar vermesi ve bilmesi gereken bir tesbit şudur: Kudüs bütün insanlığa aittir. Kudüs hiçkimseye ait olamaz. Kudüs insanlığın şehridir. Kudüs kendisine gönül veren herkesin şehridir. Tekrar ediyorum: Kudüs hiçkimseye ait olamaz. Dünya barışının zembereği Kudüs`te kuruludur.'

Boğaziçi Yöneticiler Vakfı (BYV) 13 Mayıs Perşembe gününün akşamında (Ramazan Bayramı`nın birinci günü) 'Kutsal Davamız Filistin' başlıklı bir program düzenledi. Kudüs`ten Musa Hicazi`nin Gazze`den de Rukiye Salhiya`nın katıldığı programın son bölümünde Ü stad Süleyman Gündüz BYV`nin yüzlerce mensubunun takip ettiği programda medeniyet iklimimizin yoğrulduğu ve son 15 asır boyunca tüm coğrafyalara ilham kaynağı olan Kudüs`e dair çok önemli tesbitlerde bulundu. Kudüs`te hayatın zulümle adalet sarkacı içinde gidip geldiğini söyleyen Gündüz, Kudüs`ün eğer adaletli bir yönetim anlayışına kavuşursa ismiyle özdeşleşerek 'Medinet`üs selâm' olacağını yani barış ve esenlik yurdu olacağını, eğer burada zulüm ağırlıklı olursa şehrin (tarihte pek çok kez gözlemlendiği üzere) yerle bir olacağını ifade etti.

Süleyman Gündüz, BYV`nin toplantısında Kudüs`te, Filistin`de Müslümanlara yönelik zulümden bahsederken vakfın etkinliğine Gazze`den katılan Rukiye Salhiya`nın bağlantısı koptu. Katil İsrail askerleri Gazze`ye enerji temin eden hatlara saldırınca Gazze karanlığa büründü; Siyonist İsrail`in alnına yapışan insanlık zulmünün nisyan karanlığına;

İttifak gazetemizin portalındaki köşemizi ve dahi matbu nüshadaki sayfamızı birkaçgün daha Kudüs`e, Gazze`ye, Süleyman Gündüz`e hasredeceğiz inşallah. Şimdiki zaman, gözlerimizi kapatıp İsrail`i buğzetme, yed-i beyzâ`ya kafa yorma ve Süleyman Gündüz`ü dinleme zamanıdır:

Süleyman Gündüz: Kudüs, insanlığın geleceğe dair umududur.

'Kudüs, insanlığın geleceğe dair umududur. Bu umudun korunması gerekiyor. Yani farklı inançların, farklı anlayışların, farklı etnik yapıların yani bütün farklılıklarımızla bir arada özgürce yaşayabileceğimize dair olan inancın adı Kudüs`tür.

Kudüs`te bugün zulüm var.

Kudüs`te bugün zulüm var. Dünya ve insanlık bu zulme derhal son vermeli. İnsanlık ve dahi dünya şu kararı vermeli: Barış mı savaş mı? Adalet mi zülüm mü, kan mı? Bu kararın verileceği yer Kudüs`tür, Filistin`dir. Bu kararı vermek için illa Müslüman olmak da gerekmiyor! İnsan olmak yeterli. Önümüzde Rachel Corrie örneği var.

İsrail`in bölgede geleceği yok.

Şunu ifade etmeliyim. İsrail`in bölgede kesinlikle bir geleceği yok. Ben bunu Şimon Peres`e de söylemiştim.

Gerçekten bu bayramı bir bayram olarak değil de hüznün, diğer bir taraftan da ümidin bayramı olarak idrak etmiş olduk. (Kadir gecesinden bugüne kadar) hem Kudüs`te, hem Gazze`de, hem Batı Şeria`da, hem de İsrail`in işgal ettiği şehirlerde (Filistinli) kardeşlerimizin, oradaki bütün insanlık adına ne muhteşem bir direniş sergilediklerini gördük.

Gündüz: Kudüs umudur adıdır.

Takdir edersiniz ki Kudüs farklılıklarımızla birlikte yaşayabileceğimize dair umudun adıdır. Kudüs bunun adıdır. Yahudiler bu umudu ortadan kaldırmak için Kudüs`ü tektipleştirip Kudüs`ü sadece kendilerine ait bir şehre döndürmek için oradaki Müslümanlara büyük bir baskı uyguluyorlar.

İsrail insanlığın sinir uçlarına dokunuyor.

İsrail, Mescid-i Aksa`ya yaptığı bu operasyonlarla bütün insanlığın, bütün Müslümanların sinir uçlarına, vicdan sahibi bütün insanlığın sinir uçlarına dokunmaktadır. Bu yeni değil! İsrail özellikle son dönemlerde daha planlı, daha programlı, şiddet dalgasını daha da yükselterek zulümlerini icra ediyor.

İsrail, 2019 yılında yaklaşık bir ay boyunca Mescid-i Aksa`ya girişi yasaklamıştı. Kapatılmıştı Mescid-i Aksa, hepimiz bugünleri gördük. Mescid-i Aksa`nın dışında ibadet etti Müslümanlar.

Bugünler, İsrail radikalizminin, Yahudi radikalizminin (zirve yaptığı zamanlar.) Aslında bir anlamda 2019 yılından bugüne kadar bölgede yapılan seçimlerde ABD`nin bütün orantısız desteğine rağmen Golan Tepeleri`ni Likud anlayışına teslim etmesine rağmen, Doğu Kudüs`ü, İsrail`in ezeli ve ebedi başkenti ilan etmesine rağmen, hatta ve hatta Batı Şeria`daki bazı yerleşim alanlarını da İsrail`in toprağı olarak kabul edebileceği şeklinde bir imada bulunmasına rağmen, İsrail Likud`u, İsrail`in radikal sağ anlayışı pek bir şey elde edemedi.

İsrail`de Likud`a karşı çıkan Yahudi topluluklar ve siyasi partiler var.

İsrail`de, İsrail Likud`unun yaptıklarına karşı çıkan birçok Yahudi topluluk ve siyasi grup var. Bugün İsrail Likud`unun başında bulunan Binyamin Netanyahu`nun (başı yolsuzluklarla dertte!) yargılanmasına (zemin teşkil etmek üzere) daha birkaçay önce Tel Aviv`de bir buçuk milyon insanın katıldığı (büyük) gösteriler yapıldı, Kudüs`te de gösteriler yapıldı. (Bugün yaşanan hadiseleri) olayı tamamen bir Yahudi planı içinde görmemek gerekiyor. Mesela (daha) iki gün önce Netanyahu`nun polislerinin Mescid-i Aksa`ya yönelik yaptıkları bu saldırıdan dolayı oradaki Hristiyan cemaatleri, hem Şeyh el-Cerrah Mahallesi`ne hem de Mescid-i Aksa`ya yapılmış olan saldırılara yönelik Müslümanlara destek (olmak) babından büyük bir bildiri yayınladılar. Bunu daha önce de gördük.

Kudüs farklılıklarla bir arada yaşamanın adıdır.

Dolayısıyla Kudüs farklılıklarla bir arada yaşamanın adıdır. (Kudüs) bunu da bir tek Müslümanların yönetimi altında göstermiştir. Bunun altını çizmem gerekiyor. Müslümanlar bu şehri yönettikleri zaman Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler özgürce hareket edebildiler. Ne zaman ki bu şehir sadece Yahudilerin kontrolüne geçti, (işte o zaman) işler tersine döndü. Bununla ilgili size bir tarih de verebilirim. Milat`tan sonra 614 ve 617 tarihlerinde Kudüs`te Yahudi krallığı kuruldu. Çok küçük bir dönemdedir, Sasaniler döneminde; Ve orada hemen yaptıkları ilk iş İslam (Müslüman) katliamı olmuştur. Ardından Bizanslılar, Hristiyanlar şehri geri aldıklarında yaptıkları ilk icraat Yahudi katliamı (oldu). Aynı şekilde 1099`da Haçlı istilasında Haçlılar Kudüs`ü ele geçirdiklerinde yaptıkları ilk şey Mescid-i Aksa`daki ve şehirdeki Müslümanları katletmek olmuştur. Hatta (bunlar) Haçlı Kronikleri`nde yazılıdır. Ve arkasından (Hristiyanlar) Kudüs ve civarındaki Yahudileri katletmiştir.

Kudüs`te sıra Müslümanlardan sonra Hristiyanlara gelecek!

Şimdi(ki zamanda) Yahudilerin yaptığı şey nedir? Müslümanları baskı ve şiddetle bu bölgeden sürmek! Ve arkasından sıra Hristiyanlara gelecek! Yani Hristiyan mahalleler orada (Kudüs`te) öyle mi kalacak? 1967`den sonra Kudüs`te 15-20 civarında Hristiyan mabedi ortadan kaldırıldı, bizatihi Yahudiler tarafından.

YARIN: Yeryüzünde hakkı ve adaleti Kudüs`te, Gazze`de yaşayan gençler savunuyor.