20 Ağustos sabahı, günlerdir metanet, asalet, gücü ile bize güç veren hayat arkadaşınızdan bir telefon "Hülyacığım Hocayı gönderdik." Nereye gönderdikten sonrası bende kopan bir kasırga.
Sözleriniz kulaklarımda halâ taze, " Hülya merak etme küçük bir şey iyiyim, telaş etme. İnsanlara duyurmayın. Yazıları takip et. Haberleşeceğiz." O an kelimeler karanlık gökyüzümde yıldız yıldız parladı. Sesiniz yorgun ama tebessümünüz gözümün önündeydi. Böyle haberleşmeyi beklememiştim. Evlat, talebe olarak sizinle birbiriyle genişleyen, kenetlenen ve bereketlenen bir ahenk içinde yol aldık.
Günlerce bir meczup gibi mezarlık yollarında kabir başında el açan insanlardan, taş, toprak, ağaç, çiçek, uçan kuştan bile dua istedim. Ne çok konuşacaklarımız birikti, ne çok özledim sohbet etmeyi, üç günü geçmez ki sizin sesinizi duymamak.
Ah hocam "hem hem paradigmanız ile" bize hem ümit verip, hem de sessizliğe alıştırdınız.
"Benim burda kararım yok
Ben burdan gitmeye geldim" diyerek Yunusun yanı başında ebedî istirahatgaha çekildiniz.
"Yunus gibi yaşa Sinan gibi üret" dediniz. Kendimizi Eskişehir Yunus Emre Türbesi yollarında bulduk. Yol boyu da kulaklarımda "Hülya buralar sana emanet" sözünüz çınladı. Bir tarafım kırık dökük, bir tarafım huzurlu. Ölüm ayrılığı üzerine gurbet yükü de yüklendik. Huzur veren taraf Yunus Emre toprakları Nisan yağmuru gibi bereketiniz ile bağrına bastı, size emanet dedik, kalbimizi orada bıraktık.
Ne tuhaf ki, dün sayfalarca not ettiğim telefon numaraları bugün efkârlı Hülya'ya taziye veriyorlar. Acıyı içtim de henüz yutkunma fırsatı bulamadım. Değerli Hocam bana sıklıkla "Nefesine bereket" derdiniz, nefesim kesiliyor tükendiğim noktada inanıyorum ki duanız hâlen tesirli. Her türlü söz, mesaj size iletilmeyi bekliyor, seyahate çıktınız da dönüşte size bunları bir bir rapor edeceğim hissiyatı içindeyim. Hani hep derdiniz ya, "Hadi Hülya bugün sana iyi iş çıktı, bir kaç gün uğraşırsın, çalışmaların bereketli, kalemin güçlü olsun." Parmaklarımın kalem tutacak mecali yok, gözyaşlarım da istem dışı durmuyor. Yas tutmaya korkuyorum, "Hadi Hülya telaş etme, herkes yerini buldu, işine bak sen" diye kızdığınızı hissediyorum.
Ersin Nazif Gürdoğan'ın varlığı Nisan yağmuruydu. Yunus gönüllü hocam "Kare Dünya" dergahımızın avlusu eserleriniz, buluşturmaya çalıştığımız dokunduğunuz insanlarla dolu. Nisan yağmuru gibi doldunuz, bin bereketli yağmurla gönüllerde güller açıldı.
Kare Dünya gülistanında, gönül dostlarınız yazılarınız ile yazıları ile sayısız hatimler, dualar ile sizi yaşatıyorlar. Tebessüm eder gibisiniz,
"Müthiş... İyi oldu Hülya ya, arkadaşlara selamlar, hakkını helal et, Kare Dünya size emanet."
Kare Dünya'da acıyı paylaşmasını bilenler, gönülleri fetheder, gönül köprüleri inşa ederler.
Ersin Nazif Gürdoğan gibi arkasında kalıcı izler bırakanların defterleri kıyamete kadar kapanmaz.
Toprağa Bir Güzel İnsan Ersin Nazif Gürdoğan düştü, toprak çiçek açtı. Menzili mübarek, makamı âlî, mekânı cennet olsun.
"Seyrimde bir şehre vardım
Gördüm sarayı güldür gül
Sultanının tacı tahtı
Bağı duvarı güldür gül"