Selçuklu sultanının Osman Gazi`ye hâkimiyeti simgeleyen tabıl, tuğ ve alem göndermesiyle oluşmaya başlayan mehter müziği geleneği Osmanlı Sarayı`nda gelişmiş ve günümüze kadar ulaşmıştır. Pek çok Avrupalı müzisyene ilham kaynağı olan mehteran bölüğü Topkapı Sarayı`nda Babüsselâm`da ikindi namazlarının sonrasında nevbet vururdu.
Mehter bölüğünün kendine özgü kıyafetleri, donanımları, marşları ve yürüyüşü vardı. Buna göre mehter takımı ve yeniçeri askerleri sağ ayakla üçadım atar, dördüncüde durur, yürürken de 'Kerim Allah', 'Rahim Allah' temposunu tutardı.
Asıl görevi muharebe meydanlarında saltanat sancaklarının gölgesi altında nevbet vurup askerlerimize moral vermek ve cenk gecelerinde mütemadiyen nevbet vurup 'Yekdir Allah' nidalarıyla askerlerimizin uyanık kalmasını temin etmek olan askerî mehter takımının dışında İstanbul`da esnaf gruplarının kendi aralarında kurdukları mehter bölükleri de vardı. Esnaf mehter bölükleri sefer anında saray mehter takımı ile birlikte görev yapardı. Bir kat mehter takımı davul, zurna, nekkâre, boru ve zilden oluşur, padişahın mehteri 12 takımdan meydana gelirdi.
Mehterbaşının yönettiği mehter takımı daire/yarım ay şeklinde dizilirdi. Mehter çalmaya başlamazdan önce nekkazenler bağdaş kurup yere oturur, diğer mehteran ayakta durur, içoğlan başçavuşu daireden çıkıp ortaya gelerek 'Vakt-i sürû r-u safâ mehter başı hey hey' diye seslenir, böylelikle bölüğünün önüne geçen mehterbaşı 'Merhaba ey mehterân' diyerek sağ elini göğsüne koyarak mehteri selamlar, mehter bölüğü hep birden sağ ellerini göğüslerinin üzerine koyarak 'Merhaba, mehterbaşı ağa' dedikten sonra mehterbaşının 'Hasduuur' komutuyla işaret ettiği marşlar çalınırdı. Nevbet bittikten sonra mehter gülbangı okunurdu.
İstanbul`un fethi esnasında Bizans`ın surlarının yakınlarında ve Okmeydanı`nda konuşlanan mehter bölüğü davul, zurna ve zilleriyle cenk havası çalarak düşmana korku askerlerimize cesaret vermiştir.
Uzun yıllar Topkapı Sarayı`nda hizmet eden ve hânendeleri Enderun mektebinde yetişen, mensuplarının sayısı yüzlerle ifade edilen mehter takımının merkezi, Sultan I. Ahmed döneminde Topkapı Sarayı`ndan alınarak Atmeydanı`ndaki Damat İbrahim Paşa Sarayı`na taşınmıştı.
Hâssa Mehterleri ya da Mehter-i Hâkânî denilmekte olan padişahın mehter takımı Fatih Sultan Mehmet döneminde Topkapı Sarayı`nda Cuma geceleri hariçher gece yatsı namazından sonra üçdefa nevbet vururdu.
Cülus törenlerinde, kılıçalaylarında görev alan mehter bölüğü Cuma ve bayram namazlarından sonra da âdet olduğu üzere nevbet vurur, cepheden gelen mutlu haberler mehter âvâzıyla İstanbullulara duyurulurken saraydaki düğün merâsimlerinde, şehzadelerin doğumunda, sadrazamların, vezirlerin göreve gelmesinde ve elçi kabulünde sarayda mehter nağmeleri işitilirdi.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde mehterhaneye kösler ilave edilmiş, Yavuz Sultan Selim Han, Çaldıran seferinde mehter bölüğüne düşman saflarındaki filleri korkutmak için at ve deve sırtında kös çaldırmıştır.
Padişahın mehter takımının dışında vezir-i azamın, kubbe vezirlerinin, reisülküttabın, defterdarın, sancakbeylerinin ve beylerbeyinin de mehterleri olurken, kös sadece padişahın mehter bölüğünde yer alırdı.
Beş asır boyunca ordunun, şehrin, toplumun musiki ihtiyacını karşılayan mehterhaneyi II. Mahmud yeniçerilik teşkilatı ile birlikte kaldırırken yerine askerî bandoyu tesis etmiş Cumhuriyet döneminde mehterhane geleneği ihyâ edilerek gönüller mehter ile coşmaya başlamıştır.