Gönül kalemiyle telif edilen iki eser: Dîvân-ı Zerefşân ve Serserînim Yâ Rasûlullah

Dr. Savaş Ş. Barkçin, Dîvân-ı Zerefşân serlevhalı kitabında klasik şiirin naif rayihasını günümüz insanının irfanına arz ediyor.

Abone Ol

Dîvân-ı Zerefşân, Dr. Savaş Ş. Barkçin’in klasik şiir formatında kaleme aldığı, Dîvân şiirinin “dün” olduğu gibi “bugün” de hayatiyetini devam ettirdiğini gösteren bir eseri. Dr. Barkçin, Dîvân-ı Zerefşân ile klasik şiirin naif rayihasını günümüz insanının irfanına arz ediyor. 

Üstad Barkçin, Litera Yayıncılık tarafından yayınlanan kitabı Münâcât, Nu’ût, Gazeliyyât ve Müfredât adlarıyla dört bölüme ayırmış. Kitapta yer alan hatlarda hocaların hocası hattat Mahmut Şahin’in ketebesi yer alıyor…

Barkçin, gönül lisanıyla kaleme aldığı Dîvân’ındaki “Esmânâme” serlevhalı münâcaatında Hakk Teâlâ’nın doksan dokuz güzel ismini zikrediyor; Peygamber Efendimiz (sav) için yazdığı naatlarda okuyucularına Medine rayihasını teneffüs ettiriyor. Naat, kaside, gazel, kıt’a ve beyitlerden müteşekkil dîvânda Mevlânâ Celâleddin-i Rumi, Şeyh Gâlib Dede ve Ahmed Avni Konuk için gazeller tanzim edilmiş.

Aşk olsun!

Emekli bürokrat, şair, yazar, mûsıkî üstadı, kültür ve dava adamı Savaş Ş. Barkçin, kitabını şiir, musiki ve kemâlât yolundaki rehberi Merhum Mustafa Şirin’e şu cümlelerle ithaf ediyor: “Bu dîvânı, yâr-i cânım, Üstâd-ı bî-nazîrim, sebeb-i feyzim, ârif-i billâh Mustafa Şîrîn en-Nakşibendî ağabeyimizin aziz ve pak ruhlarına ithaf eylerim. Pek çok manzûmemi evvel âna arz eyler, anın tensîbi ile dîvâna koyar idim. Bu esnâda bana pek çok hikem-i ilâhî ve füyuzât-ı vehbî lutf eyler idi. Cenab-ı Hakk’dan ol şehîd ü azîze ebedî rahmetler niyâz ederim. Himmeti dâim olsun. Aşk olsun.”

Kitabını yollarda yazmış.

Savaş Ş. Barkçin içten gelen tabii bir şevkle yazmış dîvânını… Gönlüne, sadrına düşen hakikate dair mısraları latif harflere, kelimelere büründürerek sadırdan satıra aktarmış.
Eserini mücerret bir dîvan sahibi olmak mülahazasıyla yazmamış, günden güne, yaşadığı, zamanını geçirdiği hemen her yerde gönlüne düşen ilhamı dîvân kalemiyle not etmiş. 

Şiirlerin önemli bir bölümü yollarda kaleme alınmış. Kitabındaki eşârı, kâh İstanbul’da, kâh Bürüksel’de, kâh Ankara’da, kâh Londra’da, kâh Johannesburg’da yazmış... 

Muhatabımız işte, evde, seyahatte, sokakta, medresede, camide her yerde kalemi elinden düşürmemiş.  Günde bir-iki bazen be-on gazel yazmaya muvaffak kılınmış. Bazı gün ve zamanlarda da hiç yazmamış/yazamamış. Netice itibarıyla yazmak fiili nasip, azim ve ilhamla ilintili…

Medeniyetimizde makbul olan sohbettir.

“Bizim medeniyetimizde makbul olan sohbettir, konuşma, ders verme, vaaz, nutuk atma, sohbet havasında olursa güzelleşir. Muhabbet olmadan sohbet olmaz.” diyen Dr. Barkçin, yedi yılda tamamladığı Divân-ı Zerefşân’da okuyucularıyla, eskimez şiirin sevdalılarıyla hasbıhal ediyor, dertleşiyor…

Sohbet herkes için fayda veren diriltici bir iksir hüviyetindedir. Bu keyfiyetle Şâh-ı Nakşîbend (ks) "Tarîkunâ fe-tarîku’s-sohbeti/Bizim yolumuz sohbet yoludur" buyurmuşlar.

Her şairin kendine has şiir iklimi vardır.

Muhakkak her şairin kendine has şiir iklimi, söyleyiş, ifade ediş ve sunuş tarzı var… Barkçin de “Men arefe nefsehû fe-kad arefe Rabbehû” sırrının mündemiç olduğu gazellerinde kendi tarzını, veznini oluşturarak mutlak ve mücerret kavramları irdeliyor. Ele aldığı umdeleri bazen hakikat bazen de hayal aynasına tutarak okuyucusunu düşünmeye, akletmeye sevk ediyor.

Serserînim Yâ Resûlullah!

Şaire ilhamın nerede ve ne zaman geleceği beli olmaz.  O şiirini hakikat, bazen hayâl; bazen de rüya âleminde devşirir… Yazımıza Dr. Barkçin’in gördüğü rüyaya istinaden İstanbul’dan Ankara’ya giderken yazdığı “Serserînim yâ Resûlallah” manzumesinin hikâyesiyle nihayet verelim. 

“Bir gece rü’yâda Roma’da bir Osmanlı câmiinin içindeki bir mermer levha üzerinde sülüs hat ile “Serserînim yâ Resûlallâh” yazılmış olduğunu gördüm. Bana rüyâmda her Osmanlı hattatının bu hattı tevâzû eseri yazmasının bir an’ane olduğu söylendi. Şu âciz kalem, bu ilhâm ile ertesi günü şu manzûmeyi yazmaya müyesser kılındı.

Serserînim yâ Resûrullâh

Kıl şefâat kemter âciz kuluna
Serserînim yâ Resûrullâh senin.
Eyle himmet girem Allâh yoluna
Serserînim yâ Resûlallâh senin.
Bî-adeddir günehim, hep şer işim
Yok enîsim, gâib olmuş cân eşim
Gayrı yok mehtâbım, ey şeh, güneşim
Serserînim yâ Resûrullâh senin.
Seni bildim, seni sevdim ey Nebî
Olayım benden, kerem kıl ebedî
Ey resûller şâhı, ey Hakk’ın gülü
Serserînim yâ Resûlallâh senin.
Bu seher rü’yâda ismin gördü göz
Başka ad yokdur ve yokdur başka söz
Nûrun ihsân et de nûr olsun şu öz
Serserînim yâ Resûrullâh senin.
Ey Zerefşân yola gir, kalma cüdâ
Tevbe et, hâdîdir elbette Hudâ
Yüzüm eğdim, pâyin öpdüm Mustafâ
Serserînim yâ Resûrullâh senin.

Celî sülüs kalem güzelinin hikâyesi
Her bir yazının muhakkak bir hikâyesi vardır. Ve dahi bu hikâyeler koleksiyonlara anlam katar. Üstad Savaş Ş. Barkçin arz ettiğimiz rüyayı, daha doğrusu mânâyı bu satırların yazarına ve Merhum Ali Alparslan’ın hayrulhalefi Hattat Mahmut Şahin’e adı sanı unutulmuş, ibaresi küçük bir sokak tabelası halinde Boğaziçi Üniversitesi Kale Kapısı’nın yakınına iliştirilen Şehitlik Dergâhı’nda anlatınca Yolcu Sanatkâr (Mahmut Şahin)  “Serserînim yâ Resûlallâh” ibaresini celî sülüs hattıyla üç adet kaleme aldı. Yazılardan biri Savaş Ş. Barkçin’in koleksiyonunu tezyin ediyor. Diğer yazı fakirin hüsn-i hat koleksiyonunu on yıl boyunca şenlendirdikten sonra Adanalı Peygamber (sav) sevdalısı hamiyetperver işadamı Hüseyin Nuri Çomu’nun koleksiyonuna iltica etti! Nitekim hediyeyi hediye etmek sünnet değil midir? Üçüncü yazı ise Küçükköy’de Mahmut Şahin’in hânesinde.

Fotoğraflar

1-Dîvân-ı Zerefşân, Müellifi Savaş Ş. Barkçin, Litera Yayıncılık, İstanbul 2013.

2-Hattat Mahmut Şahin, İbrahim Ethem Gören ve Savaş Ş. Barkçin Boğaziçi Konak’ta. 20 Ocak 2012

3-Celî Sülüs Kalem Güzeli: Serserînim Yâ Rasûlallah-Hüsn-i Hat Mahmut Şahin-Savaş Ş. Barkçin Koleksiyonu

4-Celî Sülüs Kalem Güzeli: Serserînim Yâ Rasûlallah-Hüsn-i Hat Mahmut Şahin-Hüseyin Nuri Çomu Koyeksiyonu

5-İbrahim Ethem Gören, Hüseyin Nuri Çomu ve Vefa Çelebi İyilik Sağlık Vakfı’nda. 21 Aralık 2023 


İbrahim Ethem Gören/06.06.2024-Yazı No: 594