Daha doğrusu siz insanlar zorluyorsunuz. Gökyüzünde süzülürken her hareketimle aşağıda olup bitenleri gözleyip bir çıkarımda bulunmaya çalışıyorum. Bir sanatçı misali, havada zarifçe süzülerek gözleri kamaştırıyorum. Bu aralar bir hayli popüleriz. Akıllı sensörlerim sayesinde çevremi algılayıp, en karmaşık manevraları bile ustalıkla gerçekleştiriyorum. Neler yapıyoruz neler! Gökyüzünden sizin göremeyeceğiniz noktadan sizi avucumuzun içindeymiş gibi izliyoruz.
Dijinovasyon, geleceğin teknolojisini bugüne taşıyan, hayal gücünü gerçeğe dönüştüren bir dost gibi yanınızdayım! Yani sadece savaşlar için üretilmiyoruz. Çok farklı, iyi niyetli çalışmaların içerisinde olmak ne güzel bir şey! İşin bu kısmı beni daha çok mutlu ediyor. Mutlu ediyor derken kodlarım öyle söylüyor.
Yükseklerde uçarken, geleceğin dijinovasyon teknolojilerini ve yapay zekayı düşünmeden edemiyorum. Dijital ve inovasyon kelimelerinin kısaltılmasıyla dijinovasyon kelimesini bulduk. Dronların gelecekte nereye gideceğini, savaşlarda, günlük hayatta ve farklı alanlarda nasıl kullanılacağını hayal ediyorum. Uçmak, benim için özgürlük demek; ama biliyorum ki özgürlüğün bedeli, sorumluluk taşımaktır. Bu da dinamit gibi düşünülebilir. İyi amaçlarla kullanılabileceği gibi kötü amaçlarla da kullanılacaktır. İnsan yaşadıkça hak olanla batıl hep mücadele içinde olacaktır.
Bir gün, dostum Yüksekten Uçan ile yüksek bir dağın zirvesine konduk. Yüksekten Uçan bu dağların kralıydı. O tecrübeli bir kartaldı. Benim gibi yapay zekâ ürünü falan da değildi.
Aşağıda, Cıvıl Vadisi'nin yeşil alanları görünüyordu. "Burası, doğanın en güzel köşelerinden biri, insan elinin çok az değdiği, binbir çiçeğin, böceğin olduğu doğanın hazinesiydi sanki!" Eğri Dağı'nın yükseklerinden bakınca, vadinin cıvıl cıvıl sesleri ve rüzgârın melodisi ruhumu dinlendiriyor."
“Ruhumu dinlendiriyor.” dediğime bakmayın. Böyle cümleler benim gibi yapay zekâ ile çalışan algoritmalara bağlı bir çipin söyleyeceği şeyler olsa da yaşayacağı şeyler değildir.
Yüksekten Uçan, gözlerini ufka dikip düşündü. O düşünürken ben yine boş durmadım algoritmaların bana verdiği imkanlarla şu cümleleri de kurdum: “Dijinovasyonun yeni dronları da bu doğanın bir parçası. Yani artık biz de bu doğanın bir parçasıyız. Son zamanlarda otonom dronlar, yapay zekâ destekli algoritmalarla insan müdahalesine ihtiyaç duymadan görevleri yerine getirebiliyor. Mesela, Skaydiyo iki modelinin engelleri otomatik olarak aşabilmesi buna örek olarak gösterilebilir.
"Kesinlikle!" dedim. "Bu dronlar, karmaşık ortamlarda bile güvenle uçabiliyor. Ama bir soru var aklımda:
“Dronlar neden uçmayı sever?"
Yüksekten Uçan gülümsedi: "Çünkü her zaman yükseklere ulaşmak isterler! Ama asıl soru şu: Dronlar, uçarken ne düşünürler? Elbette ki düşünemezler ancak etrafı tarayıp kamerasına yansıyanlardan algoritmaları sayesinde çıkarımlarda bulunurlar.
Yani başka bir ifadeyle söyleyecek olursam “Aman, rüzgâr beni oradan oraya savurmasın! Ya bir fırtına çıkarsa, daha büyük bir dron üstüme gelirse falan filan…
Yani sizinki aslında uçmak bile değil, dedi Yüksekten Uçan. Sonra devam etti.
Biz kanatlarımızı olabildiğince açıp vadinin tadını çıkarırken siz savunma odaklı bir uçuş yapacağım diye uçmanın bile tadını alamıyorsunuz. Yani yemek yerken bile korku içindesiniz. Ne yediğinizi biliyorsunuz ne de bundan keyif alıyorsunuz. Sürekli hesaplama derdindesiniz.
Yüksekten Uçan haksız sayılmazdı. Netice itibariyle algoritmanın verdiği imkanlar bu kadardı.
Gülüşerek uçmaya devam ettik. Dronların tarım sektöründe de önemli bir rol oynadığını hatırlattım. "Özellikle bazı modeller tarım ilaçları ve gübrelerin otomatik olarak uygulanmasını sağlıyor. Çiftçilere zaman kazandırıyor ve maliyetleri düşürüyor. Bir de Türkiye'deki tarım projeleri var," dedim. Tarımda kullanılmak üzere ülkemizde yapılan dronların sayısı bir hayli fazla. Artık tarım ilaçlarını biz de dronlar aracılığıyla bitkilere atabiliyoruz. Bu da çiftçilere büyük kolaylık getiriyor. Hem ekonomik anlamda hem de verimlilik anlamında.
Yüksekten Uçan, kafasını salladı: "Evet, Türkiye’de de bu alanda önemli gelişmeler var. İnsansız hava araçları üreten ülkemiz bu alanda büyük başarılar elde etti. Bitirmiş de değil her gün yeni bir gelişmeyle çalışmalara devam ediyorlar.
Acaba bu kadar dron havada vızır vızır uçarken, düşmanları korkutuyor mudur? Ne dersin?"
"Belki de" dedim. Ama düşmanlar “Bu dronlar ne kadar havalı!” diye düşünüyordur.
Birden Yüksekten Uçan, kafasını eğerek komik bir bilmece sordu.
"Dronlar neden hep havada kalmak ister? Çünkü yere düşmek... onlara uçmak zorunda olduklarını hatırlatır!" Tabi şarjınız olursa! Pil olmadan asla uçamazsınız. Oysa biz bir solucanla, fareyle, bir et parçasıyla saatlerce uçabiliriz. Sizin gibi şarjımız birdenbire bitivermez.
Gülerek yanıtladım. Güzel bir şaka! Ama dronların acil durumlarda da hayat kurtardığını biliyor musun? Bazı dron şirketleri kırsal alanlarda insanlar için ilaç ve kan ürünlerini hızlı bir şekilde ihtiyaç olan yere, kişiye o ürünü hemen ulaştırıyor. Bu sistem, acil durumlarda gerçekten hayat kurtarıcı oluyor.
"Doğru," dedi Yüksekten Uçan. "Ayrıca Türkiye'de dronların yangın söndürme, arama kurtarma ve çevre izleme gibi alanlarda da kullanılmaya başlandığını duydum.
Dijinovasyon, yani dijital teknolojiler ve bu alandaki yeni ürünler insanlığa büyük katkılar sağlıyor. Bunların başında da dronlar geliyor.
Yüksekten Uçan, düşünceli bir ifadeyle dijinovasyon, dronların geleceği barış ve sorumluluk üzerine kurulu olmalı. Gökyüzü, sadece uçmak için değil, aynı zamanda öğrenmek ve öğretmek için de bir yer. Yani sadece savaşmak için değil barışmak için, insanlığın gelişimi için tarım için, taşımacılık için, acil durumlar için, yangın için, hastalar için kullanmalıyız. Bu alanlar daha da ön planda olmalı.
Yükseklerde süzülmeye devam ederken, Yüksekten Uçan bir bilmece daha sordu:
"Dronlar neden hiç yorgun düşmez?”
Anlaşılan dronların bizden öğreneceği çok şey var. Biz tabiatın doğal dengesi için yaşamalıyız. Dronlar da insanların işlerini kolaylaştırmak için olmalı vesselam!
Selam veren, hâl hatır soran, insanların hizmetinde olan dronlar olabileceği gibi etrafında hareket eden her canlıyı, varlığı öldürmeye çalışanlar da var. Hepsinin algoritması şimdilik insanı kontrolünde.
Kontrolü makineye geçerse vay halimize, vay bize, vay size!