Zihinsel esaret: Afyonların ardındaki gerçek tehlike ve islami değerlere sadık kalma çağrısı
Yüzyıllar öncesinde Hasan Sabbah, Alamut Kalesi'nde katil savaşçılar yetiştiriyordu. Onlara sadece savaş becerileri öğretmekle kalmıyor, aynı zamanda zihinlerini de şekillendiriyordu. Onları "fedailer" (Alamut Fedaileri) olarak bilinen korkusuz savaşçılara dönüştürüyordu. Ancak, Alamut'taki eğitim sadece fiziksel değil, aynı zamanda zihin kontrolünü de kapsıyordu.
Hasan Sabbah'ın en büyük silahı ise "Afyon Bahçeleri" olarak bilinen gizemli bahçelerdi. Bu bahçelerde genç adamlara, sahte cenneti yaşatacak zevkleri ve hazları deneyimlemeleri için çeşitli afyon ve halüsinojenik maddeler sunuyordu. Bu maddeler, genç adamların gerçeklikten uzaklaşmalarını sağlıyor, zihinlerini bulandırıyor ve Hasan Sabbah'ın emirlerini sorgulamadan yerine getirmelerini kolaylaştırıyordu.
Günümüzde ise afyonun yerini farklı türden bağımlılıklar almış durumda. Futbol, bilgisayar oyunları, sosyal medya, kumar ve diğer bağımlılık yapan unsurlar, insanların gerçeklikten kaçmalarını sağlayarak zihinsel kontrolü ellerine almaktadır. Bu modern afyonlar, insanları ekranların ve sanal dünyaların içine hapsederken, gerçek dünyadaki sorunları göz ardı etmelerine neden olmaktadır.
Hasan Sabbah'ın Alamut'taki afyon bahçelerinden günümüzdeki dijital bağımlılıklara uzanan bu yolculuk, insan zihninin kolayca ele geçirilebileceğini ve gerçeklikten kaçmanın her dönemde bir tehlike oluşturduğunu göstermektedir. Bu nedenle, bilinçli olmak ve kendimizi modern afyonların tuzaklarından korumak önemlidir.
Metaverse, günümüzün dijital dünyasında giderek daha fazla popülerlik kazanan sanal bir gerçeklik alanıdır. Bu sanal evren, kullanıcılarına farklı deneyimler sunmak için genellikle artırılmış veya sanal gerçeklik teknolojileriyle oluşturulur. Ancak, Metaverse, gerçeklikten kaçışın ve dijital bağımlılığın yeni bir boyutunu da temsil ediyor.
Hasan Sabbah'ın Alamut Kalesi'nde katil savaşçıları afyon bahçelerinde eğittiği gibi, Metaverse de insanları gerçek dünyadan uzaklaştırarak sanal bir dünyaya hapsediyor. Bu dijital afyon, kullanıcılarına sınırsız eğlence ve zevk vaat ederken, aslında onları gerçek yaşamın sorunlarından kaçmalarını sağlıyor.
Günümüzde futbol, bilgisayar oyunları, sosyal medya ve Metaverse gibi afyonlar, insanların zihinsel ve duygusal bağımlılıklarını besliyor. Bu dijital dünyalara gömülen insanlar, gerçek dünyadaki sorunlardan kaçarak içsel sorgulamadan uzaklaşıyorlar.
Milyonlarca, Milyarlarca insan, spor yapıp sağlıklı olmak yerine bir futbol pozisyonunun penaltı olup olmadığını tartışırken, asıl önemli olanın hayatlarımızdaki sorgulama eksikliği olduğunu gözden kaçırıyoruz. Doğduğumuz toplumun bize dayattığı normları, din adına öğretilenleri ve tarih bilgilerini sorgulamadan kabul ederek, zihnimizi bilinçsizce dolduruyoruz. Diğer bir yanda ise; futbol, voleybol, basketbol, hentbol, vb. spor dalları bu sürecin en büyük afyonlarından biri haline gelmiş ve hayatımızı sarmış durumda. Yine bilgisayar oyunları, şans oyunları, kumar ve diğer bağımlılıklar, gerçeklerden uzaklaşmamıza ve hayatı derinlemesine sorgulamamıza engel oluyor. Bu afyonlar, bizi içsel gelişimimizden uzaklaştırarak, duygusal ve zihinsel bağımlılıkların tuzağına düşmemize neden oluyor. İşte bu tuzaklara düştüğümüzde, gerçeklerden kaçar ve sorumluluklarımızı göz ardı ederiz, bu da kişisel ve toplumsal anlamda büyük tehlikeler doğuracaktır. Bu nedenle, yaşamımızı saran bu afyonlara karşı topyekûn uyanık olmalı, içsel sorgulamayı ve bilinçli yaşamı teşvik etmeliyiz.
Ancak son tahlilde asıl sorgulanması gereken, insanlık ve değerlerimizdir. “Bu duruma neden geldik, dört biryanımızı çepeçevre saran afyonlara neden karşı koyamıyoruz?” Asıl sorulması gereken soruların başında geliyor. Hz. Peygamber'in öğretileri ve insanlar arasındaki kardeşlik vurgusu, tarihten günümüze kadar yankılanarak gelmiştir. Ancak, bugün yaşanan trajediler karşısında, bu kutsal bağın ne kadar zayıfladığını düşünmek kaçınılmazdır ve sorunun asıl kaynağı da budur. Gazze'de masumların yaşadığı acılar ve katliamlar, Myanmar Hükûmeti tarafından Arakan’lı kardeşlerimize Çin tarafından Doğu Türkistan’lı kardeşlerimize yapılan asimilasyon, soykırım ve katliamlar karşısındaki suskunlukluğumuz Hz. Peygamber'in (SAV) kardeşlik duygusunu yaşamayan bir toplumun ne denli Kur’an-i akidelerden uzaklaştığını gösteriyor.
Hz. Peygamber’in (SAV) mirası, insanlık için bir rehber niteliğindedir. Ancak bugün, bu mirasın ne kadar uzağında olduğumuzu görmek acı verici. Gazze'de yaşanan çocukların, kadınların ve yaşlıların katledilmesi, Müslümanların kardeşlik duygusunu nasıl yitirdiğini en acı göstergesi.
Hz. Peygamber’in (SAV) "Sizler benim ashabımsınız, kardeşlerim de beni görmedikleri halde bana inananlardır." sözleri, insanların sadece fiziksel yakınlık değil, iman bağıyla da kardeş olabileceğini gösterip, öğretiyor. Ancak, bugün bu kardeşlik duygusunun sadece sözde kaldığını, Müslümanların birbirinden uzaklaştığını görmek ne acı vericidir.
Dünyanın dört bir yanında İslam beldelerinde yaşanan acıları, katliam ve soykırımları göz ardı etmek, İslam'ın temel prensiplerine aykırıdır. Hz. Peygamber, insanların sadece sözde değil, fiili olarak kardeşliklerini yaşamalarını istemiştir. Bugün, bu çağrıya uygun davranmak, yaşanan acılar karşısında sessiz kalmamak, birlik ve beraberlik içinde fiili de hareket etmek, bir Müslüman olarak sorumluluğumuzdur.
Hz. Peygamber'in bir çocuğun ağlaması nedeni ile namazı kısaltmasının ardındaki hassasiyeti, günümüzdeki çocuk katliamlarına kıyasla düşündüğümüzde daha da anlamlı hale geliyor. O, bir çocuğun hüznüne bile dayanamayacak kadar merhametliydi. Bugün, dünyanın dört bir yanında masum çocuklar katledilirken, Hz. Peygamber'in tavrı bize ne kadar duyarlı olmamız gerektiğini hatırlatıyor. O'nun yaşadığı günlerde bile bir çocuğun hüznüne duyduğu hassasiyeti düşünürsek, günümüzdeki çocuk katliamlarına sessiz kalmamızın ne kadar hatalı olduğunu daha iyi anlayabiliriz.
Gazze'deki çocuk katliamları karşısında susan Müslümanlar, Âlemlere rahmet olarak gönderilen, yüce Rabbimizin habibi edibi Hz. Peygamber (SAV) başını kaldırsa, katledilen Müslüman çocukların hesabını ona nasıl veririz yüzüne nasıl bakarız. Bu gün hayatta olsa nasıl davranırdı, nasıl bir aksiyon alırdı? Artık silkinme çöktüğümüz yerden ayağa kalkma vakti hale gelmedi mi? Şimdi düşünme vakti ve O'nun bize ne gibi bir mesaj vereceğini anlama vakti. Eğer Hz. Peygamber bugün yaşananlara şahit olsaydı, sessiz kalanlara karşı bir eleştiri getirecek ve vicdanlarımızı sarsacaktı. Tabi bizde vicdan kaldı ise!
Müslümanlar olarak 14 asır önce peygamberimizin verdiği çağrıya kulak vermeli ve adaletin, insaniyetin ve kardeşliğin yanında durmalı, zalimin ve zulmün karşısında olmalıyız. Çünkü yaşam kısa ve hesap vakti çok yakın!..
Gerçek bir Müslüman olarak, Hz. Peygamber'in (SAV) yüzüne bakabilmek için insanlık değerlerini savunmalı, birlik içinde olmalı ve acıları paylaşmalıyız. Ancak, bu yeterli değil. Zira unutmamalıyız ki, Hz. Peygamber'in (SAV) gözlerini aydınlatacak mesajı, vicdanlarımızın derinliklerinde yankılanmadıkça bu zulüm durmayacak. Günümüzde yükselen bu yangın bu ateş, yarın hepimizi sarıp sarmalayacak, yok edecek. Bu yüzden, sadece beklemekle yetinmeyip, aynı zamanda harekete de geçmeliyiz. Hz. Peygamber'in (SAV) mirasına sahip çıkmak, sadece dualarla değil, fiili adımlarla gerçekleşir. Bu ateşi söndürmek için birlikte mücadele etmeli, insanlığın huzurunu ve adaletini sağlamak için kararlılıkla ilerlemeliyiz!..