Günlük kullanımda sarhoş veya serhoş deriz, içti sarhoş oldu. Halk ağzında daha sık serhoş da denir ki doğrusu da zaten serhoştur. Ser: Farsça baş demektir. Hoş da iyi güzel anlamındadır. Ser-hoş. Kafası güzel, kafası iyi demektir. Ama bu tabii içkinin tesiri ile olan bir şeydir. Allah`ı Teâlâ`nın yasakladığı haram olan içkinin içilmesi ile aklın kullanımının durmasıdır. Kişinin çevreye zarar vermesi, kendini kaybetmesidir sarhoşluk.
Öte yandan psikologlara göre alkol almayı düşünmek bile sarhoş olmak için yeterliymiş. Yani kişi içki içmese bile alkol almasa bile sarhoş olabiliyormuş. Nasıl mı? Yeni Zelanda`da Victoria Ü niversitesi`nde yapılan bir araştırma, insanların alkol almadan da sarhoş gibi davranışlar sergileyebileceklerini kanıtladı. Sadece içkiyi düşünmesi bile yeterliymiş. Araştırmayı yapan Dr. Garry`ye göre, Bu deney, insanın alkol aldığına inanmasının bile sarhoş olmak için yeterli olduğunu kanıtladı`. Araştırma, Amerikan Psikoloji Örgütü`nün yayın organı Psikolojik Bilim isimli dergide de yer aldı.
Efendim uzun uzun sarhoşluğu anlatacak değilim. Geçenlerde çocukluğumda tanıdığım Aksaray`da yaşayan Selami abimizin vefat ettiğini öğrendim. Kendisi Küçük Bölçek Mahallesi`nde çok yakın komşumuzdu. Ayrıca çarşıda bizim sarraf dükkanına yakın bir yerde de sucuk-ciğer satıyordu. Rahmetli Selami abimizin bir özelliği vardı ki alkol alırdı. Dini günler ve geceler dışında hemen hemen her gün alkol kullanırdı. Vefat ettiğini öğrendiğimde başta amcam olmak üzere onu tanıyan yirmi iki kişiyi aradım: 'Duydunuz mu Selami abi 82 yaşında hastanede vefat etmiş. Allah rahmet etsin' dedim. Aradığım tüm yakınlarım sanki anlaşmış gibi hep şu cümleyi söylediler: 'Yahu içerdi fakat çok saygılıydı. Hiçküfretmez, bağırmaz, komşularına zarar vermez. Hatta yolda giderken sokakta bir hanım veya çocuk görürse beni görüp de bu halimden korkmasın diye onlar geçene kadar bir müddet beklerdi. En ufak bir taşkınlığı yoktu. Sabah işe giderken de erkenden kalkar gider işine giderdi. Kimseye zararı olmayan bir komşuydu.'
Ölüm haberini ve ardından da onun hakkında söylenenleri duyunca çok şaşırmıştım. Ben de kendisini çocukluğumda tanırdım ve çocuklara karşı gerçekten saygılıydı. Onun çocukları ile de ailece görüşür, arkadaşlık yapardık. İşte öldüğü haberini duyduğumun ertesi günü kendisini rüyamda gördüm.
Bakın gördüğüm rüya şöyleydi: 'Rahmetli Selami abi geniş bir bahçesi ve ortasında büyükçe bir havuzu olan bahçede okul sırasına oturmuş önünde defter, kitap, kalem hocasının anlattığı dersi çalışıyordu. Kendi kendime Allah Allah sınıfta tek başına özel ders alıyor, ne kadar şanslı dedim. Hocası kim diye baktım. Uzun boylu, heybetli, beyaz sakallı biriydi. Göğsünde ise Bişr-i Hafi yazıyordu. Kendisi dikkatli bir şekilde dersi dinliyor, not alıyordu. Benim şaşırdığımı görünce, rüyada bana : 'Kuzum İllâ men etâllâhe bi kalbin selî m ayetinin dersini görüyoruz dedi. (Ancak Allah`a kalb-i selî m (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur). Şuara 89. Uyandığımda ilk aklıma gelen 'Harabat ehlini hor görme zakir, defineye malik viraneler var.'. sözü oldu.
 
Kısaca:
'; Allah katında en değerli olanınız, en çok takvâ sahibi olanınızdır; ' (el-Hucurât, 13)
'İnsanları arkadan çekiştirip kaş-göz işaretiyle eğlenmeyi âdet hâline getirenlerin vay hâline!'(Hümeze)
Rasû lullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: 'Allah Teâlâ bana: « Birbirinize karşı öylesine alçak gönüllü olun ki, hiçkimse diğerine karşı haddi aşıp zulmetmesin. Yine hiçbir kimse, bir başkasına karşı böbürlenip üstünlük taslamasın!» diye vahyetti.' (Müslim)
Kimseyi küçük görmemek gerektiğini anlatırken Bursevî Hazretleri şu misâli verir: 'Mü`min, diğer kardeşlerini hafife almamalı, onlara tepeden bakmamalıdır. İblis,  dem -aleyhisselâm-`a hakâret gözüyle baktı ve kendini beğendi; Ancak ebedî olarak lânete uğradı. İşte kim bir müslüman kardeşini hakî r görür ve kendini ondan daha üstün zannederse zamanın iblisi olur, kardeşi de zamanın  dem`i makâmındadır.' (Bursevî , IX, 79)