Mütefekkir Abdurrahman Dilipak’ın “Gazze'den Hollanda'ya yol gider” başlığıyla kaleme aldığı yazısındaki o ifadeler:

Söyleyeceklerin sadece kendi ülkemizle ilgili değil, tüm İslam ülkeleri ve daha bir çok ülkede durum çok da farklı değil. Hatta tüm dünyada bu “fitne zamanı”nda ahlaki bir tereddi dönemine girdi. Laf ile aleme nizamat vermek konusunda üstümüze yok maşallah amma velakin, hanemizdeki binlerce teseyyüb! Aile dağılıyor, Adaletsizlik almış başına gidiyor. Yolsuzluk da öyle. Ehliyet ve liyakat hak getire. Gençler fuhuş, alkol, uyuşturucu bataklığında.

Şimdi şöyle düşünelim, bir başka açıdan bakalım, yaşadığımız hadiselere. Mesela İsveç’e gücümüz yettiği için FETÖ’yü besleyen ABD’ye, Fehriye Erdal’ı koruyan NATO karargâhının bulunduğu Belçika’ya, Ermeni militanları koruyan Fransa’ya sesimiz çıkmıyor. Mesela Yunanistan’da Atina'nın güneydoğusundaki liman kenti Lavrion'daki Yunan Kızılhaç’ının kontrolündeki  göçmen kampında PKK ve DHKP üyelerinin barındığı biliniyordu, 1974 yılında inşa edilen kamp bu sene kapatıldı. Şimdi ABD’nin desteklediği daha büyük ve modern bir kamp kuruldu. FETÖ’cüler de bir arada bu kampta misafir edilmişti. Biz hep konuştuk ama sonuçta değişen bir şey olmadı. Garip değil mi, Kıbrıs Rum kesimini biz tanımıyoruz ama bizim AB’ye girişimiz için Yunanistan ve Rum kesiminin onayı gerekli. Onların veto yetkisi var. Yarın Ermenistan da AB üyesi, NATO üyesi olacak. Biz yine engel çıkartırsak olacak ne biliyor musunuz, bizim teröre yardım ve yataklık ettiğimiz gerekçesi ile örgütten ihracımız gündeme gelecek, Hele bir İncirliğe dokunun, üyeliğimizi askıya alırlar. Gerekirse NATO lağvedilir, yeni bir örgüt kurulur.

Madem biz AB’ye girmek istiyoruz. KKTC’nin Rumlarla tek devlet olması ile, bizim AB ile tek devlet olmamız arasında ne fark var. Yahu, zaten GlobalReset tek devlet demiyor mu? HABAT’ın Hazara projesi AB’den daha ağır ama onlara da GIK’ımız çıkmıyor. Tabii Koç da Koch’luğunu gösterir o zaman, TBMM 5 liderden büyük değilse, neden 600 Milletvekili var. Her şeyi yapay zeka ve uluslararası sistem yönetecekse, önce şu Bankamatikleri çıkartın, sonra birkaç maaş saltanatına son verin, sonra bürokrasiyi %50 azaltın. Zaten beynimize Chip takınca bu kadar okula da, öğretmene de gerek yok. TEK PARA sistemine geçince, bu kadar banka, döviz bürosuna da gerek yok. Performans Pass ile zaten sağlık sorunları da büyük ölçüde çözülmüş olacak. Humanoidler geliyor, vasıfsız işçiye gerek yok. Askere, polise, zabıtaya gerek yok. Bu kadar işsizi ne yapacağız, o zaman bu kadar nüfus fazla, Eğer dünya nüfusu 1 milyara çekilecekse, Türkiye’nin nüfusu 7-8 milyon yeter. Geri kalanı, aşı-maşı, deprem falan halletmek gerekecek. Ha! Bu kadar bakana da gerek yok, 5-6 bakan yeter. Ne güzel işte, bu kadar az kişi olunca, her şeyi akıllı makinalar yapınca, Çalışma günü de 4 güne insin, onu da insanlar tek-çift günler diye insanlar münavebeli yapsın. Ne güzel trafik, hava kirliliği, işsizlikle olmaz. Ye iç, eğlen.. Yeryüzünde, bir cennet eve ebedi hayat. Şeytanın vadi böyle bir şeydi değil mi?

Bu arada Ateşkes başlamadan bitti değil mi?.. İsrail boş durmuyor, Lübnan’a saldırıyor. ABD, İngiltere ve Fransa Lübnan’ı “korumak”(!?) için askeri olarak ülkeye konuşlanmak istiyorlar. Yani bize kapılarınızı açın, yoksa Gazzelilerin başına gelen, sizin de başınıza gelebilir demeye getiriyorlar. Hizbullah’ı çıkartıp orayı Falanjistler eliyle İsrail’in kontrolüne vermek istiyorlar.

Bu arada Erdoğan İHA, SİHA ve yıkılan Gazze’nin inşası için hazır olduklarını söylerken, rakibi de belli oldu. Biden, Gazze’nin yeniden inşası için onlar da hazır olduklarını açıkladılar. Biden, İsrail’e yıkabildiğin kadar yık, biz yaparız mı demek istedi bilmiyorum. Bizimkiler, Hamas gittikten sonra Dahlan’ın kontrolündeki Siyonist Filistinlilere hediye edilecek bir Gazze’nin inşasından söz etmiyor olsa gerek. Deprem sonrası “Deprem yıkar reis yapar”a dönmez bu iş inşallah.

İsrail’in yıktığı şehri kim, kim için yapacaklar o daha sonra belli olacak. Şimdi müteahhitlikten değil, Gazze halkının acil ihtiyacı olan güvenlik sorununu çözmek gerek ki, o da İHA ve SİHA ile olacak şey değil. Bu iş sadece TOKİ ile çözülecek bir iş değil, ona gelene kadar çok iş var.  Biliyorsunuz onu artık PYD’ye karşı bile kullanamıyoruz. Bizim önce Global reset’çilerden, Agartha’cılardan, Habat’çılardan, Dahlan’cılardan ve onların “içimizdeki beyinsiz” yerli ve “milli”(!?) işbirlikçilerinden yakamızı kurtarmamız gerek.

Size başka bir haberim daha var. Hollanda’nın ilk kadın başbakanı  Tunceli asıllı Ankara doğumlu Dilan Yeşilgöz olabilir. Yeni aile bakanı Mahinur Özdemir Göktaş biliyorsunuz Belçika doğumlu. Yani Benelüx ülkelerine başbakan ihraç etmiş olacağız, bu iş olursa, oradan da zaten bakan ithal ettik. Mahinur Özdemir, göçmen bir ailenin kızı olarak 1982 yılında Brüksel'de dünyaya geldi. Göktaş, “Fransızca konuşan Milquet Hıristiyan Demokratları” ve “Brüksel Türkleri” sayesinde Parlamento'nun ilk başörtülü kadın üyesi seçildi. Hristiyan Demokrat Parti (CdH)’den 2006 yılında Schaarbeek Belediye Meclisi üyeliğine seçildi. Dönemin CdH lideri Benoît Lutgen’in, "Saflarımızda bir inkârcı varsa, bir saniye içinde uçup gidecek" açıklamasının ardından Göktaş partiden ihraç edildi. Bu olaydan 1 ay sonra dönemin Başbakanı Charles Michel’in girişimiyle Belçika Federal Meclisi, 1915 olaylarını "soykırım" olarak kabul etti.

12 Eylül sonrası (1984’de) Hollanda’ya sığınan, Tunceli/Dersim’li Kürt/Alevi ve sol/Sosyalist görüşlü, PKK sempatizanı Yücel Yeşilgöz’ün Ankara doğumlu kızı Dilan Yeşilgöz Hollanda’nın ilk kadın Başbakanı olmaya aday. Hem de, hem de göçmen bir aileden gelen göçmen karşıtı olarak bilinen ve neoliberal muhafazakar sağ görüşlü bir siyasetçi olarak.

Seçimi İslam ve Türk karşıtlığı kazandı. Liberal sol eğilimli Demokratlar 66 Partisi (D66) “Wilders’in zaferini dehşet ve öfke ile karşıladıklarını açıkladı. Sosyal demokrat ittifakın lideri Frans Timmermans’ın, "Artık demokrasiyi savunmamızın zamanı geldi"dedi.

Wilders'ın seçim kampanyasında Kur'an öğretimini ve camileri yasaklamak Kamu kurumlarında başörtü yasağı, Avrupa Birliği'nden çıkmak için referandum, Kuran kesmenin yasaklanmasından söz ediyordu. Şimdi “Hollanda’nın acil çözüm bekleyen başka sorunları var, İslam önceliğimiz değil” diyor.

Sahi, İngiltere AB’den çıkıyor, Hollanda çıkmak istiyor, biz Turhanın karikatüründeki “koyun” gibi (!?) “Domuz ağılı”nın kapısında anaç domuzu emmek için 70 yıldır  bekliyoruz.!? “Meee” diye meleyen bir koyun sesi duyuyor musunuz çevrenizde!

Sanırım birileri Yeşilgöz’ün başbakanlığını açıklamakta acele etti. Öte yandan bu erken seçim sonuçları bir koalisyonu işaret ediyor. İslam karşıtı Geert Wilders'in seçimden galip çıkması hükümeti kurabileceği anlamına gelmiyor. 150 sandalyeli parlamentoda 76 milletvekiline ihtiyacı var. Yeşilgöz “tamam” dese bile, bu şartlarda  en az 4’lü koalisyon söz konusu. Son hükümet seçimden 2. ve 4. çıkan partiler “Wilders ile kurmayız” dedikleri için  271 günde kurulmuştu. Şu bir gerçek Avrupa'da aşırı sağ yükseliyor. Neo Nazilere gün doğdu. Gazze olayı, bu süreçte yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi tüm dünyada!

Kartal Belediyesi yoğun yağışlara karşı alarma geçti Kartal Belediyesi yoğun yağışlara karşı alarma geçti

BBC bu sonucu haberleştirirken “Tek kişilik parti'den, kendisinin bile inanamadığı seçim zaferine aşırı sağcı lider Geert Wilders” ifadesine yer verdi. Evet  birinci parti, aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV)si. Sokak kabadayısı diliyle konuşan, 20 yıldır demagoji’leri ile gündemde olan  Geert Wilders’in kendisi bile bu sonucu beklemiyordu. “Hala kolumu çimdiklemem gerekiyor, inanamıyorum, o kadar çok sandalyemiz var ki, iki katına çıktık” diyor. Bu adam, İslam karşıtı olmasının yanında aynı zamanda Türk ve Türkiye karşıtı.  Türkiye’nin AB’ye üyeliği konusundaki sert tutumu sebebi ile partisinden  ayrılan  Wilders, 2006 yılında PVV’yi kurmuştu.

Hollanda Güvenlik ve Adalet Bakanı Dilan Yeşilgöz’ü, iktidarın büyük ortağı Demokrasi ve Özgürlük İçin Halk Partisi (VVD) Merkez Yönetim Kurulu ve tüm örgütlerin oybirliğiyle genel başkanlığa aday gösterildi. Yeşilgöz Başbakan olmasa bile bir partinin genel başkanlığına en yakın isim bugün. VVD MYK Başkanı Eric Wetzels, siyaseti bırakma kararı alan VVD lideri ve Başbakan Mark Rutte'nin "büyük ayak izlerini" takip etmenin zor olduğunu belirterek, "Bunu yapabilecek biri varsa, o da Dilan'dır” dedi. Dilan Yeşilgöz’ün, düşen hükümetin en büyük partisi VVD’nin lideri seçilmesi durumunda, Hollanda’nın ilk kadın ve göçmen kökenli başbakanı olma yolu da açılacak.

Hollanda zor bir ülke. Benelüx daha da zor. Hollanda Benelüx’ün en büyük parçası. Dertlerine bakar mısınız, “Hollanda’daki sperm bankalarındaki uzun bekleme süresi nedeniyle, ülkede kullanılan bağışlanmış spermlerin yarısının yurtdışındaki ticari kliniklerden geldiği ortaya çıktı. Hollanda Jinekoloji Derneği, aynı bağışçıdan alınan spermlerin dünya çapında yüzlerce çocuk için kullanıldığını belirterek, bunun yaratacağı olumsuzluklara dikkati çekiyor. Hollanda’da bağışlanmış spermler, çoğunlukla eşcinsel çiftler veya çocuk sahibi olmak isteyen bekâr kadınlar tarafından talep ediliyor.” Onlarla birlik olduğumuzda bizim de böyle sorunlarımız olacak. Mesela:  Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da seks işçileri ile Red Light District (Kırmızı Fener Sokağı) bölgesindeki girişimciler, belediyenin yeni seks merkezi planını protesto etmek için bir yürüyüş düzenledi. Seks işçileri, yeni plan dâhilinde Red Light District’teki vitrinli genelevlerin kapatılmasına karşı çıkıyor. Amsterdam Belediyesi, güvenlik ve düzeni sağlama gerekçesiyle, kent merkezi dışında yeni bir ‘erotik merkez’ kurmayı planlıyor.” Avrupa solu da, sağı da, liberali de aslında gelişmeler karşısında şaşkın. Fransa’yı, İtalya’yı saymayalım, mesela Almanya'da Başbakan Olaf Scholz'un üyesi olduğu SPD'nin solunda konumlanmış tek parti olan Sol Parti (Die Linke), kendi içinde yaşadığı kadro ve siyasi çatışmalar nedeniyle bölündü. Partinin önde gelen isimlerinden Sahra Wagenknecht yeni bir parti kurmak için girişim başlattı. Böylece Sol Parti mecliste grup olma hakkını ve etkili muhalefet yapma gücünü yitiriyor. Şimdi “Solun akıbeti ne olacak?” konusu tartışılıyor, Almanya’da.  SPD CHP’den daha hallice değil anlayacağınız.

Wilders’in PVV’si 35 sandalye ile 1. Parti. PVV'yi eski AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans liderliğindeki İşçi Partisi ve Yeşil Sol ittifakı 25 sandalyeyle 2. sırada takip ediyor

Bir önceki seçime göre 10 sandalye kaybeden PKK destekçisi Dilan Yeşilgöz-Zegerius liderliğindeki Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) ise 24 sandalye ile 3.sıraya geriledi. Yani Türkiye’de değil ama PKK bir elemanını Hollanda da Başbakan yapabilecek. Türkiye’nin AB ve NATO’da artık bir PKK’lı müttefiki var demektir bu.

2021 seçimlerinde Hristiyan Demokratlar Birliğinden seçilen ve daha sonra ayrılarak yeni parti kuran Pieter Omzigt'in lideri olduğu, ilk defa seçimlere katılan Yeni Sosyal Sözleşme Partisi 20 sandalye ile 4. oldu. Mevcut koalisyon partilerinden Demokratlar 66 (D66) 24'ten 10'a, CDA 15'ten 5'e ve Hristiyan Birlik Partisi 5'ten 3 sandalyeye düştü. Üyelerinin çoğunluğu Türk ve diğer Müslümanlar olan Denk Partisinin sandalye sayısı bu seçimde de değişmeyerek 3 oldu. Bu durumda tek parti hükümeti olmayacak. Koalisyon hükümeti için en az 76 sandalyeye sahip olmak gerekiyor. Neyse, konu uzadıkça uzuyor. Bugünlük de bu kadar.

Selam ve dua ile.

Kaynak: HABER VAKTİ