İstiklâl Caddesi, İstanbul’un en eski semtleri arasında yer alan Beyoğlu’nda, Tünel’den merkezi nokta sayılan Taksim Meydanı’na kadar alandaki 9 mahalleyi kapsıyor. Hacı Abdullah gibi İstanbul’un tarihi restoranlarının yer aldığı bu meşhur caddeye elbet yolu düşeniniz çoktur. Hatta İstanbul’a gelen neredeyse herkesin az çok bildiği İstiklal Caddesi, İstanbul’un en lezzetli mekânları, tarihi kiliseleri, bitmeyen kalabalığı, çeşit çeşit insanı, sokaklarda yapılan sanatları, ışıl ışıl renkleriyle geçmişten günümüze tarihi bir dokuyu günümüze kadar taşımış nadir yerleşim yerlerinden biridir.
İstiklal Caddesi, Bizans dönemine kadar uzanıyor
İstiklal Caddesi, Bizans dönemi ile beraber şekillenmeye başlıyor diyebiliriz çünkü o dönem Galata nüfusunun büyük bir kısmı surlar içinde yaşadığından burası henüz İstanbul’un en renkli caddelerinden biri haline dönüşmemişti. İstiklal Caddesinin başlangıcı kabul edilen Pera bölgesinde ise Bizans döneminden Katolik kiliseler ve manastırlar bulunuyordu. İstanbul'un Osmanlı idaresine geçmesiyle birlikte gelişen ticari yapı Latinlerin Haliç'e ve Boğaz'a bakan yamaçlara taşınmasından dolayı bu iki kısım arasındaki yer değerlenmiş ve bu sayede İstiklal Caddesi oluşmaya başlamış. Bu bölgede ticaretin giderek gelişmesi üzerine de çevresine olan göçler artıyor ve ardından da caddenin etkinliğini artıran birçok elçilik açılıyor.
Osmanlı döneminde Cadde, Asmalı Mescitle ünleniyor
Taksim ve istiklal caddesinin şekillenmesini sağlayan diğer olaylar ise II. Bayezid’in Asmalı Mescit olarak bilinen mescidi yaptırması ve aynı dönemde Acemi Oğlanlar Kışlası'nın yapılmasıdır. Terra Sainte Kilisesi ve Fransisken Kilisesi gibi yapılar cadde üzerinde yer almakla birlikte yine caddede bulunan St. Louis Kilisesi de 1628’de tamamlanıyor.
İstanbul Caddesinin Tarihi Kronolojisi
15. yüzyıl ile birlikte bölgeye Müslüman nüfus göç etmeye başlamış olsa da yabancı nüfus kadar hızlı bir şekilde olmamıştır. Genellikle Müslüman olmayan Osmanlı tebaası bu bölge içerisinde eğlence ihtiyaçlarını karşılamış.
17. yüzyılda İstiklal Caddesi Galata Kulesi'nden Galata Sarayı Kışla Mektebi’ne kadar olan güzergâhtır.
18. yüzyılda cadde gelişmeye devam etmiş ve Taksimden Galatasaray Meydanı'na kadar karşılıklı binalar yapılmış ve daha sonra da tekli evler de caddenin diğer kısmında yer almaya başlamıştır.
19. yüzyıla geldiğimizde ise modern İstiklal Caddesi anlayışı hâkim olmaya başlıyor. Osmanlı'nın aydın, entelektüel ve gayrimüslim kesimine hitap etmeye başlayan ve bu süreç içerisinde çeşitli reformlar ile gelişimini devam ettiren cadde, Sultan Abdülaziz döneminde Paris'in ünlü sokaklarına benzer bir hal alıyor. Bu süreç içerisinde elektrikli tramvaylar hizmete girmiş, kanalizasyon sistemi yapılmış, sokaklar gazla aydınlatılmış, sokaklar taş ile döşenmiştir. Bu gelişmeler ile caddenin çehresi de gelişmiştir.
20. yüzyıla gelindiğinde ise cumhuriyetin ilanı ile ''Grande Rue de Pera'', ''Büyük Cadde'' ve ''Cadde-i Kebir'' olarak anılan caddenin ismi günümüzdeki ismi olan ''İstiklal Caddesi'' ne dönüşüyor. Bu dönemde sinemaları, galerileri, pastaneleri ve otelleri ile cadde en görkemli zamanlarını yaşamıştır.
1917 Ekim Devrimi ile iç savaştan kaçan Rusların, kültürlerini caddeye dahil etmesi ile de bambaşka bir havaya bürünen İstiklal caddesinde pek çok farklı dil konuşulmuş ve birçok millet yaşamıştır.
90'lı yılların başlarında eski havasını kaybeden ve çekim merkezi özelliğini yitiren istiklal caddesinde bazı binalar yıkılarak yerine zevksiz binalar yapılmış ve cadde zaman içerisinde büyük göçler yaşanmıştır. Ancak sonraları tekrar İstiklal Caddesi'ne gereken önem verilmeye başlanmış, caddenin havasını bozabilecek yollar kapanmış, cadde temizlenmiş ve çeşitli restorasyonlar gerçekleştirilerek eski görkemli günlerine döndürülmeye çalışılmıştır.
Günümüze kadar yine birçok özelliği ile ulaşan İstiklal Caddesi, gastronomi, yeme içme, eğlenme ve alışveriş anlamında İstanbul’un önemli turistik bir merkezi halindedir. Halen her yıl milyonlarca yerli ve yabancı turisti ağırlamaya devam ediyor.