Türk edebiyatının toplumsal gelişmeleri gerektiği ölçüde içerip içermediği üzerinde belki de hiçdurulmuyor. İçer(e)mediği` şeklinde de yazılabilirdi, edebiyatın bir anlamda kuşatılmışlığını` vurgulamak olurdu.
Uzun uzun irdelenmesi gereken durumlardan birisi de, son dönemlerde edebî türler arasında yaşanan gel-gitlerdir. Bu gel-gitler, daha çok bir aşırılıklar ortamını işaret ediyor: İfratlar, tefritler.
Bir edebî türü başka bir türe tercih etmek bu tercihin bir türün taraftarları oluşmuş görünümünü şiddetle kuşkulaştırıyor. Şiir`in kendine özgü tarihî ve adeta uzvî leşmiş varlığı karşısında, hikâye ve roman taraftarlarının asabî çalışkanlıkları.
Hikâye ve Roman demeden önce Anlatı` demeliydik belki. Zaman zaman yeni bir tür sanısı vermiş olan Anlatı ile Hikâye ve/veya Roman karıştırılıyor diye bir soru sorabilir miyiz?
Bence bu soru sorulmalıdır. Bununla birlikte bu soru bugüne kadar hiçsorulmadı da değil. Ne var ki, gereken tonda sorulmadı bu soru.
Edebiyatımızda bir geçiş dönemi yaşanacağını düşünenlerdenim. Birisi çıkıp da: ‘Geçiş dönemi halen yaşanmaktadır’ diyecek olursa, haklıdır. İsabetli bir ses yükseltme olurdu.
Yaşanmakta olan Geçiş Dönemi sancılıdır şeklinde bir cümle kurmak fazla genellemeci olacaktır. Biraz da beylik bir söz sayılır ‘sancılı’!..
Ben endişeli`, huzursuzluk içinde` demeyi yeğliyorum.
Bir Geçiş Dönemi`nde futbol dünyasındaki ‘Ü çBüyükler’ rekabetinin doğasına doğru bir kayma varsayılırsa (!)edebî türlerin taraftarları bulunduğu sonucuna hiçde şikâyetçi olmadan sürükleniyor bulabiliriz kendimizi.
Hikâye sanatımızda olup biten o kadar çok şey var ki, bu köşeye sığmayacak. Epeyce bir alengirli işlerdir onlar. ‘Hikâye klasik kaldı, şimdi Öykü var artık’ diyenlerin gününde yaşıyoruz. Çok mu dramatik oldu! Oysa, trajik bir tarafı bile vardır…
Öykü` başlığını kullansa da, Hikâyenin toplumda saldığı kökleri inkâr etmeyenler, kaygımın dışında. Ama Öykü`nün temelinde Şiir karşısındaki kompleksi’ Öykü`nün Hikâye özünden sapışı ve ona sinikçe başkaldırışı Öykü`nün Roman karşısındaki büyüklenmesi dediğim sosyal durumları yaşıyoruz gibi geliyor bana…
Var olan Şiir ile henüz [yeniden] var olamayan Roman, eski dost psikolojisiyle birbirine mi bakıyor?
Türk şiiri toplum ruhunu derinlemesine ortaya koymuştur. Roman, toplum ruhunun insanların içdünyalarındaki sağlamasını yapmanın ortamıdır. Örneğin 1000 yıllık Anadolu özü, değil mi? Batı kaynaklı Pozitivist tecavüz` irdelenirse roman yeniden var olur. Evet, ‘Ne kadar futbol varsa o kadar roman’-Fethi Naci. Çünkü futbola indirgenmiş toplum ruhu can havliyle silkinse gerek..
                                                                        *
Bir sorun da canlı ve güçlü Türk hikâyesinde niteliklere dikkat etmeyip işin kelimeciliğe kaymış olması; ‘Hikâye’ ile ‘öykü’ arasındaki aşırılığa kaçan ya o ya o gerilimi iyi bir durum olarak kabul edilemez. Neredeyse taraftar fanatizmine benziyor. Vazgeçilmez olan esere bakmaktır.
18 OCAK 2008

YORUMLAR