İsrail-Filistin çatışması, uzun yıllardır devam eden ve uluslararası arenada büyük bir insan hakları sorununu temsil eden bir çatışma olarak önümüzde duruyor. Bu karmaşık çatışma, her iki tarafın sivil kayıplara yol açmış ve İsrail'in uluslararası hukuk kurallarını ihlal ettiği birçok olaya sahne olmuştur. İsrail'in bu hukuk dışı eylemlerini sürdürebilmesi, özellikle ABD ve İngiltere gibi bazı Batılı devletlerin destekleri üzerine kurulmuştur. Ayrıca, Birleşmiş Milletler (BM), bu tür hukuk dışı girişimlere dair sunulan önergeleri veto etme konusunda ABD tarafından sık sık engellenmiştir.
İsrail'in bu tür ihlalleri, uluslararası hukuka aykırıdır ve insan haklarına saygısızlık teşkil etmektedir. Sivillerin hedef alındığı bölgeler ve altyapıların zarar gördüğü olaylar, savaş hukukunun temel ilkelerine aykırıdır. Özellikle İsrail askerlerinin çocukları hedef almaları, dünya çapında büyük bir tepkiye yol açmıştır. Bu durum, çatışmanın karmaşıklığını artırmaktadır.
Filistin topraklarındaki yerleşimlerin sistematik olarak boşaltılması ve yerine İsrail yerleşimcilerinin getirilmesi, uzun yıllardır devam eden çatışmanın temel bir sorununu oluşturur. Bu eylem, uluslararası hukuka aykırı kabul edilir ve Filistin topraklarındaki yerleşimlerin statüsü hala çözülmemiş bir meseledir. Bu, Filistinlilerin topraklarına dönme ve haklarını koruma mücadelesini daha da vurgulamaktadır.
Gazze, tıpkı bir açık hava hapishanesine dönüştürülmüş gibi birçok zorluğa maruz kalmaktadır. Elektrik kesintileri, sık sık gıda ve temel ihtiyaç maddelerinin eksikliği, insani yardımların engellenmesi ve giriş-çıkış kısıtlamaları gibi sorunlar, Gazze sakinlerini çaresiz bir duruma sürüklemektedir. Bu insanlar, her gün hayatta kalmak için mücadele etmek zorundadır.
Gazze'deki durum, karmaşık ve hassas bir siyasi sorunun ortasında yer alan sivillerin yaşadığı insanlık dışı bir gerçeği yansıtmaktadır. Hamas'ın bazı eylemleri eleştiriye tabi tutulsa da, Gazze halkının karşı karşıya olduğu zorluklar ve İsrail'in uyguladığı politikalar ciddi bir endişe kaynağıdır.
İsrail, Güvenlik Duvarı'nın inşası ve Gazze'ye uygulanan ambargo gibi politikalarla bölgeyi kontrol altında tutmaya çalışmaktadır. İsrail hükümeti, bu önlemleri kendi güvenliklerini sağlamak adına aldığını savunsa da, bu politikaların Gazze halkına yönelik olumsuz etkileri açıkça görülmektedir. Gazze sakinleri, temel ihtiyaçlarına erişimlerinin sınırlanmasından ve yaşam koşullarının kötüleşmesinden ciddi şekilde etkilenmektedir.
Gazze halkından, bu zorlu şartlarda nasıl bir davranış sergilemeleri beklenmektedir? Elbette ki, her bireyin kendisini ve ailesini koruma sorumluluğu vardır. Ancak, bu koşullar altında Gazze halkından istenen şey, sessiz kalmaları değil, daha fazla insani yardımın bölgeye ulaşmasını ve yaşam koşullarının iyileştirilmesini talep etmeleridir. İnsanlar, haklarına sahip çıkmak, özgürlüklerini savunmak ve daha iyi bir gelecek için çaba göstermek hakkına sahiptir.
Filistin halkı yıllarca her türlü acıya dayanıp bu devlet terörüne karşı olabildiğince sessiz kalmaya çalışmıştır. Hamas bu şartlar altında kurulmuştur. Hangi halk vatan toprağını savunmak için direnmez? Cani bir devletin vahşetine sessiz kalır? Böyle bir halk tarihte var olmuş mudur?
İsrail Devleti, BM kararlarına aykırı olarak Filistin topraklarını işgal ederken, çeşitli soykırımlar uyguladığına dair eleştiriler bulunmaktadır.
Gazze halkının bu eylemlere karşı direniş göstermesi, bazı taraflarca terör eylemi olarak nitelendirilmektedir. Bu durum, güçlü devletlerin güçsüz devletlere karşı uyguladığı ikinci sınıf bir muamele olarak görülebilir. İsrail Devleti, hastaneleri bombalayarak yüzlerce masum sivilin ölümüne neden olurken, bazı Batı devletlerinin sessiz kalması veya İsrail'i desteklemesi, insan hakları savunuculuğu iddiasındaki bu devletler için eleştirilere yol açmaktadır.
Türkiye, bu koşullar altında Filistin Devleti'nin ve Gazze halkının haklarını en yüksek sesle savunmaya çalışmaktadır. İsrail Devleti'nin hukuka aykırı eylemlerine karşı Türkiye, hukuk yolunu takip etmekte ve kalıcı bir barış için diplomasiyi teşvik etmektedir. Ancak İsrail, Gazze halkını meşru bir hedef olarak görmeye devam etmektedir.
Siyonistlerle Yahudileri ayırmak önemlidir. Birçok ülkede Yahudi toplumu, İsrail hükümetini eleştirip Filistin halkına destek vermektedir. İsrail devletinin eylemleri, bazı insanlar tarafından üçüncü dünya savaşı tehlikesi yaratmakla suçlanmıştır. Yahudi toplumu, İsrail hükümetini yönetenleri kınamaktadır.
Eğer İsrail devleti hukuk dışı eylemlerine devam ederse, Gazze'de daha fazla insani krize yol açabilir ve masum insanların ölümüne neden olabilir. İsrail, bölgede barışın sağlanması ve tansiyonun azaltılması için acil bir şekilde iki devletli çözüm yoluyla barış görüşmelerine başlamalıdır. Bu, bölge için birçok açıdan olumlu bir adım olacaktır.
Ayrıca, bu barış görüşmelerinin Türkiye gibi tarafsız bir ülkenin garantörlüğünde yapılması, taraflar arasında güven oluşturabilir ve anlaşmanın uygulanmasına yardımcı olabilir. Türkiye'nin deneyimi ve tarafsızlığı, taraflar arasındaki ilişkileri kolaylaştırabilir.
Ancak İsrail, savaşı tercih etmeye devam ederse, bu sadece daha fazla masum insanın ölümüne yol açmakla kalmayacak, aynı zamanda uluslararası kamuoyunun desteğini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacaktır. İsrail'in uluslararası kamuoyunun desteğini koruması, ulusal çıkarları için kritik öneme sahiptir. Devletin geleceği, barışçıl bir çözüm arayışıyla daha güvende olacaktır.
Sonuç olarak, İsrail'in barış görüşmelerine hızla başlaması ve uluslararası toplumun desteğini sürdürmesi, bölgede istikrarı sağlama ve masum insanların yaşamlarını koruma açısından kritik öneme sahiptir. Aksi takdirde, devam eden çatışmalar, İsrail Devleti uzun vadeli zararlar doğurabilir ve geri dönülemez sonuçlara yol açabilir.