Gündem Özel

Gazze düşerse Kudüs, Mescid-i Aksa ve İstanbul düşer

İşgal altındaki Gazze üzerinden İslam coğrafyasına dair değerlendirme yapan Dilipak, İsrail’n soykırım yaptığı Gazze’ye dikkat çekti.

Abone Ol

Mütefekkir Abdurrahman Dilipak “Gazze: Kuddüs'e açılan kapı” başlığıyla kaleme aldığı yazısında Gazze’ye yönelik fiili adımlar atmadığını savundu. Dilipak, İsrail’in cinayetlerini mitingle protesto etmek yerine Türkiye genelinde camilerde toplanarak protesto görüşünü ortaya attı. Geçmiş yıllarda düzenleyicileri arasında yer aldığı “El ele” eylemlerini hatırlatan Dilipak camilerde düzenledikleri eylemlerle çok sayıda insana ulaştıklarına dikkat çekti. Gazze mitinglerinin siyasileşmemesini de savunan Dilipak söz konusu yazısındaki ifadeleri şöyle:

Aynı zamanda Allah (cc)’ın bir diğer adı da olan “Kuddüs” “temiz olmak” mânasında “kuds” kökünden türemiş mübalağa sıfatında olan kuddûs “tertemiz, pak, kusurdan arınmış” demektir.

Esma-ül Hüsna olarak “Kuddûs”, Zât-ı ilâhînin takdis yoluyla tenzih edilmesi, O'nun kemâle aykırı olan özelliklerden (nekâis/noksanlıklardan) ve “erdemliliğin zıddı” (uyûb) niteliklerden uzak olması ve yüce tutulması anlamına gelmektedir. Zikir olarak nazar, hased, İns, Cin ve Şeytanın sihir, büyü ve fitnelerinden,  şerrinden, emin olmak için “def-i mazarrat” babında, Allaha sığınma babında, Kuddüs ve Kuddüs’ün Kudüs’ünü, Gazze’de direnen Kudüs’ün çocukları hatırlatmak babında bugünlerin özel bir anlamı olduğunu düşünüyorum.

Gazzeli şehitler, dağılan İslam ümmetini bir birine bağlayacak, bizi “Allah’ın ipi”ne bağlayacak bir bağ olmasını diliyorum. Gazzeli şehitlerin kanları, ümmetin ufkunu aydınlatacak bir çerağa döndü bugün. Gazze kapısı Mescid-i Aksaya açılan bir kapıdır. Gazze düşerse Kudüs’ü, Kudüs düşerse Mescid-i Aksa’yı, Mescidi Aksa düşerse İstanbul’u savunamazsınız. Allah kendi ipini bırakanların ipini bıraktığı gün, onlar için tutacak dal kalmayacaktır. Bakın, çözüm, görkemli, kalabalık mitingler düzenlemekte değil. Bu Mefahir, İtibar için gösteriş merakı bizi bitirecek.

Niye Yeşilköy havaalanında millet parkı, Ayasofya, Sultanahmet meydanında?

Hiçbir miting, her Cuma 70.000 camide Cuma sonrası oluşan kalabalıklarla kıyas edilemez. Ortalama cami başına 1000 kişi desen 7.000.000 kişi eder. Biz “el ele” eyleminde 5 milyona ulaşmıştık. Böyle bir davaya hiçbir masraf olmadan en az bu kadar kişi, her hafta gelir. Ve bütün ülkede, her mahallede bir eylem yapılmış olur.

Siyaset ne yapacaksa Ankara’da yapsın. TBMM çatısı altında yapsın. Milli Güvenlik Kurulunu toplasın orada yapsın. Bakanlarını toplasın onlar eylem planlarını açıklasınlar.

“Def-i mazarrat celb-i menafiden evladır”. Hadi bir şey yapmak istiyorsanız, İstanbul sözleşmesinden çekilme konusundaki irade beyanını işleme koyun, Lanzarote’den çekilin, İklim anlaşmasından çekilin, kimlik kartlarındaki, “Biyolojik cinsiyet”i reddeden “Toplumsal cinsiyet kimliği” hanesini silin. 5G’yi iptal edin. HABAT ile bağınızı kopartın. Bütün bunlar aynı Şeytani planın birer parçasıdır. Deccaliyet komitesinin fitnesidir. Gazze, Filistin, Kudüs, Mescidi Aksa, Global Reset, TransHumanizm, NeuraLink aynı çerçevede, bir “Milli Güvenlik konusu” olarak ele alınmalıdır.

İstanbul Dini Vakıf ve Cemiyetler, İlahiyat ve İmam Hatipler, Kur’an kursları yapsın eylemi ve bu cinayetler durana kadar her hafta bu eylemler yapılsın. Medialarımız, STK’larımız izleme ve istişare kurulları oluşturulsun. Buyurun 24 saat nöbette teyakkuz halinde olalım. Unutmayın ibadetlerin çok olanı değil, sürekli olanı makbuldür.

Sahi miting için niye bir hafta sonrasına gün veriliyor. Gazze’de kan akıyor kan. Bir hafta sonra akacak kan da kalmayabilir, bu vahşet böyle devam ederse.

ABD ve hemen hemen bütün AB ülkeleri burada. İslam ülkeleri nerede. Hükümetlerin görevi miting düzenlemek değil, gerekeni yapmaktır. ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya miting mi düzenliyor. Doğu Akdeniz’de bizden kim var. Ankara bir şey yapacaksa, orada bayrak göstermeli. Mısır’a, Suriye’ye gitmek istemiyorsanız, buyurun Ürdün’e gidin, Lübnan’a gidin. Uçaklarınız, İHA’larınız, SİHA’larınız, askerleriniz, orada hazır beklesinler. Mini İHA-SİHA geminiz Gazze açıklarına demirlesin.

Yarın Gazze boşaltılırsa, işgal edilirse, bunun sorumlusu sadece İsrail ya da Netanyahu, ABD ve AB ülkeleri değil, “dilsiz şeytan”a dönüşen siyasilerden de biz, hepimiz olacağız.

Rahmetli nenem şöyle derdi: “Eli ayağı boş değil, duttuğu iş değil”.. “Dostlar alışverişte görsün” kabilinden, bir şey yapıyormuş görüntüsü vererek zevahiri kurtarmaya yönelik algı oluşturma çabaları ile kaybedilecek zaman yok.

Dibin dibini de gördük. Gazze’den önce İslam Konferansı, Arap Birliği, Afrika Birliği çöktü. Sadece bunlar değil, Mediamız, STK’larımız, Cemaat denilen yapılar çöktü. Sermayedarlarımız çöktü. Bakın, Bu Gazze savaşı bir HABAT operasyonudur. Netanyahu HABAT’ın tetikçisidir. Ankara’da, KKTC’de HABAT’la kucaklaşarak Gazze’de HAMAS’a destek olamazsınız. ABD’ye giderken onlar vardı yanlarında. Orada onlar karşıladı. Hamasın siyasi kanadı “Diyalog” işin Ankara’ya çağrıldı. Güya HAMAS’la Abbas barıştırıldıktan sonra Netanyahu gelecek, bu koalisyonla da İsrail ile barış masasına oturulacaktı. İzzeddin Kassam tugayları bu HABAT’ın “NeoDAHLAN+Kushner” senaryosunu bozdu. Oyun deşifre oldu.

Gazze’nin akibeti ne olursa olsun, ne Mescid-i Aksa, ne Kudüs, ne Filistin direnişi bitecek. Gazze işgal edilirse bu utanç Gazzelilerin değil, bütün İslam ümmetinin olacak. Ama bu direniş, son Müslüman şehit olana kadar devam edecektir. Bu saatten sonra ne İsrail eski İsrail olabilir, ne de Netanyahu o görevde kalabilir. Bu çatışmanın şiddeti de, derinliği de alanı da genişler. Bu ateş, İsrail’i yakar bitirir. Hiçbir Siyonist, hiçbir yerde bundan sonra kendini güvende hissetmeyecektir. Vicdan sahibi Museviler ve İseviler de bu Siyonist, Pedefolik satanist, GlobalResetçi, 5G’ci, Starlinkçi, mRNAcı fitneye karşı seslerini yükseltecek ve bu  Şeytani plana karşı, tüm dünyada bir insanlık cephesi oluşacaktır. Bakarsınız, uluslararası sistem Netanyahu’nun da ipini çeker, Abbas’ın da. Ne İsrail eski İsrail, ne Filistin eski Filistin, ne FKÖ eski FKÖ olur. Ne de İslam ülkelerinin yöneticileri uzun bir süre daha o görevde kalabilirler. Buna emirler, krallar, sultanlar, devlet başkanları dahil. Cemaat yapıları da bu depremle dağılır.

Gelecek günler, geçen günleri aratır bu durumda. Onun için uzun soluklu bir mücadeleye hazır olalım. Ah-i Evran, Müdafa-yı Hukuk ve Kuvva-i Milliye anlayışına geri dönerek Cami merkezli bir hareket başlatmalıyız. Şu vakıf-bu vakıf, cemaat – tarikat değil, Müslüman kimliğimizle ve cami merkezli. Kadın, erkek, genç-yaşlı, memur, işçi, patron, esnaf, istişare ve şura ile bir araya gelmeliyiz. Siyaset biraz geri dursun. Üniversitelerde neden hala Gazze dayanışma platformları kurulmadı. Bu birliktelik, Hılful Fudul, Medine sözleşmesi ve Hz. Ömer’in Kudüs beyannamesin deki gibi örneğindeki gibi İttifaklar şeklinde her yere, herkese yayılmalı. Müslümanların cami merkezi birlikteliği İttihad temelli olmalıdır elbette. Her ilde, ilçe yerel media kendi arasında Cuma günleri, cami ya da vakıflarda bir araya gelmelidir. STK’lar da öyle. Esnaf da, iş adamları da, memuru, işçisi, öğrencisi de.. Gazze sorunu çözülse bile, bu Global Reset fitnesi sona erene kadar, ülkemiz ve dünya HABAD belasından kurtulana, İslam topraklarında işgal sona erene kadar devam etmelidir.

Bu çabalar hiçbir siyasi partinin siyasi ikbal hesabına alet edilmemelidir. Onun için siyasi partiler destek olabilir ama öne çıkmamalıdır. Aynı şekilde arka bahçelerindeki STK görünümlü siyasi hareketler de destek verme noktasında kalmalıdırlar.

Siyasiler bir şey yapmak istiyorlarsa, Ankara’da, diplomatik merkezleri üzerinden tüm dünya hükümetleri, Media’sı, parlamentoları ile ne yapmaları gerekiyorsa onu yapsınlar. Taş yerinde ağırdır. STK siyasetten, siyaset STK’dan rol çalmasın. Ülke genelinde örgütlü dernekler ülke genelinde, uluslararası alanda örgütlü vakıf ve dernekler, sendikalar da o çerçevede sorumluluklarını kuşanma için vakit geldi ve geçiyor. Lütfen, çağrılmayı beklemeyin, çağıran olun . Gazze halkı tüm Müslümanları ve insanlığı Kuddüs’e çağırıyor. Kudüs’e çağırıyor.

Bakın, insani yardım yetmez, iftiraların önüne geçip, insanların bölge hakkında, tarih ve bugün yaşananlar, yarınki muhtemel gelişmeler konusunda insanları bilgilendirmemiz gerek.

Kudüs’ün ilk adı Ârâmîce “Beth makdeşa”, İbrânîce” Beth ha-Mikdaş” ve Arapça “Beytülmakdis” yani “mukaddes ev” demektir. Mescid-i Aksa’daki, “Aksa” ise Arapça’da aksâ “uzak” anlamına gelir. Mâbedin Mekke’ye uzaklığından dolayı o’na bu ad verilmiştir. Mecazi anlamda bu ev Allaha adanmış, ona ibadet edilen yer olarak “Allah’ın evi” olup, bu ev günahlarından arınmak isteyenler için, sığınılacak mekan anlamına da gelir. Allah’ın huzuruna çıkmak için insanların, bu anlamda Hades’ten ve necasetten, yani görünen ve görünmeyen kirlerden arınması gerekir. Gazze bu anlamda, Kudüs’e açılan kapı olması itibarı ile bizim için bir arınma vesilesi olacaktır.

Sahi, Nisa 75’de ne deniyordu: “Size ne oluyor da Allah yolunda ve ‘Ey Rabbimiz bizi, halkı zulme sapmış şu kentten çıkar; katından bize bir dost gönder, katından bize bir yardımcı gönder!’ diye yakaran mazlum ve çaresiz erkekler, kadınlar, yavrular için savaşmıyorsunuz!”

Selam ve dua ile.

İsrail’in kara harekatının gecikme nedeni ile başlama tarihi belli oldu! İsrail’in kara harekatının gecikme nedeni ile başlama tarihi belli oldu!