Fransa'nın Solan Çiçekleri Bordeaux’da...

Abone Ol

Mimar Seher Kalender Çetinkaya, toplum sorunlarını paletinden tuvale aktaran entellektüel bir akademisyen mimar ve tasarımcı. Çetinkaya bir süredir Fransa nın muhtelif şehirlerinde yaşamakta olan Türk kadınlarının sosyal hayatlarına dair araştırmalar yapıyor. Yaptığı yüz yüze görüşmelerden çıkan sonuçları bir yandan konunun taraflarıyla paylaşan Çetinkaya, diğer taraftan da Türk kadınlarının Fransa da yaşamakta olduğu sorunlara sanat diliyle ayna tutuyor.

Mimar Seher Kalender Çetinkaya

10 Eylül pazartesi günü Bordeaux`da şehrin en merkezi bölgesi Pey Berland meydanında O Marie &amp Annie adlı galeri kafede düzenlenen 'Fransa nın Solan Çiçekleri' adlı sergi özelinde Mimar Seher Kalender Çetinkaya ile hasbihal ettik.

İNSAN-MEK&Acirc N İLİŞKİSİ MİMARLIK DİSİPLİNİNİN EN ÖNEMLİ PARÇASI

Seher Hanım, sizi tanıyabilir miyiz?

Tabii, öncelikle şuradan başlamalıyım ki kent sosyolojisi alanında yaptığım araştırma bir resim sergisi ile gündeme gelince zihinlerde bir ressam imajı oluştu. Bu algının oluşmasının bir diğer sebebi de mesleğimin farklı disiplinler ile olan ilişkisi. Ben aslında mimarım ve mimarlık insanın yaptığı bütün faaliyetlere mekân sağlaması nedeniyle çok farklı disiplinler ile ilişki kuran, kurmak zorunda olan bir alan. İnsan-mekân ilişkisi mimarlık disiplinin önemli bir parçası, bu önemi idrak ettikten sonra akademik çalışmalarımı toplum-kent ilişkisini inceleyen kent sosyolojisi alanında yapmayı tercih ettim. Fransa`da yaptığım araştırma da yine kent sosyolojisi alanı içerisinde Türk kadınlarının kullandıkları kamusal mekânları ve kadınların sosyalleşme biçimlerini anlamayı hedefleyen bir çalışma. Bu çalışma sürecinde elde ettiğimiz veriyi resimle ifade etmek ve böyle bir sergi organizasyonu düzenlemek belki de tasarımcılık olarak tanımlanmalı. Bizden bir önceki neslin sahip olduğu sınırları belli bir meslek anlayışı bu günün dünyasında çok geçerli değil sanırım. Bu durumu dünyanın farklı yerlerinde karşılaştığım yaşıtlarım üzerinden de gözlemliyorum. Ama ille de bir tanım yapmamı isterseniz ben kent sosyolojisi alanında çalışmalar yapan bir akademisyen ve düşüncelerini farklı araçları kullanarak anlatabilen bir mimar, bir tasarımcıyım diyebilirim.

İthal Gelin isimli resim

Fransa daki Türk kadınların sorunları nasıl gündeminize geldi?

Eşim Buhari Çetinkaya Galatasaray ekolünde hukuk mastırı yapmış bir akademisyen. Çalışma alanı Fransız Hukuku. Bu yıl Fransız Hukuku alanında çalışmalarını yapması için Bordeaux Ü niversitesi Ceza Bilimleri Enstitüsü tarafından davet edildi. Fransa`da geçireceğim süre içerisinde hali hazırda çalışmakta olduğum kent sosyolojisi alanındaki araştırmalarıma Fransa`daki Türk mahalleleri üzerinde de devam ettirebileceğimi düşündüm. Daha önceden iletişim içerisinde olduğum Strazburg Belediyesi de bu çalışmaları resmi olarak destekledi ve beni bir araştırma için davet etti. Resmiyette Avrupa`da yaşayan Türkler ile ilgili çalışmam bu davet ile başladı ama bu Avrupalı Türklerle ilk temasım değil. Daha önce akademik çalışmalarım nedeniyle gittiğim Almanya ve İngiltere`de uzun süre Türk mahallelerinde bulunup sosyal hayatı gözlemleme imkânına sahip olmuştum. Önceden Avrupa`da bulunduğum bu süreçlerde de kadınların yaşadıkları sıkıntıları gözlemlemiştim. Fransa`ya geldiğimde Fransa`da Türk Mahalleleri ve Kamusal Alan başlıklı araştırmama önce mülakatlar ile başladım ve bu mülakatlar benim yine kadınların yaşadıkları sıkıntıları fark etmemi sağladı. Böylece konuyu Fransa`da yaşayan Türk kadınlarının sosyal hayatına odakladım.

Kaybolan umutlar isimli resim&nbsp

Araştırmanıza katılan Türk kadınlarının halet-i ruhiyelerine dair neler söylemek istersiniz?

Türk kadınlarının sorunu denilince zihinlerde nasıl bir imaj oluşuyor bilemiyorum ama kadınları pasif, yeteneksiz ya da eğitimsiz olarak kategorize etmeye meyilliyiz. Ben tüm bu sınıflamaların aksine burada kendilerinin ve sahip oldukları değerlerin farkında güçlü kadınlar görüyorum. Ancak gerek Türk toplumundan gerek Fransız toplumundan gördükleri baskıdan kaynaklı pasifize edilmekteler. Bu baskılar olmadığında Avrupa`da yaşayan Türk kadınları gerek kendileri adına gerek Türk toplumu adına güzel işler yapabilecek bir potansiyele sahipler. Ben bu potansiyelin farkına varılmasını istiyorum ve önerdiğim proje ile de hadi yapmaya başlayalım da diyorum.

FRANSA`DA TÜ RK KADINLARININ SOSYALLEŞMELERİ İÇİN OLUŞTURULMUŞ BİR ALAN YOK

Türk kadınlarının Fransa da sosyalleşecek ortamları var mı?

Türk toplumu kendi ihtiyaçları doğrultusunda çeşitli alanlar oluşturmuş. Farklı amaçlar ya da ideolojiler ile açılmış birçok dernek var. Bu dernekler daha çok erkeklerin yönetiminde ve onların sosyalleşmesini sağlıyor. Derneklerin bazıları ise Türkçeyi ve Türk kültürüne ait değerleri gençlere öğretmek amaçlı dersler veriyor. Ama kadınlar için oluşturulmuş bir alan yok. Kendi yaşadıkları mahalle şehirden uzakta bulunuyor. Şehir merkezinde ise bu ülkede binlerce Türk de yaşıyor diyebileceğimiz bir işarete rastlamanız mümkün değil. Özetle Türk toplumu içe kapalı yaşıyor.

Bu meyanda kadınlar neler söylüyor?

Kadınlar çok farklı konularda şikâyetlerini dile getiriyor, kimisi mahalle baskısından söz ediyor, kimisi dil sorunundan, kimisi Fransızlardan gördükleri ötekileştirmeden. Araştırmanın sonunda kadınlar ne söylüyor net bir şekilde göreceğiz.

TÜ RK KADINLARI YAŞADIKLARI ŞEHİRLERİN KÜ LTÜ RLERİNE KENDİ DEĞERLERİNİ AKSETTİREBİLİR

Sizin gözlemleriniz neler?

Ben Türkiye`dekinden daha farklı bir mahalle baskısı görüyorum. Buna bir de erkeklerin sosyal medya baskısı ekleniyor. Sosyal medya üzerinden de kadınların hareket alanı daraltılıyor. Baskılar aile içi çatışmalar yaratıyor. Kadınlar bu çatışmalardan en zararlı çıkanlar oluyor. Bu söylemlerimi klasik feminizm çığırtkanlığı olarak algılanmasını da istemiyorum ki birçok konu da feminist düşünceyle çelişen yaklaşıma sahibim. Ancak Türk kadınları yaşadıkları şehirlerin zengin kültüründen faydalanabilir ve bu kültüre kendi değerlerini de aksettirebilir. Gereksiz baskılar bu kültürel paylaşımın önünü kesiyor, daha donanımlı yeni nesillerin yetiştirilmesini de engelliyor.

Türk kadınları Fransızcaya ne kadar hâkim?

Fransızca bilgi düzeyleri yaş gruplarına göre değişiyor diyebiliriz. İlk gelen nesilde Fransızca bilmeyenler var, ikinci nesil genelde Fransızca konuşabiliyor ama okuyup yazma konusunda yetersizler, üçüncü nesil burada doğmuş, eğitim alan gençler, onların ise geneli Fransızcaya hâkim diyebiliriz.

'BİR SARAYIN İÇİNDEKİ KAFESTE YAŞIYORUZ'

Fransa daki Türk kadınları hangi ortak sorunları yaşıyor?

Daha öncede söylediğim gibi farklı birçok sorunlardan bahsediliyor ama şu vakte kadar en çok dilegelenlerin başında mahallede var olan dedikodu çemberi diyebilirim. Hem bundan şikâyetçiler ama aynı zamanda kendileri de bu çemberin oluşmasına da katkı sağlamaktalar. Fransızlardan gördükleri ötekileştirme bir diğer öne çıkan sorun. Bir tanesi biz bir sarayın içerisinde bir kafeste yaşıyoruz demişti. Sanırım bu cümle anlatıyor yaşadıkları ortamı ve sahip oldukları psikolojiyi.

Bahsettiğiniz sorunları yaşamakta olan kadınların hepsi ev hanımı mı?

Mahallede yaşayan tüm kadınlar bu durumlardan şikâyetçi yani yalnızca ev hanımlarının sorunu değil, hatta zaman zaman erkekler de şikâyet ediyorlar var olan sınırlardan.

'FRANSA`DA YAŞAYAN KADINLARIN ÇALIŞMA İMKANI VAR MI?' DİYE SORMAMIZ GEREKİYOR

Çalışan kadınların sosyalleşme durumları hangi seviyede?

İyi konumlarda çalışma imkânına sahip sayılı kadın var. Onların sosyalleşme imkânları mahalledeki zinciri bir kere kırdıkları için daha iyi denebilir. Ancak çalışan kadınların sosyalleşme imkânlarından önce kadınların çalışma imkânı var mı diye de sormamız gerekiyor. Maalesef Fransızların çizdiği sınırlar kadınların iyi yerlerde çalışmalarına çok imkân sağlamıyor. Henüz eğitim hayatının başlarında yaşanan sorunlar kadınların bir meslek sahibi olmalarını da engelliyor.

Buradan serginize geçelim dilerseniz. Fransa nın Solan Çiçekleri nde kaçeser yer alıyor?

Toplamda 15 eser var. Bu eserlerin bir kaçının hikâyesinden bahsetmek istiyorum.

IŞIĞA DOĞRU` TÜ RKİYE`DEN FRANSA`YA BİR ÇIKIŞ BULDUKLARINI DÜ ŞÜ NEREK GELEN KADINLARI ANLATIYOR

Tabii ki, buyurunuz;

Mesela ışığa doğru` Türkiye`den Fransa`ya bir çıkış bulduklarını düşünerek gelen kadınları anlatıyor. Çiçeklerin bir ışığa yönelmesi gibi bir umutla gelmişler ancak tabloda ışıkta da tutunamamış, düşmüş çiçekler görüyoruz.

Seher Hanım ışığa doğru isimli resmin&nbsp önünde

Kaybolan umutlar isimli çalışma burada yitirilen umutları anlatıyor, küçükken dilek tutup üflediğimiz hindibaları resmederek anlatmak istedim bu kaybolan umutları. Bir de ithal gelin serisi var. Evlenerek Fransa`ya gelen kadınlar kendilerine ithal gelinler diyorlar. Onları ise gelincik çiçekleri ile anlattım. Hemen dağılıveren zarif çiçeklerdir gelincikler, dokunduğunda yapraklarını döküverirler. Tablolarda da dağılmış gelincik çiçeklerini görüyoruz.

Serginize katılım ne düzeydeydi, beklediğiniz sosyalleşme ortamı oluştu mu?

Katılım özellikle açılış gününde yoğundu. Türk kadınları bir araya gelip katıldılar sergiye. Sosyal medyadan duyup gelenler çok oldu. Ancak mahalleden dışarıya çıkmama alışkanlığı diğer günlere yansıyor. Açılış günündeki yoğunluk olmasa da Türk kadınları merak edip geliyorlar. Fransızlar zaten hep buralardalar.

Araştırmanıza katılan kadınlar serginize/eserlerinize dair ne tür tepkiler verdiler?

Beni en mutlu eden yorum, bir dernek yöneticisinin söyledikleriydi. Bizim de sıkıntılarımıza sorunlarımıza dair çok fikrimiz var ancak bunları ifade etme yöntemini bilmiyormuşuz, bize yol gösterdiniz dediler. Umuyorum ki gerçekten böyle bir şeye vesile olmuştur sergi.

Araştırmadan bağımsız kişilerden gelen katılım ne düzeyde gerçekleşti?

Sosyal medyadan duyup gelen çok kişi oldu. Ayrıca daha önceden tanışmadığım, ilişkiye girmediğim birçok Türk Derneği sosyal medyadan duyup organize olup geldi. Bu derneklerin bazıları kendileri arasında çatışan yapılar, sergi bu yapıların bir araya gelmesine de vesile oldu. Serginin açılışını yapan Bordo Başkonsolosu Cem Kahyaoğlu Bey uzun süre kalıp sorunların çözümü için birleştirici konuşmalar yaptı. Oldukça verimli bir gündü.

Bundan sonraki hedeflerinizi öğrenebilir miyiz?

Öncelikli olarak araştırma yaptığım şehirlerde kadınların sahip oldukları kültürel birikimi paylaşarak sosyalleşebilecekleri bir platform oluşturma arzusundayım. Bu bir proje ve bu projenin gerçekleşmesi ve yaygınlaşması öncelikli hedefim. Bu hedefin dayandığı teorik kavram ise kamusal alan. Toplumları bir araya getiren, öteki ile karşılaştığında her bir bireyin kendini yeniden ve yeniden inşa etmesini sağlayacak gerçek kamusal alanların oluşumunu sağlamak. Toplumun bir araya gelmesini sağlayacak bu alanları yaygınlaştırmak en temel arzum ve hedefim.

İlginiz için teşekkür ediyorum.

Ben teşekkür ederim.

&nbsp