Uzaylıların Dünya’ya ayak bastığına dair 9 gizemli olay
Dünya dışı varlıkların gezegenimizi ziyaret ettiğine dair pek çok iddia, kanıt ve komplo teorisi var. Ancak bunların arasında en gizemli ve tartışmalı olanları, uzaylıların Dünya’ya ayak bastığı ve insanlarla etkileşime girdiği olaylar. İşte uzaylıların Dünya’ya ayak bastığına dair 9 gizemli olay…
Abone Ol
1-Soğuk Savaş’ta kaybolan iki pilot
Kanada-ABD sınırında 1953 yılında radara takılan ve ne olduğu anlaşılamayan bir cisim, uzaylıların Dünya’yı ziyaret ettiğine dair en ilginç kanıtlardan biri. Cismin Sovyet uçağı olabileceği düşünülerek, F-89 Scorpion tipi bir uçakla Felix Moncla ve Robert Wilson görevlendirildi. Ancak ikili ve uçak, gizemli cisimle yakınlaştıktan sonra ortadan kayboldu.
ABD Hava Kuvvetleri, uçağın Superior Gölü’ne düştüğünü açıkladı, ancak arama kurtarma ekipleri hiçbir iz bulamadı. Olayın gerçek yüzü bugün bile aydınlatılamadı.
2- Şerifin karşılaştığı parlak ışık
1979 yılında Minnesota eyaletinde devriye gezen Şerif Val Johnson, havada asılı duran küçük bir ışık gördü. Işık, Johnson’a doğru hızla yaklaştı ve aracını savurdu. Johnson bilincini kaybetti ve kendine geldiğinde saatinin 14 dakika geri kaldığını fark etti.
Johnson’ın gözlerinde UV ışınlarından kaynaklanan yanıklar oluştu. Aracı da ciddi hasar gördü. Bu olay, uzaylıların Dünya’ya gelip gittiğine dair en gizemli vakalardan biri olarak kabul ediliyor. Johnson’ın kullandığı araç, bir müzede sergileniyor.
3-Frederick Valentich’in Kayboluşu: Uçan Bir Nesneyle Karşılaştıktan Sonra İzini Kaybetti
Avustralyalı pilot Frederick Valentich, 1978 yılında Bass Boğazı üzerinde uçuş yaparken, kendisine yaklaşan ve etrafında dönen gizemli bir nesneyle karşılaştı. Melbourne Hava Uçuş Hizmetleri’ne durumu bildiren Valentich, son olarak “Bu bir uçak değil” dedikten sonra kayboldu. Valentich ve uçağı hiçbir zaman bulunamadı. Bazıları bu olayın bir UFO kaçırılması olduğunu iddia ederken, bazıları da Valentich’in halüsinasyon gördüğünü veya uçak kazası yaptığını savunuyor
Tuhaf Bir Nesneyle Karşılaşma
Valentich, 21 Ekim 1978 Cumartesi akşamı, yirmi yaşındayken, Cessna 182L tipi uçağıyla tek başına eğitim uçuşu yapıyordu. Yaklaşık 125 deniz mili (232\u00A0km) uçtuktan sonra, tepesinde parlak ışıklar saçan ve metalik bir görünüme sahip olan tuhaf bir nesne fark etti. Valentich, saat 19.00 sularında Melbourne Hava Uçuş Hizmetleri’ne telsizle ulaştı ve nesnenin ne olduğunu sordu. Hava kontrol, bölgede kendisinden başka bir uçan cisim olmadığını söyledi
İletişimin Kesilmesi
Valentich, nesnenin kendisiyle bir tür oyun oynadığını, hızla yükselip alçaldığını ve uçağının etrafında döndüğünü bildirdi. Uçağının motorunun kaba bir şekilde çalışmaya başladığını ve uçamayacağını söyledi. Hava kontrol, nesnenin tanımını yapmasını istedi. Valentich, nesnenin dört taraftan parlak ışık çıkardığını, yeşil bir ışık saçtığını ve madeni bir görünüşe sahip olduğunu anlattı. Son olarak “Etrafımda geziniyor, bu bir uçak değil” dedi. Ardından garip sesler duyuldu ve iletişim kesildi. Valentich’ten bir daha haber alınamadı
Arama Çalışmaları ve Spekülasyonlar
Valentich’in kayboluşunun ardından, çevrede birkaç gün süren arama çalışmaları yapıldı. Fakat ne Valentich ne de uçağına ait bir iz bulunabildi. Olay, özellikle UFO ve komplo teorisi meraklılarının ilgisini çekti. Valentich’in UFO tarafından kaçırıldığına inanan bir kitle oluştu. Aynı gün çekilmiş ve UFO’ları gösterdiği iddia edilen bazı fotoğraflar ortaya atıldı
Bazıları ise Valentich’in gördüğü nesnenin Venüs’ün parlak ışığı olduğunu öne sürdü. Bu iddiaya göre, Valentich aslında yıldızları ve Venüs’ü gördü ve yıldızlar ve kendi uçağı arasında gördüğünü iddia ettiği şey aslında halüsinasyondu. Venüs’e yüksekten bakıldığında halüsinasyon etkisi yarattığına dair bazı açıklamalar bulunuyor. Rus yapımı ‘Men In Black’ belgeselinde de Venüs’ün yarattığı halüsinasyon fenomeninin nasıl yaşandığı anlatılıyor
Valentich’in kayboluşu, bugün bile tam olarak aydınlatılamayan bir gizem olarak kalmaya devam ediyor. Olay, UFO ve uzaylı araştırmacılarının ilgisini çekmeye devam ediyor. Valentich’in ailesi ise, oğullarının başına ne geldiğini bilmek istiyor.
4-Gizemli Betz Küresi: Uzaylıların Bıraktığı Bir Teknoloji Mi?
1974 yılında, Amerika’nın Florida eyaletinde, yangın sonucu tahrip olmuş bir ormanlık alanda, Betz ailesi ilginç bir keşif yaptı. Son derece pürüzsüz ve parlak bir küre buldular. Kürenin üzerinde ‘V’ harfine benzeyen bir işaret vardı. Betz ailesi küreyi evlerine götürdü. Kürenin sıradan bir çelikten yapıldığını düşündüler. Ancak küre, tuhaf davranışlar sergilemeye başladı. Gitar çalan Terry Betz’in oğlu, kürenin titrediğini ve ses çıkardığını fark etti. Küre, hava durumuna göre değişiklik gösteriyor, yuvarlandığında geri dönüyor ve köpeği ulutturuyordu
Küre Üzerinde Yapılan Araştırmalar
Kürenin haberleri yayıldıkça, Betz ailesinin evi meraklı ziyaretçilerle doldu. Küreyi incelemek isteyen gazeteciler, bilim insanları, askerler ve hatta UFO avcıları geldi. Küre, radyoaktif, manyetik, elektriksel ve akustik testlere tabi tutuldu. Kürenin içindeki malzemenin sıradan bir çelik olduğu, ancak kürenin yapısının çok yoğun ve sağlam olduğu belirlendi. Kürenin içindeki boşluk ise, kürenin bir uydu parçası olabileceği ihtimalini güçlendirdi. Ancak kürenin üzerindeki işaretin ne anlama geldiği çözülemedi
5-Çin’deki Gizemli Borular: Uzaylıların Eseri Mi?
Çin’in Qinghai eyaletindeki bir göl yatağının altında, mağaralarla dolu bir dağ bulunuyor. Bu mağaraların içinde ise, insan yapımı olmadığı iddia edilen borular yer alıyor. Boruların boyutları, şekilleri ve malzemeleri değişkenlik gösteriyor. Bazıları 40 santimetre çapında, bazıları ise birkaç milimetre. Boruların en az 150 bin yıllık olduğu tahmin ediliyor. Bu da, boruların, modern insanın ortaya çıkmasından çok önce yapıldığı anlamına geliyor. Boruların bulunduğu bölgede, eski bir uygarlığa ait herhangi bir iz de bulunmuyor. Bu nedenle, bazı araştırmacılar, boruların uzaylılar tarafından bırakılmış olabileceğini ileri sürüyor
Boruların Keşfi ve İncelemesi
Borular, 1998 yılında, Çin’in ilk insan yapımı uydusu olan QSL-1’in fırlatılması sırasında keşfedildi. Uydunun gönderdiği fotoğraflarda, göl yatağının altındaki mağaralarda metalik parıltılar görüldü. Bu parıltıların kaynağının borular olduğu anlaşıldı. Borular, daha sonra yerel yetkililer ve bilim insanları tarafından incelendi. Boruların, demir, silisyum, kalsiyum ve diğer elementlerden oluştuğu, ancak %8’lik bir kısmının tanımlanamadığı belirlendi. Boruların, doğal oluşumlar veya volkanik aktiviteler sonucu oluşmuş olması ihtimali de düşünüldü, ancak bu teori, boruların yapısının ve dağılımının buna uygun olmadığı gerekçesiyle reddedildi
Uzaylıların İzi Mi?
Boruların, insan yapımı olmadığı ve doğal oluşumlarla açıklanamadığı iddiası, uzaylıların varlığına dair bir kanıt olduğu tezini güçlendirdi. Bazı araştırmacılar, boruların, uzaylıların Dünya’ya geldikleri zaman kullandıkları bir tür su sistemi veya iletişim aracı olduğunu öne sürdü. Boruların, uzaylıların Dünya’da yaşadıkları veya araştırma yaptıkları bir üs olduğu düşünülen dağın içine yerleştirildiği ileri sürüldü. Boruların, uzaylıların teknolojik seviyesini ve amaçlarını gösterdiği iddia edildi
Boruların, uzaylıların eseri olduğu tezi, bilimsel olarak kanıtlanmış bir teori değil. Boruların, insan yapımı olabileceği veya doğal oluşumlarla açıklanabileceği de mümkün. Boruların, gerçekten uzaylıların bıraktığı bir teknoloji olup olmadığı, daha fazla araştırma ve analiz gerektiriyor. Borular, Dünya’da var olmuş veya var olabilecek gelişmiş uygarlıkların sırrını çözmeye yardımcı olabilir
6-Antik uçak tasarımları
Antik çağlarda uçaklar mı vardı?
Antik çağlarda uzaylıların dünyayı ziyaret ettiği ve medeniyetlere ilham verdiği iddiası, birçok araştırmacının ilgisini çekiyor. Bazı antik sanat eserleri, edebi metinler ve mitolojik hikayeler, uçan araçlara dair ipuçları içeriyor. Bu araçların, uzaylıların bıraktığı kanıtlar olabileceği düşünülüyor.
Quimbaya Medeniyeti’nin altın uçakları
Kolomb öncesi Amerika’da yaşayan Quimbaya Medeniyeti, altın işçiliği konusunda ünlüydü. Bu medeniyetin kalıntıları arasında, gerçekte var olmayan hayvanlara benzeyen altın heykeller bulundu. Ancak bu heykellerin, modern uçaklara çok benzediği ortaya çıktı. Kanat, kuyruk ve gövde gibi uçak parçalarını taşıyan heykeller, aerodinamik açıdan da mükemmeldi. Alman araştırmacılar, bu heykellerin uçan prototiplerini yaptılar ve başarıyla uçurabildiklerini gösterdiler.
Antik Mısır’ın uçan kuşları
Antik Mısır Dönemi’nde de, uçaklara benzeyen figürler yapıldığı biliniyor. Quimbaya Medeniyeti’ndekilere benzer şekilde, bu figürlerin kanatları planör gibi, kuyrukları da düşey dengeleyici gibi tasarlanmıştı. Bu figürler de, aerodinamik kurallara uygun olarak yapılmıştı. Antik Mısır’daki uçan kuş figürleri de, Quimbaya’dakiler gibi yaklaşık 2 bin yıl öncesine tarihleniyor.
Uzaylıların izleri mi?
Dünyanın farklı bölgelerinde, birbirinden habersiz iki medeniyetin, aynı dönemde uçaklara benzeyen eserler yapması, tesadüf mü yoksa bir bağlantı mı olduğu sorusunu akla getiriyor. Bazı araştırmacılar, bu eserlerin, uzaylıların dünyaya bıraktığı izler olabileceğini öne sürüyor. Uzaylıların, antik çağlarda dünyayı ziyaret ettikleri ve medeniyetlere ilham verdikleri tezi, henüz kanıtlanmış bir gerçek değil, ancak ilgi çekici bir spekülasyon olarak kalmaya devam ediyor.
7- 250 bin yıllık alüminyum bulundu
Alüminyum, modern çağın en yaygın kullanılan maddelerinden biri. Ancak alüminyumun, çok daha eski bir tarihe sahip olduğu ortaya çıktı. Romanya’da yapılan bir kazıda, 250 bin yıllık alüminyum parçalar bulundu. Bu parçaların, karmaşık bir makinenin parçası olduğu düşünülüyor.
Alüminyumun sırrı
Alüminyum, doğada saf halde bulunmaz. Alüminyumun elde edilmesi için, boksit adı verilen bir cevherin işlenmesi gerekir. Bu işlem, yüksek sıcaklık ve elektrik gerektirir. Bu nedenle, alüminyumun endüstriyel olarak üretimi, 19. yüzyılın sonlarında başlamıştır.
Ancak Romanya’da bulunan alüminyum parçalar, bu bilgiyi çürütüyor. Bu parçaların, 250 bin yıl önce yapıldığı ve farklı metallerin birleştirilmesiyle oluşturulduğu belirlendi. Bu parçaların, nasıl ve kimler tarafından yapıldığı ise henüz bilinmiyor.
Karmaşık bir makinenin parçası mı?
Romanya’da bulunan alüminyum parçalar, sadece alüminyumun tarihini değil, aynı zamanda antik teknolojiyi de değiştiriyor. Bu parçaların, son derece karmaşık bir makinenin parçası olduğu iddia ediliyor. Bu makinenin ne olduğu ve ne işe yaradığı ise merak konusu.
Bazı araştırmacılar, bu makinenin, uzaylıların dünyaya bıraktığı bir cihaz olabileceğini ileri sürüyor. Bu teoriye göre, uzaylılar, antik çağlarda dünyayı ziyaret etmiş ve medeniyetlere ilham vermiş olabilir. Bu tezin kanıtlanması için, daha fazla araştırma yapılması gerekiyor.
8- Uzaylılara benzeyen antik heykeller
Antik çağlarda, dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan medeniyetler, uçaklara benzeyen modellerin yanında, uzaylılara benzeyen heykeller de yaptılar. Bu heykeller, antik astronot teorisinin savunucuları tarafından, uzaylıların dünyayı ziyaret ettiklerine dair kanıt olarak gösteriliyor. Bu heykellerin en ilginç örnekleri, Japonya’daki dogu heykelleri ve Irak’taki Ubaid kertenkeleleri.
Dogu heykelleri: Uzaylıların maskeleri mi?
Japonya’da, MÖ. 14 bin ile 300 yılları arasında yaşayan Jömon Kültürü, çömlek yapımında ustalaşmış bir medeniyetti. Bu kültürün bıraktığı en gizemli eserler ise, dogu adı verilen heykellerdi. Bu heykeller, insan ya da hayvan yüzlerini andıran, ancak aynı zamanda uzaylılara benzeyen maskelerdi. Bu heykellerin, ne amaçla yapıldığı ve neyi temsil ettikleri bilinmiyor.
Ubaid kertenkeleleri: Yarı insan yarı kertenkele varlıklar mı?
Irak’ta, MÖ. 6 bin ile 4 bin yılları arasında yaşayan Ubaid Kültürü, Mezopotamya’nın en eski medeniyetlerinden biriydi. Bu kültürün kalıntıları arasında, kertenkele biçimindeki heykeller bulundu. Bu heykeller, insan vücudu üzerinde kertenkele başı taşıyan, yarı insan yarı kertenkele varlıkları gösteriyordu. Bu heykellerin birinde, kertenkele başlı bir kadının, kertenkele başlı bir yavruyu emzirdiği görülüyordu. Bu heykellerin, dini bir anlamı mı yoksa uzaylı bir ırkı mı simgelediği bilinmiyor.
9-ANTİK TABLOLAR UFO ÇİZİMLERİ
UFO’lar, modern çağın en popüler konularından biri. Özellikle 1947 yılında ABD’nin Roswell kentinde yaşanan UFO olayı, bu konuya olan ilgiyi artırdı. Ancak UFO’ların izleri, sadece modern zamanlarda değil, antik çağlarda da görülebiliyor. Bazı antik sanat eserleri, uçan araçlara ve uzaylılara dair ipuçları taşıyor. Bu eserlerin en ilginç örnekleri, Amerikan yerlilerinin mağara çizimleri ve İtalyan ressam Ventura Salimbeni’nin tablosu.
Mağara çizimleri: Uzaylı ziyareti mi?
Dünyanın farklı yerlerinde, antik çağlarda yaşayan Amerikan yerlileri, mağara duvarlarına çeşitli çizimler yaptılar. Bu çizimler, hayvanları, insanları, bitkileri ve doğal olayları tasvir ediyordu. Ancak bazı çizimler, uzay giysisi giymiş ve uçan araçlardan inmiş gibi görünen canlıları gösteriyordu. Bu çizimler, uzaylıların dünyayı ziyaret ettiklerine ve yerlilerle iletişim kurduklarına dair kanıt olabilir mi?
Salimbeni’nin tablosu: Bulutların üzerindeki cisim ne?
İtalyan ressam Ventura Salimbeni, 17. yüzyılda Şarap ve Ekmek Ayinine Övgü adlı bir tablo yaptı. Bu tablo, Hristiyan inancının önemli sembollerinden olan şarap ve ekmek ayinini anlatıyordu. Ancak tablonun arka planında, bulutların üzerinde, uçak ya da uydu gibi görünen bir cisim dikkat çekiyordu. Bu cisim, ressamın hayal gücünün bir ürünü mü yoksa antik bir UFO gözlemi mi?
Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Google News’te İttifak Gazetesi sitemize
abone olun.