Mütefekkir Abdurrahman Dilipak “Ne yapalım, nasıl yapalım” başlığıyla kaleme aldığı yazısında İsrail sorununa değinirken ne yapılması gerektiğini sıraladı. İşte Dilipak’ın o yazısı:

“Bildikleriyle amel edene bilmedikleri öğretilir." Bu hadisi şöyle anlamalıyız: "Eğer insanoğlu bildiği ilmiyle, kamil bir imana ve ameli sahihe sahipse ve yapılması gereken ibadeti, işleri yaparsa, sadece -kesbe/şahsî gayrete değil- takvaya dayalı vehbî ilim verilir. Allah bu çabaları 10 katı, 100 katı, hatta 700 katı ile mükâfatlandırır ve onlara yardım eder.  Ayette şöyle buyurulur: “…Kalkın!' denilince de kalkıverin ki Allah sizin gibi iman, hele hele bir de ilim nasib edilenlerin derecelerini yükseltsin.” (Mücadele, 11). Hadiste de şöyle buyurulur: "Şüphe yok ki insanlara hayrı öğreten kimselere Allah mer¬hamet eder; melekleri, göklerin ve yerlerin halkı, hatta yuvasındaki karıncalar hatta balıklar, insanlara hayır ve faydalı şeyler öğreten (âlim) kimseye dua ederler.”  Fazîlet ve himmet bu yolun yolcularınadır. İlahi ve nebevi uyarılara kulak verelim, Şeytanın kulaklarımıza fısıldadıklarına değil.

Haritalar incelenirken keşfedildi! Marmara’da, depremlerin batırdığı gizemli bir kayıp ada ve esrarengiz bir kale... Haritalar incelenirken keşfedildi! Marmara’da, depremlerin batırdığı gizemli bir kayıp ada ve esrarengiz bir kale...

Kim kimle ne pazarlık yapar bilmem. Kalplerden ve akıllardan geçeni yalnız Allah bilir.  Bizim Müslüman olarak kırmızı çizgimiz bellidir. Bu çizgi  “Paris Şartı”, “Kopenhagen Kriteri” değil, Hz. Ömer’in Kudüs Beyannamesi ile, emanet altına alınan Haklar sözleşmesidir.

Neden kimse 4 Siyonist, “Siyasal Yahudi” terör örgütü Haganah, İrgun, Palmah, Lehi’nin kazanılmış zaferinin gayrimeşru sonucu olan İsrail’in ”varolma” hakkı olarak görür de, Filistin halkının varolma hakkını inkar eder, onların özgürlük mücadelesini görmezden gelir. Dünya hükümetleri büyük çoğunlukla bu hakikate kör, dünya bu hakikate sağır, dünya bu olup-bitenler konusunda dilsiz Şeytana döndü adeta. Hiç kimse dünyada olup-bitenleri görmezden duymazdan, bilmezden gelme hakkına sahip değildir. “Diyalog” ve “barış gücü” gibi kelimelerin arkasına saklanarak “ağuyu altın tas içre bala karıştırıp sunma” projelerine asla iltifat edilmemelidir.

Hamas sadece bağımsız Filistin kurtuluş savaşının adı değil, aynı zamanda Beynel İslam bir makam olarak Mescid’i Aksa makamının, Kudüs’ün. Hadimi ve muhafızı misyonun sahiptir. FKÖ içinde Liberal, sol, sosyalist unsurların olduğu bir koalisyondur. Filistin koalisyonunun içinde de, bizde de, artık batının himayesinde pozitif ayrımcılığa sahip, biyolojik cinsiyeti reddeden “Toplumsal cinsiyetçi” Filistinli “Fahişeler ve türevleri” de vardır. Hamas Filistin hareketinin merkezindeki hareket olarak, Filistin direnişinin merkezine İslam’ı alan, Mescid-i aksayı alan, Mescid-i aksa’yı, Siyonistlerin iddia ettiği gibi ulusal bir mesele olmanın ötesinde Ümmetin bir meselesi olarak gören, Adil Ömer’in ortaya koyduğu Barış planının yılmaz savunucusudur. Önce bunun böyle bilinmesi gerekir. Mescid-i Aksa Beynel İslam’dır, Kudüs Beynel İsevi ve Musevi’dir. Filistin, bu topraklardaki kadim halkların ortak yurdudur. Filistin halkı bugün bu manevi mirasın davacısı, koruyucusu ve toprakların hizmetkârıdır. Kudüs’ün Mik’ad alanı, Nil ile Fırat arasındaki tüm topraklardır. Kurtarılması gereken, arındırılması gereken, yeniden ihya ve inşa edilmesi gereken bütünü ile bu Vahiy coğrafyasıdır. Gavur Dağı’nın, Gavur Gölü’nün, Samandağı dedikleri Simon Dağı’nın hakikatinden bihaber olanlara Şam’dan, Urfa’dan Hatay’dan bi haber olanlara bunu anlatmak elbette çok kolay değil.

Urfa’yı biberle, Maraş’ı dondurmayla, Antep’i kebapla, Hatay’ı künefeyle bilenlere bu davayı anlatmak zor. Cumhuriyetin 100. yılında, yüz yıl önceki sınırlarını bile bilmeyen, Haleb’in Şam’ın, Bağdat’ın bizim biz olmamızdaki değerinden, buraların insanlığın geleceği ile ilgili hadiselerdeki rolünden gafil Cumhuriyet Bayramı yaparken cumhuriyetin bile kelime anlamını bilmeyen bir nesil yetiştirdik. Övünün eserinizle.. Laiklik diye yırtınanlar, laiklik diye dövünenler Laikliğin ne demek olduğunu biliyorlar mı sanki. Ribaya önce Faiz dedik, ardından Nas dedik, sonra ne oldu? En iyi bildiğimizi sandığımız konuda bile Enflasyon Riba ilişkisini bile çözemeyen bir akılla yeni Yüzyıla yürüyoruz.

“Uyan ey gözlerim gafletten uyan / Uyan ey uykusu çok gözlerim uyan / Azrail’in kastı canadır inan”

Eğer uyanmazsanız tarihin en büyük kıyımlarından birine hazır olun. Bekleyin, Filistinlilerin başına gelenler sizin başınıza da gelecek, o zaman. Zalimler karşısında sessiz kalmayın, onların planlarına alet olmayın, onlara yardım et meyin, sonra onları yakacak ateş sizi de yakar. Nasıl, Namaz’ı (Salad),, Oruc’u (Savm), Haccı, Zekatı, dünya malı, menfaati, şan ve şöhreti için yapmak haramsa, ibadetin Allaha has olması gerekiyorsa, Gazze, Kudüs, Filistin davasını ve Şehid kanını kendi dünyevi menfaat, makam, şöhret ve siyaset ve cemiyetine, ikbal davasına malzeme yapmasın. Önce herkes kendi ülkesindeki Mik’ad alanı içindeki vahiyle ilişkili mekanlardaki perişanlığı düzeltsin. Mukaddes emanetleri kültür Parka çevirip, birilerinin buluşma mekanı, gezi parkına dönüşmesini önlesin. Bunun vebali, Diyanet ve Vakıfların yönetimini üzerine alan hükümettedir.

Bakın, biz, ferden ferda, elimizle, dilimizle kalbimizle Gazze’mizin yanında yer alacağız. Herkesin, mutlaka yapacağı bir şey vardır. Allah ömrünüze, rızkınıza, sağlığınıza, saadetinize bereket versin istiyorsanız, Allah’ın verdiklerinden kardeşlerinize pay ayırın. Önce kendinize ve ailenize yardım edin. Okuyun ve ailenize, komşu ve akrabalarınıza hakikati anlatın. Unutmayın aklınız kadar iman eder, aklınız kadar bir şeyler yapabilirsiniz. Dininiz aklınızdan daha fazla olamaz, çünkü bilmediğiniz bir şeye iman etmiş olamazsınız. Ama unutmayın ki tek başına aklı, hakikatin kaynağı ve ölçüsü de değildir. Sabırlı olalım. Şükredenlerden ve direnenlerde olalım.

Siyonist lobi, Mescid-i Aksa’yı yıkmaya hazırlanıyor. Tanrıyı kıyamete zorluyorlar akıllarınca. Bir takım oyalama taktikleri ile zaman kazanmaya çalışıyorlar. Gazze halkına ölümü gösterip, onları göçe / tehcire zorluyorlar. Gazze’yi boşaltmak istiyorlar. İlk planda Sina’ya sürmek. Bunu yaparken, Türkiye, Mısır gibi ülkeleri de yanlarına almak istiyorlar. Tabi arkada BM, NATO, AB olacak. BM, UNHCR’den gelecek olanların çoğu Siyonist Lobi’ninin adamları olursa bu sürpriz olmayacaktır. Tehcir edilen Gazzeli’ler arasında Hamas üyeleri terörist olarak gözaltına alınıp götürüldükten sonra kalanlar, Mısır ve Türkiye başka olmak üzere diğer İslam ülkelerine tehcir edilecek ve bunların yerleşim bölgeleri BM/UNHCR ve AB’nin mali destekleri ile belli bölgelerde istihdam edilecek ve bunlar için çalışma alanları, tarım bölgeleri ve üretim merkezleri inşa edilecek ve tabi bütün bunlar bu HABAT ve benzeri lobilerin yönettiği yapılar olacak ve bu kişiler aynı şekilde MOSSAD’ın takibinde olacak. Tabi bu8 projeye destek verecek ülkelerin mali sorunları da, bu şekilde çözümlenmiş olacak. Göçe zorlananların o ülke vatandaşı olmak için bu lobi tarafından “rayiç bir bedel” ödemeye hazır olduklarını da not edelim.!? Geride kalan Seküler Filistinliler ise Büyük İsrail sınırları içindeki, Lübnan Hizbullahı’ndan boşalacak, Suriye Bekaa’dan devralınacak, Ürdün ve Suud toprakları ile, bir anlaşmayla Mısırdan devralınacak Sina’ya yerleştirilecek.

Bu Büyük Ortadoğu projesindeki Dahlan senaryosunda da olan şey. Hiçbir Müslüman bu Siyonist senaryoya alet olmamalıdır. İsrail Cumhurbaşkanının Ankara ziyaretini, Netanyahu’nun Ankara ve Erdoğan’ın “İsrail” ziyaretini planlayanların böyle bir planın etki ajanları olduğu unutulmamalıdır.

Peki, biz bu süreçte ne yapabiliriz? Yazının girişindeki ayet ve hadislerde gördünüz. Bildiklerinizle amel ederseniz, Allah size bilmediğinizi öğretir. Bu süreçte sadece biz yokuz, Melekler, cinler, Şeytanlar, herkes aktif. Ricalül Gayb da öyle. Hatta karıncalar, Ebalil kuşları, Hüdhüd kuşları, bulut, Allah’ın iki şeariri olan Ay ve Güneş de devrede. Ve Kur’an-ı Kerim’de adı geçen Tarık da geliyor, Şira’da! Tarık’ın da Şira’nın da Rabbi Allah’tır. Ve korkmayın, Allah’ın kolaylaştırdığından daha kolay, zorlaştırdığından daha zor bir iş yoktur. Allah’ın gazabından korkun ve zalimlere yardım etmeyin, haksızlıklar karşısında susanlardan olmayın, Allah’ın rahmetine sığının. Unutmayın, eğer biz “Allah’ın ipi”ni bırakırsa Allah da bizim ipimizi bırakır, zalimleri başımıza musallat eder, işlerimizi sarp dağlara sardırır, üstümüze pislik yağdırır. Yandık dersiniz boğmaya kan gönderir o zaman. Bu konuya yarın da devam edeceğiz. Selam ve dua ile.

Kaynak: (HABER VAKTİ)