Hurma lifinden yapılmış hasır üzerinde yaşayan İslam Peygamberinin (sav) ümmetinin mabed telakkî si nereye gidiyor!
Geçtiğimiz hafta Şişli de Cuma namazını kıldığım Kuştepe Merkez Camii`nde Şişli Müftüsü namaz öncesinde cemaate vaaz ü nasihatte bulundu. Ezan okunup da cemaat namaza durmaya başladığı esnada cami görevlisi mikrofonu eline alarak 'İlçe müftümüze verdiği değerli vaazdan dolayı teşekkür ediyorum' dedi, maalesef. Müftü zaten görevini yapıyor, Allah rızası için, ihlâs ve samimiyetle Ü mmet-i Muhammed`in evladına din-i Mübî n-i İslâm`ın hakikatlerini anlatıyor, emr-i bi`l-maruf nehy-i an`i`l-mürker` vazifesini yerine getiriyor. Teşekkür ne de oluyor. İlk defa karşılaştığım bir durumdu. Bununla birlikte maalesef bir süredir cami ve mescitlerimizde organize edilen muhtelif etkinliklerde programa katılan devlet ricaline daha önce ibadethanelerde hiçgörmediğimiz bir takım protokol kurallarının uygulanmaya başladığını üzülerek gözlemliyoruz. İrfan sahibi halkımızın, cami cemaatinin yadırgadığı, selef-i salihî nde emsali görülmemiş olan bu durum maalesef çok kötü bir bidatin de başlangıcı;
15 Ekim Cuma günü Afyonkarahisar`da Kurân-ı Kerî m talebeleri için hafızlık icazet merasimi düzenlendi. Hıfzını ikmâl eden evlatlarımız için tertip edilen hafızlık ve icazet töreninde caminin girişinden itibaren kırmızı bir güvenlik şeridi çekilerek protokol yolu oluşturuldu.  Hacı Mehmet Sayın Camii nde gerçekleştirilen törene Afyonkarahisar Valisi Gökmen Çiçek, Belediye Başkanı Mehmet Zeybek ile Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşleyen katıldı.
-Haberde Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşleyen hocanın ismi geçiyor. Burhan Hoca bu konularda son derece dikkatli bir zattır. Muhtemelen durumdan camiye geldiğinde haberdar oldu ve böyle bir emrivakiye maruz kaldı. Aynı keyfiyet vali ve belediye başkanı için de geçerlidir kanaatimce.-
Protokole erbabının merasim için camiye geldiklerinde caminin içinde kırmızı şeritlerle ayrılan yoldan ilerleyerek çiçeği burnunda hafızların velilerini ve cemaati selâmladıkları görülüyor. Akabinde hafızlar da bu yolu kullanarak icazetlerini alıyorlar. Hafızlık merasimi için camiye altın varaklı koltukların getirildiği gözlemleniyor. Hafızlığın simgesi bir nevi ahşap rahlelerdir. Hafızlık merasimi için camilerimize dışarıdan gösterişli koltuklar getirmenin yerine camilerimizde bulunan rahlelerin kullanılması lazım gelir.  
Buraya programdan fotoğraf koymaya düzenlenen etkinliğin ulviyetine istinaden imtina ettim, vakaya mutabık görmedim. 
Cami cem olma, birlik olma, her türlü dünyevi sıfattan uzaklaşma, kardeşleşme yeri. Kırmızı protokol şeritlerinin de, yaldızlı koltukların da, buket buket çiçeklerin de camide, cemaatte, cemaat ruhunda, bir adım öte İslâm ahlâk ve âdâbında yeri yok.
Mabed telakkî miz nereye gidiyor!
Hurma lifinden yapılmış hasır üzerinde yaşayan İslam Peygamberinin (sav) ümmetinin mabed telakkî si nereye gidiyor!
Bir kişinin bir mescitte kendisine özel yer tahsis edip de orada namaz kılması fakihlerce mekruh görülmüştür. Nitekim, Hacı Zihni Efendi Ni`met-i İslâm isimli kitabının namazın mekruhları bölümünün doksanıncı maddesinde bu keyfiyete 'Camide kendisi için yer ayırıp daima orada namaz kılmak mekruhtur.' ibaresiyle dikkat dikkat çekmektedir. Kitabın namazın mekruhlarına dair en son maddesi. Buradan hareketle bir kişinin camide namaz kılarken kendine yer tahsis etmesi mekruh olunca bazılarının yürümesi, oturması, konuşma yapması için onlara özel yer tahsis etmenin fıkhî hükmü nedir? Bir tarafta özel tahsisle namaz kılmanın mekruh olduğu bir eylem söz konusu. Diğer tarafta da caminin içinde bir takım insanların yürümesi için özel yer ayırmak, hususi oturacak mekân/makam tahsis etmek İslâm ahlâk ve faziletiyle ne kadar bağdaşır. Bunu düşünmek lazım. 
Camiler ibadet mahalli, tefekkür ve tezekkür mahalli. Cami ve mescidlerin üzülerek kimi zaman asıl fonksiyonundan uzaklaştırıldığını gözlemliyoruz. Sanırım 2014 yılıydı. Rumelihisarüstü`ndeki Nafi Baba Camii`nin konferans salonunda bir program tertip edilecekti. Ve o dönemde işçiler camiinin dış cephe kaplamalarını yenilemekle meşguldü. Molalarda dinlenmek için konferans salonunu kullanan işçiler mekânı bir miktar kirletmiş. Salon görevlileri de program öncesinde temizlik yapmayı ihmal etmiş. Programın sahipleri mekâna geldiğinde ortamı beğenmeyince konferans salonundaki masa ve sandalyeleri -daha çok Boğaziçi Ü niversitesi`nde tahsil görmekte olan hanım kardeşlerimizin kullandıkları- camiin alt katındaki mescide taşımışlar. İmamın yoğun itirazlarına rağmen program, akşam ve yatsı namazları boyunca Nafi Baba Camii`nde devam etti ve cemaatin maşeri vicdanı yaralandı. Bu arada hanım kardeşlerimiz de kendilerine tahsis edilen mahalde namaz kılamadı. Ben de mezkû r tarihte hadiseden haberdar olduğumda gönlüm hû n olmuştu. Ne diyelim! Dile getirmenin vakt-i merhû nu bugüneymiş.
Hakk`ın hatırı âlî dir, hiçbir hatıra feda edilemez!
Eskiler, 'El-Hakk`u ya`lû velâ yû lâ aleyhi/Hakk`ın hatırı âlî dir, hiçbir hatıra feda edilemez' demişler. El-Hakk doğrudur. Bunları birilerinin çıkıp dile getirmesi iyiliği emretmesi, kötülükten de nehyetmesi gerekiyor. Zaten İslâm`ın özü de bu değil mi?
Yazımızın başlığına 'Bu gidiş nereye!'Fe eyne tezhebû n' soru cümlesini uygun görmüştük. Bitirirken de çok muhtaçolduğumuz bir dua ile, istiğfar ile satırlarımıza nihayet verelim: Tübtü fağfir yâ İlâhî ente Gaffâr`ez-zünû b. Rabbim cümlemize feraset ihsan eylesin ve hepimizi bağışlasın. Â min.