Sağlığımızı artık doktorlardan çok medya belirliyor.
Bunda doktorlarımızın sorumluluğu var mı?
Elbette onlar da bundan sorumlu.
Çünkü medyadan sağlık yönlendirmesinin yolunu onlar açtılar.
Ekranlara davet edildikçe çok hoşlandılar.
Hiç hayır demediler.
Hatta ekran kapmaca yarışına girdiler.
Para vererek program satın alanlar odu. Para ile ekrana çıkmaya çalışanlar oldu.
Oluşan kısır döngüde ekrana çıkan tanınır oldu. Hastalarının sayısı artmaya başladı. Ekrana çıkmayanlara göre gelirleri de popülerliği de artmaya başladı.
Düştükleri tuzağı fark edemedi sağlık profesyonelleri…
Onları izlerken belgesellerde ağa takılıp çırpınan aslanlar hatırıma geldi hep…
O hale geldik ki, anlı şanlı profesörler televizyon sunucusu karşısında sözlüdeki öğrenci gibi görüntü vermeye başladı.
Ya biz seyirciler?
Biz seyirciler de tıp fakültelerinde online ders programlarına katılan öğrencilere dönüştük.
Bir değerli tıp otoritesinin deyimiyle o hale geldik ki ‘sağlık adına her şeyi bilen (!) hiçbir şey bilmez’ kimselere dönüştük.
Artık terimlerin yabancısı değildik.
İnflamasyon, hemoglobin, infertilite, kolesterol, tomografi, doppler vb. gibi terimler mutfakta kullandığımız araç gereç isimleri gibi tanıdık gelmeye başladı.
Ve biz bu işi öğrenmeye (!) başladık…
Tabii çok da sevdik…
Bir de Google amca mı dersiniz teyze mi, imdadımıza yetişmeye başladı…
Çünkü rahatsızlığımızla ilgili ne sorarsak cevabını bulur olduk…
Dilimizde bir yara mı var, yazdık Google…
Karnımız mı ağrıdı, sorduk Google…
Kan değerimizi mi merak ettik, anlattı sayfalarca Google…
Ardından kendisine reklam veren hekimleri öne alarak konuyla ilgili uzmanları da sıraladı bir bir…
Daha ne olsun…
Bundan iyisi Şam’da kayısı… Derken hava tahmin raporu gibi sağlığımızı elimizdeki cep telefonlarından kontrol eder olduk…
Gelinen nokta da ipin ucunu kaçırdıklarını doktorlar da anladı ama artık yapacak bir şeyleri kalmadı…
Sağlık, artık sosyal medyanın kontrolüne geçti…
Bu yelpaze ne zamana kadar böyle sürer bilemeyiz ama halihazırda sosyal medya sağlığı gayet başarılı bir şekilde kontrol ediyor, yönlendiriyor…
Sitemde iskeleti de ne enteresan ki ‘yemek ve içmek’ üzerine kurguluyor…
Sonra faydaları ve zararları üzerine
Örnek, tereyağın faydaları… Zeytinyağındaki mucize… Balın faydaları… Domatesin faydaları…
Faydalar öyle güzel dizayn ediliyor ki hemen gidip o yiyeceği alıp yiyesiniz geliyor…
Faydaları, faydaları, faydaları…
Derken zamanla faydalarının yanında ‘zararları’ ifadesi de yar almaya başlıyor…
‘Sütün faydaları’ derken bir de bakıyorsunuz ‘sütün zararları’ da sıralanmaya başlıyor.
Elma, bildiğiniz elmayı anlatırken bile elmanın faydalarının hemen altına ‘elmanın zararları’ bölümünü de sıralamayı başarıyor…
Gelsin zararları bölümü… Balın zararları, pekmezin zararları derken içtiğiniz suyun bile zararlarını bulabiliyorsunuz sosyal medyada…
İnanmazsanız yazı Google çıksın karşınıza…
Bilirkişi kimliğiyle artık onun önerdiği gibi yiyip içmeye, onun önerdiği takviye gıdalarla vitaminlerle sağlığınızı anti aging (geç yaşlanan- yaşlanmayan) kategoriye yönlendirmeye çalışıyorsunuz…
Aa bir de bakmışsınız siz hasta değil bir sağlık tüketicisi olup çıkmışsınız…
Belli aralıklarda kontroller, yaşlanmama formülleri, üretilen yerli yabancı binlerce sağlık ürünü…
Sonuç:
Bir Alman profesörün tespitinde kullandığı gibi:
‘Tıp o kadar ilerledi ki, hasta olmayan kimse kalmadı’
Sağlıklı günler dileğiyle…