Diyor Ömer Hayyam.
18 Mayıs 1048’de İran’ın Nişabur kentinde doğar Giyaseddin Ebu’l Feth Ömer İbni İbrahim el Hayyam. Matematik, fizik, astronomi ve tıp gibi rasyonel ilimler dışında müzik ve şiirle de yakından ilgilenir. Zamanının hükümdarlarından, özellikle Selçuklu Sultanı Melikşah ve Karahanlı Şemsülmülk’ten büyük yakınlık görür. Saraylarına ve meclislerine sık sık konuk olur. Nizamülmülk ve Hasan Sabbah ile hem okul arkadaşı hem de ve yakın dosttur. Hayyam yaşadığı dönemde sandığımızın aksine edebiyat yeteneği ile değil matematik ve analitik geometri alanındaki çalışmaları ile bilinir.Astronomi alanına da büyük katkıları olan Ömer Hayyâm, (1074-75) yılında Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah tarafından İsfahan’a davet edilerek bir heyet ile beraber rasathane kurulmasına öncülük eder. O dönem kullanılan Yezdicerd takvimini düzeltmek yerine mevsimlere tam uyum gösterecek yeni bir takvim düzenlemenin daha doğru olacağına karar verir ve hata payı 5000 yılda 1 gün olan Celâlî takvimi ortaya çıkar. (Bugün kullandığımız “Gregoryen takvimi” 3330 yılda bir gün hata vermektedir.) Ömer Hayyam’ın edebiyat tarihindeki yerini belirleyen, sonraki yüzyıllarda da İslam dünyasının en büyük şairlerinden biri olarak anılmasına neden olan, yazdığı rubailerdir. Kaynaklarda, bilimsel alanda yaptığı birçok buluşun olduğu fakat kaleme alınmamasından dolayı yer verilmediği bildirilmektedir . Buna rağmen doğu dünyasının İbn-i Sina’ dan sonraki en büyük bilim adamı olduğu kabul edilir. Batı’ nın Hayyam ile tanışması 19. yy denk gelir. Edward Fitzgerald’ın 1859 yılında rubaileri manzum olarak ingilizceye tercüme eder.Ünlü İngiliz yazar John Ruskin Rubailer için “Bugüne kadar hiçbir zaman böyle şahane bir şey okumadım” söyleminde bulunur . Bu günden sonra her geçen gün popülerliği artar 1892 yılında Londra’da onun adına bir kulüp kurulur, 1970 yılında ayın üzerindeki bir kratere, 1980 yılında yeni bulunan bir kuyruklu yıldıza adı verilir. Hayyâm’ın felsefî yönü ağır basan pek çok rubâîsinde insanın yokluktan gelip yokluğa gittiği ve bu sebeple içinde bulunulan anın iyi değerlendirilmesi gerektiği düşüncesi hâkimdir. Şiirlerinden hareketle Hayyâm’ın şaraba düşkün, sarhoş bir kişi olduğu yolunda bir düşünce geliştirmek istenmişse de şairlerin, özellikle de sûfî eğilimli olanların kullandıkları içkiyle ilgili kelimelerin tamamen sembolik anlam taşıdığı bilinen bir husustur. Aslında tasavvufi bakış ile yazdığı eserlerinin batı dünyası tarafından ilgi görmesinin nedenini ise yazar G. K. Chesterton’un şu sözleri bizce çok güzel özetliyor; “Rubailer ’carpe diem’ (ânı yaşa) dininin İncil’i haline gelmişti.”
Türkçe karşılığı ‘atar damar’ olan Arter şu günlerde isminin anlamı gibi iddialı bir seçkiye ev sahipliği yapıyor. Farz et ki sen yoksun. Sergi, Arter’in ilk özel koleksiyonu olmasıyla bir ilki de gerçekleştiriyor. Serginin hikayesini anlatırken, antik Mısır koleksiyonculuğunun tanımı ‘nadire kabineler’ e gönderme yapılıyor. Bunun yanında 16.yy itibaren kullanılan Wunderkammen ( harika odalar) örneği de veriliyor. Serginin ismi de 11. yy Rubailere dayandığından zaten bahsetmiştim.Oldukça karma eserlerin bulunduğu sergiyi bu bilgiler ışığında gezmekte fayda olabileceğini düşünüyorum
‘Farklı dönemlerde üretilmiş 600’ün üzerinde sanat yapıtı, işlevsel nesne, nadide eser, mobilya ve kitaptan oluşan sergi , bir koleksiyonun yan yana getirmeler aracılığıyla doğurabileceği bağları keşfetmeye davet ediyor.’ sözleri ‘nadire kabineler’ e benzetilen serginin muhteviyatını da özetliyor.
Serginin çok fazla eser barındırıyor olmasından sebeple açıklama ve anlatımlara fazlaca yer verilmiş. Küratör Selen Ansen , Claudia Swan’ın Bir harikalar diyarı ve Cana Bostan’ın Bir mütekabiliyet evinin ekolojisi isimli tanımlama yazıları ile ziyaretçilerin sergi hikayesine vakıf olması hedeflenmiş. 24 Aralık 2024 tarihine kadar açık olan sergi Arter’in 3. ve 4. katlarında ziyaret edilebilir
Son olarak başa dönersek ; biliyoruz ki günümüzde, sanatçılar eserlerinde Hayyam’ ın dizelerine sıkça yer veriyor. Üç ayrı rubainin bazı satırları alınarak oluşturulmuş sözleri, Mehmet Güreli’nin bestelemesiyle oluşan bu güzel eser de Ömer Hayyam’ı ifade eder nitelikte;
‘Kimse Bilmez.’ Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye Ne zaman yıkılıp gidecek bu güzelim kubbe Aklın yollarıyla ölçüp biçemezsin bunu sen Mantıkların, kıyasların sökmez senin bu işte.