Fârâbi “nevabit” kavramını toplumun düzenini bozmaya çalışan muhalif gruplar için kullanmıştır. İbn Bacce ise bu kavramı Farabi’nin erdemsiz toplumlarda yaşayan erdemli filozoflar için kullandığı gürabaya karşılık olacak şekilde dönüştürmüştür. Oysa Farabi’nin felsefesinde “gurâbâ” ve “nevâbit” birbirine zıt iki kavram olarak yer alır ve iki farklı cenahta yer alan grupları ifade eder. O erdemsiz toplumlarda yaşayan değerli şahsiyetleri, yaşadıkları toplumun erdemli yabancıları olarak değerlendirir ve bu kişileri el_guraba olarak tanımlar. Farabi’ye göre bu insanlar derin bir yalnızlık içindedirler o nedenle sahip oldukları değerleri koruyabilecekleri beldelere hicret etmelidirler.
Erdemli insanlar bulaşıcı hastalık, kıtlık ya da felaketler gibi sebeplerle yaşadıkları toplumu terk edip cehaletin baskın olduğu toplumlarda yaşamak zorunda kalabilirler ve bu kişiler o toplumun garipleridirler. Farabi cahiliye toplumunda yaşayan erdemli insanların durumunu da aynı şartlarda değerlendirir ve Fusül’ül_Medeni adlı eserinde bu insanların bozuk yönetimlerin hâkim olduğu toplumlarda yaşamalarının doğru olmadığını açıklar ve böyle durumlarda hicretin şart olduğunu belirtir. Ona göre eğer erdemli toplum yoksa o zaman erdemli insan bu dünyada bir gariptir ve onun hayatı sefildir, dolayısıyla bu insan için ölüm hayattan daha iyidir. (Farabi, Fusül_ül_ Medeni)
Hak ihlallerinin meşru hale getirildiği toplumlarda onurlu şahsiyetler, dilini bilmedikleri bir coğrafyaya fırlatılmış gibidirler. Farabi’nin guraba olarak tanımladığı bu şahsiyetlerin hayatlarına baktığımızda kimilerinin inzivaya çekilip sakin bir hayat yaşadıklarını, kimilerinin ise Resulullah’ın torunu Hüseyin gibi ölümü göze alıp harekete geçtiklerini görürsünüz. Kayırmacılığa, haksızlığa, tarafgirliğe karşı çıktığı için sürgün edilen ve adı yalnızlıkla simgeleşen Ebuzerr, Muhammet bin Mesleme ve Seleme b. Ekva gibi şahsiyetler vardır bir de. Bu kişiler o dönem siyasi uzlet mekânı olarak bilinen Rebeze’ye sürgün edilmiş ve yalnızlığı bir sınav olarak görüp sabırla savmışlardır.
Duruşlarından ödün vermeyen onurlu şahsiyetler adalet kıtlığı çeken toplumlarda ya her şeyi göze alıp başkaldırmış ya da inzivaya çekilerek icra edilen adaletsizliğe taraftar olmadıklarını tavırları ile ortaya koymuşlardır. Farabi hicretin bu kişileri hem güçlendireceğini hem de sahip oldukları değerleri koruma imkânı vereceğini savunur. Hatırlarsınız Mekke döneminde Müslümanlar devlet başkanlığı talebinde bulunmamışlardı fakat müşrikler hak merkezli bir dinin yaslandıkları tahtlarını sarsacağını fark edip Müslümanları baskı altına aldılar. Yaşanan baskı ve dayatmalar katlanılmaz boyutlara ulaşınca da hicret gerçekleşti ve müslümanlar hicret ettikleri yerde hem pek çok insanın hidayetine vesile oldular hem de adalet ve huzuru sağlayacak bir devletin çatısı altında yaşamaya karşı arzu hissettiler. Müslümanlar sosyal adaletin hayata doğrudan iştirak ettiği bir devlet özlemi içindeydiler ve bu taleplerine Medine’de kavuştular.
Siyasetinde insanın mutluluğunu merkeze alan Farabi bu alanda eser veren ilk Müslüman düşünür olma vasfına sahiptir. Onun hedeflediği erdemli toplum temeli Hz Peygamber tarafından atılan ve Hz Ömer döneminde kurumsallaşan İslam devletidir. O Hz Peygamber’in adalet ve paylaşım merkezli yönetim anlayışının insanı mutluluğa taşıyacak tek sistem olduğuna inanır ve bu yapının yeniden aktif hale getirilmesi gerektiğini savunur.
Mutluluğun en yüce iyilik olduğunu vurgulayan Farabi yardımlaşmayı temel esaslar arasında görür ve bireylerin ideal devlet, ideal yönetici ve ideal toplum çatısı altında mutluluk gereksinimlerini karşılayabileceklerini açıklar. Devleti bireylerin mutluluğunu temin eden bir çatı olarak gören Farabi erdemli şahsiyetlerin bu çatıyı kurmaları ve korumaları gerektiğini belirtir ve siyasetinin temelini ahlak üzerine inşa eder. Bugün Müslüman ülkelerde ilmi ve siyasi alanda söz sahibi olan kişilerin Farabi’nin tarihin arka sayfasına atılan siyasi formülllerini gün yüzüne çıkarmaları ve burada yer alan ilkeleri hayata taşımaları gerekir. Bu İslam dünyası için büyük bir kazanım olacaktır.