Farabi’yi tarihin arka sayfasına hapsedemeyiz (1)

Abone Ol

İslam geleneğinde siyaset, ahlak ve adalet kavramı üzerine temellendirilmiş ve toplumun tüm katmanları adaletle buluşmadan sükûnetinin sağlanamayacağına vurgu yapılmıştır.  Hz Peygamberin vefatından sonra bu yapı çözülünce siyaset güç üzerine konumlandırılmaya başlamış ve yönetim şekli hangi kavramla isimlendirilirse isimlendirilsin halkın ekonomik refah, huzur ve sükûnet beklentisini karşılayamaz hale gelmiştir.

Ahlak, adalet,  refah ve paylaşımın perdenin arkasına itildiği siyasi yapılanmalarda din, yönetici taifenin hedeflerine kamuflaj yaptıkları bir araca dönüştürülmüştür. Bu durum toplumu ayakta tutan içsel ve dışsal dinamiklerin yıkılmasına ve Müslümanları bir arada tutan kardeşlik bağlarının çözülmesine neden olmuştur. Bu gün Müslüman halkların etnik ve mezhepsel çatışmalarla birbirlerini ötekileştirmelerinin ve çatışma alanından bir türlü çıkamamalarının nedeni budur.

Müslümanların siyasi, ekonomik,  teknolojik, felsefi ve bilimsel alanda yetkin bir duruma gelebilmeleri için tarihin arşivine kaldırılan değerleri gün yüzüne çıkarıp yeniden aktive etmeleri ve dünyaya bu değerlerle açılmaları gerekir. Zira Müslümanlar tarihi dinamikleri ile buluşup onurlu bir duruş sergileyemeyince varlığını sömürge üzerine kuran Batı zihniyeti hayatımızın her alanında tahakküm kurarak bize kendi renklerini dayatıyor. Bizim bu renklere ihtiyacımız yok zira tarihimizin her zerresi değerli şahsiyetlerimizin izlerini taşıyor ki; bizler bu izleri takip ederek kırılan direncimizi yeniden onarabilir ve birey ve toplumların ihtiyacı olan adaleti temin edebiliriz. Fakat ne acıdır ki siyasetten tutun da beşeri münasebetlere kadar her konuda bizlere formüller sunmuş olan manevi şahsiyetlerin eserleri bugün sadece fakültelerimizde bir metin olarak okutuluyor ve pratize edilemiyor.

Bugün köşemde İslam siyaset felsefesinin önemli dinamiklerinden Farabi’nin siyasi tarihimize bıraktığı onurlu mirasa değinmeye çalışacağım. Siyasi tarihin seyrini değiştirecek yetkinlikte görüşler sunan Farabi’nin ilmi derinliğinin bir kaç sayfaya sığmayacak kadar geniş olduğunun ve böylesine güçlü bir şahsiyeti tanımlamakta aciz kalacağımın farkındayım ancak onun mesajını kendime ve sizlere hatırlatmayı da bir borç olarak görüyorum.

Siyaset Farabi felsefesinin en önemli konularından biridir. O siyaseti mutluluğa ulaşma yolunda önemli bir araç olarak görür ve bunun din ve ahlak eksenli bir idari sistemle mümkün olabileceğini savunur. Farabi felsefi görüşünü inşa ederken ahlak, metafizik, nübüvvet ve din gibi değerleri siyasetle ilişkilendirir ve toplumun tüm fertlerini kuşatacak bir mutluluğun ancak bu değerlerle bütünleşerek mümkün olabileceğini savunur. O felsefi çalışmalarına konu edindiği toplumu “erdemli toplum” olarak tanımlar.  

Farabi erdemli toplumun düzenini sağlıklı bir bedenin işleyişine benzetir ki;  ona göre bedende bu düzeni sürdüren güç kalptir, devletin idari sisteminde ise yönetim sanatını bilen ilk başkan yani,  Peygamber, filozof ya da hükümdardır. Devleti yönetme sorumluluğunu üstlenen ilk başkan hakikat bilgisini devletin düzenine uyarlayan ve adaleti toplumun tüm katmanlarına yayarak kalıcı mutluluğu temin eden önemli bir şahsiyettir. İlk başkan devletin omurgasıdır ve fiziksel ve ruhsal sağlığa, söyleneni anlayabilecek idrak etme yeteneğine, güçlü bir hafızaya,  ince bir kavrayışa, etkin bir hitabet yeteneğine, ilim sevgisine, dürüstlüğe, doğru insanlarla vakit geçirmeye, boş işlerle uğraşmamaya ve adalet sevgisine sahip olmalı ve bu özelliklerini yönetim sanatına taşıyarak toplumun ihtiyacı olan huzuru temin etmelidir. İlk başkan erdemli toplumu cahiliye toplumundan ayıran şu dört temel unsuru korumak ve güçlendirmek zorundadır bunlar; sevgi, adalet, inanç ve hayat tarzında ortaklıktır. Bu dinamiklerin korunması esas alınmalıdır zira ahlaki değerlerle şekillenen erdemli topluma muhalif olan gruplar vardır ve bu gruplar işleyişi bozmak için tetikte beklemektedirler. Farabi toplumun huzurunu bozacak tavırlar sergileyen bu grupları nevabit olarak nitelendirir ve bunlara karşı alınabilecek önlemler hakkında tavsiyelerde bulunur.

Farabi’ye göre siyasette yöntem ve görüş farklılıkları neticesinde ortaya çıkan ve toplumun menfaatlerini önceleyen muhalif gruplar yıkıcı ve tahrip edici bir güç değildir aksine bunlar toplumsal düzenin tesisi ve işleyişi hususunda aksayan noktalara dikkat çeken destekleyici etkenlerdir. Onun nevabit olarak nitelediği gruplar ise toplumun düzenini bozacak tavırlar içinde olan yıkıcı gruplardır.  Farabi bu grupları tasnif eder ve buradan gelecek tehlikelerle nasıl mücadele edileceği noktasında görüşlerini aktarır.

Siyasetin amacının toplumu iyiliğe, paylaşıma ve mutluluğa taşımak olduğunu savunan Farabi bu özelliği sebebiyle İslam dünyasında mutluluğun filozofu olarak anılmıştır. Ona göre insanın nihai hedefi mutluluğa ulaşabilmektir bunun için de erdemli toplumun inşa edilmesi şarttır.

Erdemli toplum paylaşımın gerçekleştiği ve mutluluğun doğal yollardan sağlandığı bir yapıdır fakat verimli bir bahçeyi andıran bu yapıyı tahrif edecek ayrık otları vardır.  Nebavit kavramı ile açıklanan bu kişiler muhaliflerdir.  Farabi muhalefet kavramını günümüz siyaset dilindeki anlamıyla yönetimin tercih ve uygulamalarına karşı eleştirel bir yaklaşım içinde olan gruplar anlamında kullanmaz ona göre muhalifler toplumsal düzenin kurucu değerlerine karşı olan ve bu değerlere dayalı olan hayat düzeninin dışında kalan kişi ya da gruplardır. Bu yaklaşıma göre sadece iktidar dışındakiler değil,  toplumun temel değerlerine ve gayesine aykırı istikamete yönelen yöneticiler ya da diğer seçkinler de muhalif grupta yer alabilirler. Yönetici servet ve mevki edinme hevesi ile hareket edip toplumu araç olarak görmüşse yönetilen ile yönetenlerin arasındaki uyum bozulur ve yönetici iktidar konumunda olsa dahi pratikte muhalefet konumuna düşer.

Erdemli toplumun merkezinde din vardır ve din seçkinlerle halkı ortak bir hedef ekseninde birleştirir. Ancak toplumda bu hedef birlikteliğine bu ortak görüşe karşı çıkan ya da bozmaya çalışan muhalif grupların olması mümkündür.  Farabi erdemli toplumun temel görüşlerini benimsemeyen ve muhalefet etmek suretiyle toplumun düzenini bozan bu grupları geleneksel anlayışta olduğu gibi muhasimün, mücadilün ya da fitne gibi kulaklarımıza ağır gelen kavramlardan uzaklaştırarak yumuşatır ve nebavit kavramı ile açıklar. Nebavit sarmaşık gibi yayılarak ürünlerin gelişimini engelleyen ya da zorlaştıran bir bitkidir ve çiftçiler verim alabilmek için toprağı bu bitkiden temizlemek zorundadırlar. Farabi nebavit olarak tanımladığı muhalifleri çiftçinin toprağı temizleyip verimli hale getirdiği gibi olumsuz düşüncelerden arındırarak ıslah etmek gerektiğini savunur.

Farabi Essiyeset’ ül_ Medeniyye adlı eserinde nevabit grubunda yer alan kişileri şöyle katagorize eder: Toplumun mutluluğu için çalıştıklarını ifade edip halkı çıkarlarına ulaşabilmek için araç olarak gören Fırsatçılar, kanun koyucuların sözlerini kendi amaçları doğrultusunda çarpıtarak cahiliye zihniyetini sürdüren tahrifçiler,  çarpıtma amacı gütmedikleri halde kanun koyucuların görüşlerini anlamamak için direnen ve sapanlar, erdemli toplumun yöneticilerine itaat ve bağlılığı sarsacak şekilde davranan sahteciler. Dördüncü grupta yer alan sahteciler erdemli toplumun yöneticilerinin söz ve faaliyetlerinin etkisini azaltacak tavırlar sergileyerek halkın yöneticilere karşı güvenini kırarlar. Farabi bu tehlikeyi bertaraf edebilmek için erdemli toplumun yöneticilerinin nebavit grubunda yer alan grupları tanımaları ve her sınıfı yaşadıkları sorun ekseninde değerlendirerek tedavi edici yöntemler bulmaları gerektiğini belirtir. Buna göre muhalif kişi ya da gruplarda yer alanları ilk evvela erdemli toplumun öngördüğü şekilde ıslah etmek ve topluma kazandırmak gerekir yıkıcı tavırlarını sürdürmekte ısrarcı olanlar için ise sürgün ve tecrit gibi yollara başvurulabilir.

Tarihin arka sayfalarına hapsedilen Farabi erdemli bir toplumun inşası için ihtiyaç olabilecek bütün formülleri sunar ve Müslümanların altın çağı olarak bilinen Asrı Saadeti bugüne taşıyarak onurlu ve mutlu bir hayat sürebilmenin mümkün olabileceğini savunur. Onun sesine kulak verip erdemli toplum için öngördüğü formülleri bugüne taşıyabilmeliyiz. Bu İslam dünyası için büyük bir kazanım olacaktır.

Not: Bu yazı hazırlanırken Dr. Öğr. Üyesi Adnan GÜRSOY’UN Farabi’nin Erdemli Toplumunda Muhalifler adlı makalesinden istifade edilmiştir.