Osmanlı İmparatorluğu`nda Tanzimat Fermanı`nın ilanı ile başlayan yeni dönemin getirdiği değişimin ve gelişimin, mimarlık ve sanat alanında büyük yansımaları olmuştur. II. Abdülhamid döneminde İtalyan mimar Raimondo D`Aronco tasarımları ile bize güzel eserler miras kalmış. D`Aronco Avrupalı bir mimarlık üslubunu Osmanlı Mimarisi ile birleştirme işlemini aşama aşama gerçekleştirmiş, son dönem eserlerinde Art Nouveau üslubuna yoğunlaşmıştır. Bu dönemde Şeyh Muhammed Zafir için yapılacak türbeyi tasarlama görevi de 'Sarayın Başmimarı' unvanına sahip D`Aronco`ya verilmiştir. Şeyh Zafir Türbesi, Avrupa üslubu olan Art Nouveau`nun Osmanlı mimarisindeki en güzel örneklerindendir.
1887 yılında II. Abdülhamid Han tarafından, manevi hocası Şeyh Hamza Zafir Efendi için cami, İstanbul un Beşiktaş ilçesinin Cihannüma mahallesi, Serencebey Yokuşu nda yer alan Osmanlı İmparatorluğu nun bir camisidir. GeçOsmanlı dönemi camisi, kendisine ek olarak Tekke, Misafirhane, Türbe, Çeşme ve Kütüphane den oluşan bir Külliye olarak inşa edilmiştir.
Cami ismini Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Ertuğrul Gazi den almıştır. Sultan II. Abdülhamit`in DomaniçTürklerinden oluşturduğu Ertuğrul Alayının ibadetine tahsis edilmiştir. Şaziliyye şeyhlerinden Libyalı Şeyh Zafir 1870 lerde İstanbul`a gelmiş. Abdülhamid`in hürmet ve muhabbetini kazanmıştır.
Trablusgarp ın Mısrata kasabasında doğdu. İlk eğitimini babasından aldıktan sonra Cezayir ve Tunus a gitti. Ardından Medine de iki yıl kaldıktan sonra Şâzelî tarikatı şeyhi olan babasına intisap ederek icazet aldı. Babasının ölümünün ardından Şâzelî tarikatı şeyhi olarak irşad faaliyetlerine başladı. Nüfuzu giderek arttı. Trablusgarp Valisi Mahmud Nedim Paşa ile dostane ilişkiler geliştirdi. Valinin ve kardeşi Hamza Zafir in telkinleriyle 1870 te İstanbul a davet edildi. Osmanlı seçkinlerinin yanı sıra Şehzade Abdülhamid le de tanıştı.
Ü çyıl Unkapanı nda kaldıktan sonra önce Medine ye oradan da Mısrata ya döndü. Mahmud Nedim Paşa nın veya II. Abdülhamid ın davetiyle ikinci kez İstanbul a geldi. 2 Ekim 1903 te ölünceye kadar İstanbul da kaldı. Şeyh Zâfir Efendi 2 Ekim 1903 tarihinde vefat edince Ertuğrul Tekkesi`nin hazî resine defnedilmiştir.
Caminin bulunduğu arsa doğudan batıya doğru eğimli olduğundan istinat duvarlarıyla çevrili. Kıble doğrultusunda yer alan istinat duvarı arsayı iki sete ayırmakta ki, bunlardan yüksekte olanında cami ve tevhidhaneyi barındıran ana bina, aşağıda olanında ise türbe, kütüphane ve çeşme bulunmaktadır.
Raimondo d`Aronco, külliye bahçesiyle sokağın kot farkını değerlendirerek iki değişik düzlemde çalışmış, bu da çeşmenin bir meydan çeşmesi gibi plastik öğeye dönüşmesini sağlamıştır.
Avlunun dört giriş kapısı vardır. Dört adet avlu girişi içinde en gösterişli olanı, güneyinde Cuma selamlıklarında ve diğer ziyaretlerde padişah ile maiyetinin kullandığı, caminin hünkar dairesi ve mahfiline geçit veren kapının karşısında yer alır.
Hümayun kapısındaki kitabede 'Emirüʾl-müʾminî n ʿAbdülhamî d Hân-ı Hudâ-agâh / Ṭarî ḳ-i Hak-resân-ı Şâzelî ye yapdı bu dergâh / Muhakkak rû h-ı pâk-i Şâzelî kurb-ı İlâhî de / Beḳâ-cû y-ı kemâl-i şevket ü iclâlidir her gâh / Güher târî hini nazm eyledi sâdık ḳulu Muhtâr / Bu dergehdir tecellî gâh-ı feyz-i sırr-ı illa`llâh' yazılıdır.
Ertuğrul Tekke Camii, tekke ve türbelerin kapatıldığı 1925 yılına kadar cami-tekke görevini icra etmiş, diğerleriyle birlikte 1925 yılında kapatılmış, binaların mülkiyeti vakıflara geçmiştir. Bu dönemde binaların kullanımı önce İstanbul Belediyesine, sonra Milli Eğitim Bakanlığına devredilmiş, cami-tevhidhane dışında kalan bölümler 1957 yılına kadar Şair Nedim ilkokulu olarak kullanılmıştır. Bu arada gerekli bakım yapılmadığı için iyice dökülen binalar kullanılamaz hale gelince ilkokulun binayı terk ederek bir başka yere taşınması üzerine bir onarımdan sonra cami olarak ibadete açılmıştır.1960 yılının sonlarında çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalan ana bina 1969&ndash 1973 yılları arasında Vakıflar İdaresi tarafından onarım yapılmıştır.