Prof. Dr. SÜLEYMAN DOĞAN ile
Eğitim Çıkmazından Kurtuluşun Yollarını Araştırdık.
Oğuz Çetinoğlu: Eğitim felsefemiz hakkında genel bir değerlendirme ile sohbetimize başlayabilir miyiz?
Prof. Dr. Süleyman Doğan: Bir ülkenin eğitim gerçeğinin temel zeminini eğitim felsefesi oluşturur; onun üzerine eğitim politikaları şekillendirilir; eğitim politikalarına dayanarak eğitim planlaması somutlaştırılır; eğitim planlamasıyla da eğitim uygulamalarına meşruluk kazandırılır.
Çetinoğlu: Eğitim kavramını nasıl açıklıyorsunuz?
Prof. Doğan: Eğitimi genel olarak ‘insanı terbiye etme sanatı’ olarak târif edebiliriz. Eğitim sâyesinde ve eğitim vasıtasıyla çocuklarda var olan düşünme kabiliyetini geliştirmek ve düşünmeyi alışkanlık hâline getirmek mümkün ve de gereklidir. 21. yüzyılın başlangıcında akıllara durgunluk veren baş döndürücü hızla ilerleyen iletişim teknolojileri çağında, bilgisayar, biyoteknoloji, nanoteknoloji, endüstri 4.0, 5.0, yapay zekâ, insan ve diğer canlıların genlerinin haritalarının çıkarılması gibi alanlardaki gelişmeler geometrik olarak diğer bilim alanlarındaki gelişmelere katkıda bulunmaktadır.
Çetinoğlu: Türkiye’mizde durum nasıl?
Prof. Doğan: Türkiye’nin, 1930’lardan 2023’e teşkilatlanmasını tamamlayıp belli bir yapıya kavuşturulan, eğitim ve gelişme amacını ve hedefini belirlemiş modern üniversite alanında maalesef neredeyse bir asır sonra bugün hâlâ istenilen büyük hedeflere erişilemediği görülmektedir. Bugün üniversitelerde çektiğimiz en büyük sıkıntılardan biri, geleceğin akademisyenlerini tanımada ve seçmede gösterdiğimiz zâfiyettir. Rakamla ifâde edilen verilere dayalı olarak yapılan akademisyen adayı seçimi, entelektüel birikimi ve kişinin yetişme tarzını tanımaya yetmemektedir. Mülâkat yoluyla alımlarda da suiistimaller maalesef bir başka zâfiyettir.
Çetinoğlu: Suiistimallerin öğretim-eğitim kurumlarına girmesi çok vahim bir hâdise. Çözümü nerede görüyorsunuz?
Prof. Doğan: Çağdaşlaşmanın ve gelişmenin doğru eğitim ve yetişmiş insan gücüne dayandığı açıkça ortada iken üniversitelerimiz hâlâ istenilen düzeyde değildir. Dünyâdaki gelişmenin motoru olan eğitim-bilim-sanat-teknoloji ve üretim alanında çağdan kopmamak için üniversitelerimiz günün ihtiyaçlarına göre yeniden tasarlanmalıdır.
Çetinoğlu: ‘Yeniden yapılanma’ sık sık yaptığımız bir iş… Peki Efendim, Eğitim felsefesi kimin vazife alanında?
İdealsiz Fert Dağınıktır.
Prof. Doğan: Herkes eğitim felsefecisi rolünü oynar, oynamaya âmâdedir ve eğitim felsefesini verebileceğini düşünür. Bu yanlış algı hâlâ devam etmektedir. Bunun müsebbibi üniversitelerimizdir, alana, ihtisasa saygıyı dahi bir ölçüde hafife alan bilim anlayışımızdır.
Çetinoğlu: Çok feci. Peki Hocam hangi insan tipini yetiştirmemiz gerekir?
Prof. Doğan: Yetiştirilecek insan tipi, çağı çok iyi bilmenin yanında, kendimizi de bilmeyi gerektiriyor. Bu iki önceliğin muhassalası olmadan neyi, niçin yetiştirmemiz gerektiğini tâyin edemeyiz. Bu yüzden de imtihan sistemleriyle, personelin yer değiştirmesiyle, içeriğin değişimi, not sistemleri gibi tâli meselelerle uğraşırız. Halbuki bütün bunların değişmesi, öncelikle hedeflerin, yâni yetiştirilecek insan tipinin tâyinine bağlıdır. O değişmedikçe, diğer bütün belirleyicilerin değiştirilmesiyle hiçbir şey elde edilemez.
Çetinoğlu: Yanlış anlamadıysam, ‘Neye ihtiyacımız olduğunun belirlenmesi lâzım’ diyorsunuz…
Prof. Doğan: Eğitimde önemli bir unsur da ciddî ideallere sâhip olmaktır. İdealsiz bir fert, cemiyet ve devlet dağınıktır. El yordamıyla yürür ve önemli başarılara imza atamaz. Hattâ hayatta kalamaz. Bizim târihte güçlü ideallerimiz vardı ve onlar bizi bir dünyâ devleti hâline ulaştırmıştı. ‘Din ve devlet, vatan ve millet…’ bunlar en yüksekte dalgalanan bayraktı. Fertler ve cemiyet bu değerlere gazilik ve şehitlik ruhuyla adanmışlık içerisindeydi.
Mevlânâ, ‘Sen anılması güzel olan söz ol. Çünkü insan kendi hakkında söylenilen güzel sözlerden ibârettir’ der. İyi anılacak insan yetiştirilmelidir. Ülkemizde hâlâ vefânın, kadirşinaslığın, fedakârlığın ne olduğunu bilenler mevcuttur. Gerçekten bu, takdire şayan bir değerdir. Bu umut canlandırılmalı, bu damar beslenmelidir. Bu damarın gidip dayandığı ana kaynak medeniyetimizi inşa eden ruhtur. Yapılmak istenen, insanı, toplumu, millete, aileye kadar bütün yapımızı bu ruha dayalı olarak yeniden imar ve inşadır.
Çetinoğlu: Belirttiğiniz ruha dayalı yapı nasıl inşa edilebilir?
Prof. Doğan: Çocuklarımız için bir öz geçmişten ziyâde, öz gelecek tasarımı konusu üzerinde durmalıyız ve çocukların öz gelecek yazmasını teşvik etmeliyiz. Eğitim, Türkiye'nin en büyük problebi değil de, en büyük çözümü olarak görüldüğünde, neler üretilebileceği konusunda yeni açılımlara yönelebilmenin mümkün olacağı görülecektir.
Çetinoğlu: Gençlere belli hedefler gösterilmeli, ideal verilmeli, şuur kazandırılmalı.’ Diyebilir miyiz?
Eğitim Metodu
Prof. Doğan: Evet! Her millet tâkip edilen eğitim usulüne göre, ya yükselir ya da düşer. Toplum bilimleri, esas prensiplerini eğitim metotlarından alır. Milletlerdeki içtimâi görünüşler eğitim tarzlarının bir sonucudur. Hayat mücâdelesinde başarılı olan milletlerin üstünlük sebeplerini araştırırken, eğitim ve öğretimde uyguladıkları metotları dikkate almak gerekir. İyi bir tahsil, insanın yaratılışında olan kabiliyetlerinin gelişmesine, güzel ahlâkının güzelleşmesine ne kadar hizmet ederse, kötü bir tahsil de o nispette zarar verebilir. Okul, hayat için hazırlanmış münevver, faziletli ve şuurlu insanlar yetiştirmelidir. Milletler eğitimle kalkınır.
Çetinoğlu: Gdişâtı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Prof. Doğan: İnsanlar, geçmişte ve gelecekte yaşamayı tercih ederek, şimdiyi ziyan etme peşindeler. Geleceğin muhakkak surette cihanşümul bağlamda ele alınması fakat millî yorumlanması gerekiyor. Eğitimde kadim olanla güncel olanın dengesini sağlamalıyız. Eğitimdeki iyileşmeyi görmek için de en az bir nesil gerekiyor. En sık değiştirilen bakanların eğitim ve kültür alanlarında olduğuna bakılırsa bu iki alanın hâlâ problemli olduğu anlaşılıyor. Eğitim felsefesi dâhil sistem teorisi içerisinde eğitimi yeniden kurgulamamız gerekiyor. Eğitimin bütün alt sistemlerini ve bileşenlerinin birlikte senkronize olarak dönüşümünün yeniden inşa edilmesini ve bunların fizibilitesinin simülasyon modellerinin yapılması lâzım. Eğitimimiz, anaokulundan üniversiteye bu ruh, bu ideal ve dünya görüşüne istinâden yenilenmeli ve yeniden teşkilatlanmaya tâbi tutulmalıdır.
Çetinoğlu: Mevcut gidişâta bakıldığında çizilen hedefler çok büyük. Bu hedeflere ulaşacak gücümüz var. Akıllı tercihlerle ulaşmamız mümkün olur inşallah.