Ortak değerlerimiz ne kadar çok olursa birbirimizi anlamamız o kadar fazla olur...
Birimizin ak dediğine ötekimizin kara dediği bir ortamda iletişim olmaz...
Burada siyaset diline değinmek istemiyoruz...
Bizim dile getirmek istediğimiz birinci konu halkına milletine yabancı olan aydın veya diğer bir ismiyle münevverin ortak değerlerden uzaklaşması konusudur...
Ortak değerler konusunda en çok sıkıntı yaşayanlar bu kesimin içinde bulunan bazı kimselerdir...
Örnek vermek gerekirse, yaklaşan Kurban Bayramı’nı söyleyebiliriz...
Kurban Bayramı bizim geleneklerimizde göreneklerimizde olduğu gibi esas olarak bizim inancımızda var olan bir vacip ibadettir...
Ama siz “ben okumuşum”, “ben entelektüelim”, “ben çağdaşım” gibi duygularla kurbanı çağ dışı gören bir düşünceye saplandığınız zaman ortak değerlerden kopmuşsunuz demektir...
Sinema, tiyatro, hikâye, romanı vb. sanatları bir etkinlik olarak görebildiğiniz kadar, bir baleye bir tangoya bir caz festivaline yöneldiğiniz kadar bir geleneksel edebiyatımıza, halk türkülerimize, Hacivat ve Karagözümüze değer vermez de burun kıvırırsanız; Dede Korkut’u ağzınıza almak istemezken tutup da Antik Yunan eserleri üzerinden yorum kasmaya çalışırsanız ortak değerlerimizden kopmuş sayılırsınız...
Batılı dilbilimcileri, felsefecileri, edebiyatçıları takip etmeyi entelektüellik sayarken, Orta Asya’dan günümüze kadar gelen kendi dilbilimcilerimizi, tarihçilerimizi, edebiyatçılarımızı görmezden gelirseniz ortak değerlerimizden kopmuş sayılırsınız...
Şehirde yaşayana merhaba deyip kırsalda yaşayanı ötekileştirirseniz insani olarak ortak değerlerdin kopmuşsunuz demektir...
Bayram günlerini tatil olarak değerlendirebilirken bu ülkenin büyük çoğunluğunun bayram ziyareti yapmasını, hasta ziyaret etme geleneğini, kimsesizleri koruyup kollama duygularını gülünç bulursanız ortak değerlerden uzaksınız demektir...
Ortak değerlerimizi saymaya kalktığımızda bizi birbirimize bağlayacak o kadar çok ortak değerimiz vardır ki...
Öte yandan milletimiz olarak, vatandaşlar olarak da kendimize gerçekten ortak değerlerimiz açısından çekidüzen vermek zorunda değil miyiz?
Daha enteresanı millet olarak aradığımız huzur ve mutluluğu bulmak için bu ortak değerlerimize ihtiyacımız yok mu?..
Bizim bin yıllık kültürümüzde kıymetli ve değerli olan o kadar kavram var ki... Her biri bizi birbirine bağlayan zincirin halkaları gibi...
Bunlar saygı, bunlar hürmet, bunlar haysiyet, bunlar şeref gibi erdemler...
Ama bu kavramları hepimiz, kendimiz için beklediğimiz kadar başkaları için de göstermek gerektiğini bildiğimizde ortak değer olmaktadır...
Bir araya geldiğimizde birbirimize konuştuğumuz reklam kokan lakırdılara gerçekten artık kimse önem vermiyor...
Hani yeri geldiğinde “hak hukuk” diyoruz ya... Yeri geldiğinde “barış ve kardeşlik” diyoruz ya... Başkalarından hep “dürüstlük ve mertlik” bekliyoruz ya...
Ama kendimiz hiç başkasının hakkına hukukuna dikkat etmiyoruz o ne olacak? Kimseyle uzun süre menfaatsiz ve çıkarsız arkadaşlık sürdüremiyoruz... Kimseye dürüstlük gösteremiyoruz... Hiç akla hayale gelmeyen yerlerde ve işlerde sahtekarlık yapıyoruz...
Ne bileyim birbirimize yalan söylerken utanmıyoruz... Kurnaz olduğumuzu düşünüyoruz... Mertlik denilen duyguyu karşımızdakine hissettiremiyoruz...
Bunlar ne olacak?
O zaman nerede olursan ol, kiminle olursan ol, hangi kılık kıyafet içinde olursan ol, ortak değerler çizgisinden uzaklaşmış oluyorsunuz, oluyoruz...
Sonra dönüp birbirimize kızıyoruz... Birbirimizi ötekileştiriyoruz... Birbirimizi anlamadığımızdan dem vuruyoruz...
Hemen hepimiz bu konuda eğer kendimizi kandırmıyor isek, hepimiz birbirimize rol yapıyoruz...