Rodin Müzesi`nde bulunan Fransız Heykeltıraş Auguste Rodin in, 1900 lü yıllarda yaptığı Düşünen Adam heykelinin zamanla pek çok kopyaları yapılmıştır. Belçika, Almanya, Norveç, Japonya, Fransa, Danimarka gibi farklı ülkelerde müzeleri ve üniversitelerin bahçelerini süslemektedir. Bizde ise Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi`nin bahçesinde bulunuyor. Akıl hastanesi bahçesinde bulunan Düşünen Adam heykeli`nin yapım hikayesi de en az bulunduğu yer kadar enteresandır.
Hastanenin o zaman ki, Başhekimi Fahri Celal Göktulga, Düşünen Adam ı ilk önce bir dergide görür. Ardından, heykelin bir kopyasının hastane bahçesinde yapılması fikrini ortaya atar. Ancak bu iş için gereken ödenek yoktur. Bunun üzerine, bu sırada hastanede tedavi görmekte olan, heykeltıraş Kemal Künmat tan heykelin yapımı için ricada bulunulur. 1950 li yıllarda Künmat ın görevi kabul etmesi ile devasa bir kaya kütlesi askeriyenin de yardımıyla heykelin yapılacağı alana taşınır.
Taş kütlesi, heykeltıraşın ellerinde şekillenip, Düşünen Adam vücuda gelmeye başlarken, Künmat emeğinin karşılığını istediğini ifade eder. Talep ettiği bedel günün şartlarına göre oldukça yüksektir. Hastane yönetimi Künmat ı ikna etmek için, O nu en iyi odalarda ağırlayıp ufak hediyeler alsa da başarılı olamaz. En nihayetinde heykeltıraşımız, heykeli yapmayı bırakıp, hastaneden ayrılır.
Düşünen Adam, çenesini yaslayacağı koldan mahrum bırakılmış halde, öylece kala kalır. Bu durum altı ay kadar sürer. Altı ayın sonunda hastaneye depresyon tedavisi için yatan yüzbaşı Mehmet Pişdar, tek kollu Düşünen Adamın, eksik kalan kolunu tamamlayacağını iddia eder. Önceleri, Pişdar ın bunu başarabilecek yeteneğe sahip olup olmadığından şüphelenildiğinden, ayrı bir yerde, taşı yontarak kolu yapması istenir. Sınavı başarıyla geçen yüzbaşıya heykeli tamamlama izni verilir. Ü stelik heykeli tamamlaması karşılığında hastaneden taburcu edileceğinin de sözü verilerek. Böylelikle yarım kalan kol da tamamlanarak, heykel son halini alır.
Gazeteciler hastane başhekimi Fahri Celal Göktulga ya bu heykelin bir akıl hastanesinin bahçesinde bulunmasının neyi ifade ettiğini sorarlar. Göktulga, yarı şaka yarı ciddi gülümseyerek, 'Hastane dışındakilerinin durumu içeridekilerden daha kötü, bu heykel onların durumu ne olacak diye düşünüyor' şeklinde yanıt verir. Düşünen Adam heykeli kadar meşhur olmayan bir heykel var Sade Vatandaş heykeli;
Prof. Dr. Hasan Seçen`in bir makalesinde okudum. Sayın Seçen bu makalesinde çok güzel anlatıyor: 'Almanya nın en büyük kentlerinden biri olan Hamburg da bir parka, elindeki filesi içerisinde, evine sebze ve meyve götürmekte olan bir insanın heykeli dikili ve 'Sade Vatandaş' adı verilen bu heykelin kaidesinde de şöyle yazılıymış: 'Hiçbir insanı öldürmeyen, hayatı boyunca kahramanlık yapmayan, hiçbir çatışmaya imzasını atmayan, hayatı boyunca diğer insanların esenliğini dileyen ve onlar için çalışan, sade bir aile reisi olarak yaşadı.' Sade vatandaş heykeli bana kendi ülkemin sade vatandaşlarını hatırlattı. Bizler, vatan, millet yolunda toprağın altında yatan kahramanlarımızı elbette unutmayalım! Fakat bu ülkenin sade vatandaşlarını da unutmayalım! Onları da mütevazı kahramanlar olarak takdir edelim. Kimler mi onlar? Kırk yıl dağdan odun taşıyıp, tek bir eğri odun getirmeyen ve 'Dağda hiçeğri odun yok mu Yunus?' diye soran Taptuk Emre ye, 'senin dergahına, tek bir eğri odun bile giremez!' cevabını veren Türkmen kocası Yunus örneği, işini doğru yapan herkes! Babalar vardır, Cenâb-ı Hakk a tevekkül ederek her sabah erkenden evinden çıkar, 'Allah ın verdiğine şükür' ederek döner, çocuğunun eski ayakkabısına bakar, aylarca yeni bir çift ayakkabı alamadığı için yüreği parçalanır da yine de 'Allah, devlete ve millete zeval vermesin' diye herkese iyilik dilemekten geri kalmaz. Anneler vardır, ıstırabı içinde gizli, yüzünde yalnızca mutluluk ifadesi bulursunuz. Ailenin, en yoksul zamanlarında bile, en basit malzemeden en mükemmel yemekler yapabilir, evi düzenli, tertipli çocukları tertemiz bakımlıdır! Öğretmenler vardır, her sene ilk defa anlatıyormuş gibi bütün derslerini yeniden hazırlar. 'Her sene, yeni olarak ne anlatıyorsun ki yeniden ders notu hazırlıyorsun?' diye soranlara 'Fakat ben her sene yeni öğrencilere ders anlatıyorum!' cevabını verir! Yazarlar vardır, tereddüt ettiği bir kelimeyi yazarken beş tane sözlüğe bakar ki, okuyucular o kelimeyi yanlış öğrenip, yanlış kullanmasınlar! Gençler vardır, belediye otobüsüne oturmuş, yarım saatlik yol gidecektir. Ü çdakika sonra, yerini, otobüse yeni binen kendinden yaşlı beyefendiye veya hanımefendiye verir ve yirmi yedi dakika ayakta gider! Ustalar vardır, ikinci sınıf malzemeyle bile çalışsa, yaptığı işte tek bir kusur bulamazsınız! İdareciler vardır, bazen memurlarının yerine kendi çalışır, ama yine de maiyetindekilere yüzünü ekşittiği görülmez! Bakkallar vardır, sabahın erken saatinden geçsaatlere kadar dükkanını bekler. Dükkanına girip, tek bir kibrit satın alsanız, büyük bir kibarlıkla verir ve sizi güler yüzle uğurlar! Esnaflar vardır, kendi borcunu zamanında ödeyebilmek için, on tane dostunun kapısını çalar borçarar da, borcunu zamanında ödeyemeyen tek bir alacaklısına gitmez! Şükür ki, bu ülkenin sade vatandaşı henüz daha pek çoktur ve hayatı güzelleştiren de onlardır.' Ben bunlara ilaveten hiçbir menfaat gözetmeden oy kullanan sade seçmeni de ekliyorum. Biz de 'Sade vatandaş heykeli' dikmeliyiz.