Bedenin ekran karşısında itibarsızlaştığı bir dönemde bir ikilem mi yaşıyoruz? Keza ekranı kullanırken göz, parmak ve zeka yeterli idi. Bu sebeple bedenin kalan kısmı sanal bağımlılık çağında bir yük haline gelmişti. Teknolojinin ve aklın putlaştırıldığı bir yüzyılda yeniden bedene dönerek cinsiyet kimliğinin yükseleceği kimsenin aklına gelmezdi. İnsan ruh ve beden bütünlüğü ile varlık aleminde ahsen-i takvime sahiptir. Şimdilerde ise insan ruhtan azade, bedenle kendini tanımlama çabasında.
Bebek bekleyen çiftlerin anne karnındaki fetüse dair ilk merak ettikleri şey; cinsiyet. Sonrasında kız mı erkek mi olduğu, anne babanın duygularına yansıyan bir durum. Dünyaya gelen bebeğin nasıl eğitileceği ve ahlaki niteliğe nasıl ulaşacağı endişesi taşınır. Şimdi ise bazı çevreler bebeğin cinsiyeti hakkında belirleyici olma derdinde. Sınır tanımayan bir “özgürlük” fırtınası insanlığı alabora ediyor.
Peki bu duruma nereden geldik? Modern hayat ve kapitalizmin bireysel özgürlüğü öne çıkarması, değerler sisteminin inkarı üzerinden gerçekleşti. Bireyin özgürlüğünü fıtrat kodlarının ötesine taşımak, her şeyi meşru hale getirdi. Ego merkezli bir kültürün önünde değerler aşındırıldı.
Din, gelenek, ahlak ve aile, sınır tanımaz bireysel özgürlük karşısında ironi ile karşılanır! Bir içerikte değer ve ahlaka dair birkaç cümlenin geçtiği medya paylaşımları ağlara takılır! Fakat cinsel yönelimi destekleyen içerikler bu mecralarda ön sıradadır.
Fıtratın perdelendiği bir toplumda bütün boyutları ile bir metafizik kaybı yaşanmakta. Kutsaldan yalıtılmış olsun; “fikir”den ya da metafizikten eser yok. Kendini bedeni ile tanımlayan ve dürtülerine göre yaşamayı toplumun bir değer olarak kabul etmesini isteyen bir zihin dünyası var. Neohedonizm yani cinsel dürtülere yönelik yeni bir haz özgürlüğü ile karşı karşıyayız. Bütün insanlık birikimini beden kalıbına indirgeyen ve ilahi bağlayıcılığın inkarı ile ortaya çıkan bir taşkınlık.
Binlerce yıldan beri çocukluk tacizleri ile gelişen ya da bedenine yabancılaşma ile cinsel kimlik karmaşası yaşayan mağdurlar, sessiz sedasız dürtüleri ile savaşıp durdular. Küresel özgürlük çığırtkanlarının tuzağına düşenler ise cinsiyet tercihini yasal toplumsal bir norma dönüştürmek istiyorlar.
Böylece yükselen bu trende baktığımızda “yeniden geriye döndük” diyebiliriz. İnsan bedeni ile kendini tanımlamaya başladı. Feminizm bile cinsel kimliklerin propagandası karşısında geride kaldı. Feminizm, “değer” odaklı sesler karşısında değil “lgbt” akımı karşısında ivme kaybediyor. Lgbt zihniyetine göre kadın kimliğinin öne çıkması doğuştan gelen cinsiyeti kabul anlamına gelmektedir. Halbuki “queer” akımı yükselen tek değer olmalıdır!
2014’de Butler’in cinsel yönelime yönelik fikirleri küresel çapta yankılar uyandırdı. Bu bir bakıma nihilist yaşayan dünya insanları için yeni bir şeydi. D. Sayegan’ın deyimiyle nihilizm, ahlaki alanda hayırla şer arasındaki her türlü ayırıcı özelliği inkar eden bir görüştür. Varlığı boş ve gerçek dışı sayma girişimidir. Onu yok saymayı deneyimlemek ve bu yolla değerleri aşma arayışıdır. Yeni çağda hortlayan “boşluk” hissi ile insanlık arayış içindeydi; manası ile buluşması beklenirken duvara toslamış durumda.
Soru şu; cinsel kimlik sorunu yaşayan bazı kişiler, sahip oldukları maneviyat ile dürtülerinin sert taleplerini nasıl baskılamaktadır? İçgüdülerini inançları ile yumuşatmayı nasıl başarmaktalar? Tıpkı bir bağımlının dürtü kontrolü gibi, bir engellinin kendini aşma mücadelesi gibi cinsel kodlama mağduru olan kişi dürtülerini kontrol edebildiği halde bu çıkışların sebebi nedir?
Psikanaliz akımının benlik mekanizmasında “id, ego ve süperego” vardır. Bu bağlamda dürtüleri kontrol eden ve aşırılıkları baskılayan bir “süperego”nun varlığı bilimsel bir gerçektir. Bu akımla barışık olan lgbt çevreleri toplumla ters düşen kampanyalarını bu bağlamda gözden geçirmedikleri aşikar. Fıtrat eksenli toplumsal değerlere rağmen yeni bir avunma psikolojisi üretilmekte. Kimi gençler ise yaşadıkları boşluğa iyi geleceğini düşünerek sempati geliştirmekteler.
Gelecek hafta yazı konusu cinsel eğilimde farklılaşmanın biyopsikososyal analizi üzerine olacak. Cinsel yönelimi afişe etmeyen, cinsel kimlik mağdurları üzerinde duracağız.