İTTİFAK: Size göre müzik özel bir alan mı?
AY: Evet!, müzik özel bir alandır, yetenek ister. Her ‘Okul Öncesi Eğitimi’ alan kişinin ‘müzik yeteneği’ olmak mecburiyetinde değildir. İki yarıyıl, haftada bir saat ‘müzik eğitimi’ dersi almakla, bu açık giderilemez. Son söz: Okul Öncesi Eğitimi mezunları, mecburiyet olmadıkça müzik derslerine girmemelidir.
Kurumlarımızda devam eden, çoksesli müzik-Türk müziği savaşının da 2023 Türkiyesinde sona erdirilmesi şarttır. Hiçkimse; gençlerin istediği alanda müzik eğitimi almasına, istediği çalgıyı çalmasına engel olmamalıdır. Eğitim, kişinin hakkıdır. Müzik eğitimi kısıtlanmamalıdır. Müzik Eğitimi ABD’da; ‘müfredatlar/içerikler değişerek, çok sesli müzik yanında, Türk müziği eğitimi ve çalgıları eğitime açılarak, Blok Flüt eğitimden çıkarılarak’ yapılacak bir çalışma ile ülke müzik eğitimi rahat bir nefes alacaktır.
İTTİFAK: Okulöncesi Eğitimi nedir?
AY: Okul Öncesi Eğitimi, benimde çok önemli bulduğum; çocuğun doğduğu günden temel eğitime başladığı güne kadar geçen sıfır-altı yaş arasındaki dönemi kapsayan ve çocukların daha sonraki hayatlarında çok önemli bir yeri olan; bedeni, psikomotor, sosyal-hissi, zihni ve dil gelişimlerinin büyük ölçüde tamamlandığı, bu doğrultuda kişiliğin şekillendiği ‘Erken Çocukluk Çağı’ diye de adlandırılan gelişim ve eğitim sürecidir.
İTTİFAK: Blok flüt, müzik eğitiminden neden çıkarılmalı?
AY: Blok flüt, müzik öğretmenliğinde mecburi olan ‘yanlış’ bir çalgıdır. Çocukların ağızlarını kapatarak; ‘kulaklarını ve duyarlıklarını geliştirmeyen’ bir çalgıdır. Bütün müzik eğitimcileri aynı fikirdedir. Ağızlara blok flütü vererek, çocuğun müzik yeteneğini geliştiremezsiniz. ‘Bir çocuğu müzikten soğutmak istiyorsanız, ağzına blok flüt verin’ sözü, eğitimci dostum rahmetli Nazmi Arıkan’dan (Fen Bilimleri Kolejleri Kurucusu) duyduğum en güzel ve kesin sözdür.
İTTİFAK: Müzik öğretmeninin yalnızca bir müzik âletini çalmayı biliyor olması yeterli mi? Ayrıca hangi seviyedeki okulun müzik öğretmeninden bahsediyoruz?
AY: Müzik Öğretmeni; ilkokul (Sınıf Öğretmeni giriyor),Ortaokul-Lise’de birer saat var. Elbette, müzik öğretmeni; bir çalgıyı iyi derecede çalabilmelidir. Okul marşlarına, çocuk şarkılarına eşlik edebilmelidir. Çalgısını derse getirmeyen, çalmayan, sadece kaideleri öğreten öğretmenden çocuklara fayda gelmez. Müzik öğretmeni ‘ana çalgısı’ yanında piyano da çalabilmelidir. Kısaca; Müzik Kurumları ve Müzik Öğretmenliği; birlikte masaya yatırılmalı, ortak kararlar alınmalıdır. Tek tek düşünüldüğünde, kurumlar arası karmaşa oluşmaktadır. Her kuruma gelen öğrenci; ne olacağını bilmeli, ona göre karar vermeli ve hedefini ona göre çizmelidir. ‘Çok iyi ol(a)mazsam, bari müzik öğretmeni olurum’ görüşü yanlıştır/sakattır (ama, ülkemizde geçerlidir) ve kurumlardaki amaçlı müzik eğitimini de zayıflatmaktadır. Belirlenecek bir yıla göre planlama yapılmalı; kurumların stratejileri, ne yetiştirecekleri belirlenmelidir. Konuya; ‘ şahsî ben’li yaklaşımla, idareciyim’ diye bakmamak, kurumla alakalı düşünmek, çözümü kolaylaştıracaktır… Ekonomi yazarı Meliha Okur; ‘vicdan ile akıl arasına cüzdanın girdiği kişiden, gazeteci olmaz’ demişti. Bunu; çoğunun büyüğü, yaşıtım, arkadaşım, öğrencim olan müzik/sanat alanı akademisyenlerine uyarlayalım; ‘vicdan ile akıl arasına, unvanın/makamın girdiği kişiden sanatkar olmaz.’ O sebeple; vicdan ile akıl arasına; unvanı ve makamı sokmayalım, masaya öyle oturalım. O zaman; başarı/üretim/paylaşım mutlaka artacaktır.
Devam edecek….