Depresyon ile ilgili bu yazıyı Dr. David D. Burns’un “İyi Hissetmek” (Editör:Dr.H.Alp Karaosmanoğlu, Psikonet Yay.,İstanbul, 2021, 50.Basım, 632 Sayfa) adlı kitabından esinlenerek yazıyorum.
Depresyonun kaynağı çarpıtılmış düşüncelerinizdir.
Depresyon, bireyde umutsuzluk, endişe, irade kırıklığı, inanç problemleri, yorgunluk, huzursuzluk oluşturan insanı felç eden bir rahatsızlıktır. Depresyon, dünyayı ilgilendiren, psikolog ve psikiyatristlerin mücadele ettiği en güçlü alanlardan biridir ve 100 kişiden 20’sinde görülür. Depresyonun kaynağını öğrendiğinizde hayatınız olumlu yönde değişecektir. Hep beraber depresyonun kaynağının derinlerine inelim.
Depresyonun temel kaynağı düşüncelerdir. Her insanın bir algısı vardır. Etrafımızdaki nesnelere, olaylara anlam veririz ve anlam verme ihtiyacı duyarız. Düşünelim ki bir olay var; mesela bir kadın akşam evine eşi geldiğinde eşine merhaba demedi, yüzü asık bir şekilde odasına gitti. Burada erkek olan karakter A, bu yaşanan olaya anlam vermeli. Acaba yanlış bir şey mi yaptım? gibi bir anlam olabilir. Veya kesinlikle yanlış bir şey yaptım, işte bu olaya verdiğimiz anlam psikolojimizi derinden etkiler. Erkek yani karakter A, meseleyi bilmeden kendi kendine kişiselleştirir. Oysa gerçek şu ki eşi kadın B, işinde moralini bozacak bir durum yaşadı ve bunu dışarıya yansıttı. Erkek A, olayı yanlış anlamıştır. İşte insanların yaptığı en büyük hatalardan biri olaylara kendi kafalarından anlam vermektedir. Oysa gerçek şu ki erkek A karakteri kadın B karakterine sorarak yaşanan durumu öğrenmeliydi. Durum böyle olsaydı, belki de erkek A meseleyi kişiselleştirmeyecekti. Bu örnek, hayatımızda hepimizin deneyimlediği bir durumdur.
Yapılacak 1 numaralı adım şudur: Ortada bir mesele, olay veya durum varsa, önce gerçeği öğrenmeden anlam vermek veya kişiselleştirmek yerine doğrudan soruşturmalıyız. Başka bir örnek verelim: Bir gün kadın karakter B, eşine yemek hazırlar, fakat hazırladığı yemeğin tuzunu fazla koyar. Yemeği yiyen erkek karakter A, eşine yemek çok tuzlu olmuş der. Burada B karakterimiz kendini hemen beceriksiz olarak etiketler, bir yemek dahi doğru düzgün yapamıyorum gibi düşünür. Oysa bu durum A karakteri için çok önemli değildir. Ancak B karakteri kendini çok olumsuz bir şekilde eleştirir. Bu tür kendinize söylediğiniz şeyler sizi aşağı çeker, duygularınız üzerinde olumlu etki bırakmaz, aksine daha kötü hissettirir. Yemeğin hafif tuzlu olması neden çok büyük bir problem olsun ki? Kendinize etiket koymak size ne fayda sağlar ki? İşte depresyonun ana kaynağı, olaylara verdiğiniz anlamlarda yatar.
Peki meseleye nasıl yaklaşmalıydınız? Diyelim ki yemek tuzlu, yemeğinizde ne olsun, mesela biftek olsun. Bifteğin yanına komposto suyu yaptınız, öncesinde çorba yaptınız, pirinç pilavı ve salata da olsun. Böyle bir menüyü eşinizin önüne verdiniz. Burada sadece sorun bifteğin tuzlu olması. Diyelim ki bütüncül yaklaştığınızda çorba çok leziz, salata çok canlı ve güzel, seçip doğramışsınız, zeytin yağı ve limonla karıştırmışsınız. Pirinç pilavı tane tane olmuş, bol tereyağlı ve kokusu muhteşem. Komposto taze ve içinde buzlarla servis edilmiş. İçlerinden sadece biftek tuzlu olmuş. İşte tam burada mükemmeliyetçilik devreye giriyor. Bir evi 30 defa süpürseniz, yere parmağınızı sürtseniz yine elinize toz gelir. Özenerek eşiniz için hazırladığınız yemek harika. Aslında biftek hafif tuzlu olduysa yapmanız gereken yeni bir biftek kızartmak, üzerindeki tuzları almak, kısacası çözüme odaklanmalısınız. Çözüme odaklanmayıp kendinizi etiketlemek size asla fayda sağlamayacaktır.
Günümüzde bu örneklere bakıp binlerce depresyon hastası gösterebilirim size. Depresyonun kaynağı sizsiniz. Olaylara verdiğiniz anlamlar sizi hasta ediyor. Lütfen bir olayla karşılaştığınızda çözüme odaklanın, kendi başınıza anlam vermek yerine gerçeği öğrenmek için araştırın. Aksi takdirde sizin cephenizde her zaman en kötüsü gözükecektir. Olumlu düşünmek ve çözüme odaklanmak çaba ister, kendiliğinden gelmez.

YORUMLAR