Ben seni altı günde sevdim. Altı günde gelebildim kendime. Derinlerinde kayboldum seni görünce. Diplerinde vurgun yedim. Şaşkın bir şafaktan önce, alacakaranlık gibi sessiz sedasız sardın ufkumu. Ü zeri örtülmüş her ne varsa aydınlanırken hayatımda püfür püfür ve bir o kadarda yumuşaktın göz kamaştıran aydınlığında aniden körelmesin diye gözlerim. Bir tanyeri dinginliğinde ağarttın yüzümü. 
Tebessümü sende keşfettim. Gülücüklerin yakamoz yakamoz raksını seyrettim gözlerinde. Güneşim oldun bulutlar desen desen öbeklendi önüne. Ve bütün bunlardan, görülmemiş bir şölen oluşturmak üzre  evrenin bütün reklerine büründün gökkuşağım oldun. Gökyüzünün maviliğini, ne büyük dağlara sahip olduğumu, etrafımdaki her şeyi senin ışığınla görebildim. Sesinin tonunda duydum o eşsiz senfoniyi.
Hayatım oldun sonra, dört elementim. Ve bir ömür boyu soluduğum hava, içtiğim su, üzerinde yaşadığım toprak ve en çokta içimi yakan ateşsin artık.