Don Kişot’ta ne buluyoruz? Yahut via böyle!

Abone Ol

İnebolulu Deniz Taciri Mehmet Efendi`nin hayatı yolda geçer. Hayatın bizatihi yolculuk
olduğunun farkında olan Mehmet Efendi`nin çevresindekilere, muhataplarına hayata ve
hakikate dair her ne söyleyecekse önce kendi nefsine söyler. Böyle de bir huyu vardır. En
fazla gıbta edilmesi gereken hususiyeti de dediğini yapması, yaptığını demesi, hâsılı önce
kendi nefsine, sonra da insanlara nasihat etmesidir.
Deniz Taciri Antalya`ya revan olmak için bu kez İstanbul Hava Limanı`ndan kendisini
kadim şehre götürecek olan uçağa bindi. Boyu da aklı gibi uzun olan tacir çok geçmeden
her gökyüzü yolculuğunda yaptığı gibi hostes hanıma seslendi: Mümkün olabilirse beni
çıkışta bir yere alabilir misiniz?
Bir müddet havayolu şirketinin mecmualarına göz gezdirdikten sonda 'Buyurun sizi öne,
çıkışa yakın bir yere alalım' cümlesini işitti ve teşekkür etti muhatabına.
Yeni yerleştiği koltuk daha konforluydu ve dahi uzun bacakları rahat edecekti. Derken bu
kez tanıdık bir avaz işitti: 'Hayrola sabahın bu saatinde ne yapacaksın Antalya`da?
'Ooo, Hocam günaydın; '
'Ooo, Hocam günaydın; ' terkibini bilge yazar, düşünür, iktisat gurusu, hocaların hocası
bir üstad için kurmuştu. 'Hocam, limanda gemi yüklüyoruz' şeklinde bir muhabbet
tutturdu uçağı havalanırken.
'Hocam' dediği zat, Doğu`nun, dağlarında karı, caddelerinde soğuğu eksik olmayan ücra
bir ilinden lise birincisi olarak sırtında yatağı ile Boğaziçi Ü niversitesi`ne gelen, Anadolu
irfanıyla mücehhez has bir Anadolu evladıydı. Ve dahi iflah olmaz Don Kişot`çuydu.
Cervantes der, başka bir şey demezdi!
Hakikati ancak deliler söyler!
Hoca, çoğu kez lafa 'Bak İnebolulu denizci hakikati ancak deliler söyler' diye başlardı.
Evet, hakikati ancak ve çoğu kez deliler söyler. Delilerin bakışları, boşlukta hakikatli
endam ve eşhas aramakta olan bakışlarından sadece doğrular neş`et eder.
Tacir, Hoca`nın yakınında, daha yakınında olmak istiyordu. Sanço bile efendisine 'ben
daha ne kadar böyle yanında aylak dolaşacağım. Bırak ne olur, kuracağın erdemli ülkede
bana vermeyi vaad ettiğin valilik pâyesini istemiyorum. Sen bana bir maaş bağla, evime
ekmek götüreyim' derken ne kadar da akılcı düşünüyordu!
'Şövalye olmak altın ile ölçülemez.'
Efendisi Salço`ya 'Şövalye olmak altın ile ölçülemez, onuru ona yetmelidir, demiyor
muydu?' El-hak diyemiyordu herhalde!
Hocasına bayılırdı. 'İnebolulu sen yine bir şey kuruyorsun kafanda' sözü tam da
lastiklerin zemine değdiği anda telaffuz edildi.
Deniz taciri, medya patronu, yakışıklı denizci kılavuz kaptanın ricasını kıramazdı. Kırmazdı
da. Hocasıyla muhabbetlerinden aklına ve gönlüne düşenleri ajansa yollamaya karar
verdiğinde ise liman kapısına varmıştı.

Aşağıdaki mülahazalar Beşiktaş`taki ofisi İnebolu sokakta bulunan Deniz Taciri`nin
sadrından satırlara düşenlerden olmalıydı:
'Bilinen insanlık tarihi boyunca oluşan tecrübe yeni kuşaklara kaliteli üniversitelerde
aktarılıyor.
***


Pazar serbest, meraklısı gidiyor, alıyor; '
Bu arada tacir meraksız sayılmazdı.
Notlara devam;
'Sistem bazen öyle bir hale gelir ki doğru soruyu sormamıza müsaade etmez. Böyle
durumlarda, hakikati ancak deliler dile getirir;
Deliler; Yani yönetim bilimi uzmanları!'
Arkadaşları, Deniz Taciri`ne 'Global kurtlar âleminde ticari müzakere çıraklığı' sıfatını
kullanıyor olmalarında yerden göğe kadar hakkılar.
Terkip ve asliyet şuuru arasında sarkaçlanıp durmakta olan bu elfaz Don Kişot`un sırlarını
çözme konusunda ısrarcı davranan sevgili Tacir`imize ait:
'Devletimiz son 350 yılın akılları zorlayan şaşırtıcı stratejisi ile çoklu hamle yapıyor.
Diklenmeden, ama dik durarak atak davranıyor, risk&nbsp alıyor, alan açıyor, saha kapatıyor.'
O, zaman zaman söylemleriyle deniz ticaret camiasından da, iş dünyasındaki
arkadaşlarından da, kimi akademik çevreden de otobana ters girmiş araba tepkileri
alıyor! Hayrolsun inşallah!
Hayrolsun inşallah!
Oysa İnebolulu çevresinde her kim varsa argümanlarını sakince dinleyerek akıl
süzgecinden geçirmeye gayret ediyor. Ona göre yarısı dolu bardağa 'boş' diyenler
hezeyanlarını gelecek korkusu üzerine bina edenler; bir de konforlarını kaybetme
korkusu içinde olanlar;
Tacir nezdinde 'İyi muhakeme yetisi için evvela tarihte olan her vakıayı sebep sonuç
ayrıntılarına bakarak satır aralıklarına kadar bilmek icap ediyor. Yine ona göre eski
İstanbul` sokak tabiriyle 'Veli efendi kaşarı!' gibi olacaksın iyi kupon yapabilmek için;
Önce atı, sonra kim, hangi ata, neden oynamış, bileceksin.
Gelelim sadede...
Deniz Taciri bu ay ne gördü, ne öğrendi. Evvelemirde şunu gördü: Sahada ruhunu
vererek risk alan ve terleyenler mutlaka ama mutlaka masada iyi konumda olur;
Peki, başka ne gördü: Adamlarını evvela iyi seçeceksin. Sıkı eğitip sahaya salacaksın ki
ölümü dahi göze alsınlar, caydırıcı olsunlar. Ancak bu kertede karşıdakiler seni anlayacak
ve adamlarını geriye çekecek.

Bu meyanda bir üst cümleye atıfla diyor ki dersine iyi çalışır, askerini eğitir, silahını
üretirsen köpek diş gösteremez, hayta taşeron camına taş atmaz. Kuzu olur kuzu; Köpek
zapta, taşeron rapta alınır, şeytanın eli kolu bağlanır!
Peki, başka ne gördü!
40 yıldır 'yahu bunların sahibi kim diyorduk ya!' 'Koruyucu ağababaları kim?' diye
birbirimize soruyorduk ya.' Cama taş atanın 'ahh ulan bir sahibini bulsak diyorduk ya; '
Artık 'mahalle'de huzuru kaçıranın kim olduğunu da gördük, sahibini de; Son zafer
diplomasinin defterine, akademinin literatürüne büyük harflerle yazıldı. Kayıtlara geçti.
***


Hatırlayın lütfen; Senato, Roma`nın kel zamparası ve dahi cesur ve muzaffer komutanı
Sezar`a Galya dönüşünde lejyonlarının Rubicon ırmağını geçmesi ve dahi Roma`ya girmesi
yasaklanmıştı. 'Rubicon`u geçmek' darb-ı meseli işte o tarihten mirastır.
Eğer Sezar, senato kararını dinlemiş olsaydı bu gün ne adını ve ne de 'zarlar atıldı'
sözünü hatırlıyor olacaktık.
Roma tarihinin en iyisi, yaşlı kurt, üstelik kayınpederi olan konsül Pompei`nin işini
nerdeyse bir saate bitirdi.
Kararlı lider, aklı karışık liderden değerlidir.
Çünkü kararlı lider, aklı karışık liderden değerlidir.
***
Eee başka ne gördü!
'Kıyakçılığın sonu ayakçılıktır'
Şahit olduğumuz üzere Barış Pınarı`nda dünyanın batısı da doğusundan ötmeye, günah
çıkarmaya başladı. İtiraflar arka arkaya geldi. Hak geldi batıl zail oldu. Ve en önemlisi
kurucu babalar` taşeronları oyuna getirerek yine 'kullandı'. Taşeronlara 'Kıyakçılığın
sonu ayakçılıktır' kaldı! Bu böyledir: Kir silinir, mendil fırlatılır!
***
Başka ne gördü!
Türkiye; Kökleri sağlam aklı derinde;
İçeride birileri feryat figan 'vatan elden gitti' diyor! sanal alem klavyeşörleri sayesinde;
***
Gemiyi çarçabuk terk edenleri de gördü.
'Eyvaaah yandık, bittik, perişan olduk! Şimdi bizi ne yapacağız?' diyenleri de gördü
dünya gözü ile. Alenen gördü, seyretti ve ibret aldı.
***

Başka ne gördü!
Ayandon mevsiminde gemimizin omurgasının kestane karası gibi, sağlam, sapasağlam
olduğunu gördü.
***
Başka ne gördü!
Çanakkale destanını yazan atalarımızın, ölüme koşan ruhlarının harıl harıl, ateş gibi,
dimdik ayakta olduğunu gördü, fark etti.
***
Deniz taciri mutlu, gelecekten daha umutlu;
***
Antalya Limanı`nı bitamâmihâ gören otel odasında seccadesini çantasına koyduktan sonra
'Oyuna gelmedik, oyunu kurduk ve azami kontrol ile hem masada hem de sahadayız'
dedi;
***
Yüce TÜ RK Milleti;
Via böyle;