Divanü Lügati´ t-Türk isimli, dünyaca bilinen eserin yazarıdır. Eserini 1072 yılında Bağdat`ta yazmaya başladı. 12 Şubat 1074 tarihinde tamamladı. Eserin tamamlanmasından sonraki iki yıl içerisinde dört defa baştan sona gözden geçirerek 1076da son şeklini verdi. 1077 Ocağında bitirilmiştir. Eserini Abbasi Halifesi Muktedî -Biemrillah`ın oğlu Ebü`l-Kasım Abdullah`a sunmuştur. Kitabın tek yazması olan nüsha bugün İstanbul`da Millet Kütüphanesi´ nde muhafaza edilmektedir.
Kaşgarlı Mahmud`un, Kitabu Cevahirü`n-Nahv fi Lugati`t-Türk (Türk Dili`nin Nahiv Cevherleri) adlı bir eser daha kaleme aldığı biliniyor. Türk dilinin ilk gramer kitabının nerede ve nasıl kaybolduğu belirlenememiştir. Bu eser, günümüze ulaşmamıştır.
Kaşgar`a Dönüyoruz 
Kaşgarlı Mahmut, 1080 yılında Kaşgar`a döndü. O artık, ülkesinin önde gelen bir bilim adamı idi. Adına izafeten, Mahmudiye Medresesi denilen binada dersler vermeye başladı. Binlerce öğrenci yetiştirdi.
Mahmud, 1105 yılında, 97 yaşında iken fani hayata veda etti. Naaşı ders verdiği Mahmudiye mezarlığında toprağa verildi. Burası, Kaşgar şehrine 45 kilometre uzaklıktaki Opal köyünde, etrafı kavak, çınar ve söğüt ağaçlarıyla çevrili bir tepedir. Ölümünden sonra öğrencileri tarafından inşa edilen türbe, günümüze kadar dört defa yenilendi.
Türbede, Kaşgarlı Mahmud`un sandukasının bulunduğu bir oda, Kuran okumak için bir salon ve müze bölümü bulunuyor. Müzede değerli âlimin kitap ve makaleleri, el yazması ve basma Kur`anlar ile bazı eşyaları var. Müzenin duvarında, Doğu Türkistanlı bir ressam tarafından büyük boyda yapılmış, Kaşgarlı Mahmud`u çalışırken gösteren temsilî bir resim yer alıyor. 
Müzede ayrıca Uygurların Budizm inancını yaşadıkları dönemlere ait eşyalar göze çarpıyor. Bu eşyaların, arkeolojik kazılarda elde edildiği belirtiliyor. Karahanlılar dönemine ait çeşitli madenî para ve süs eşyaları, müzede sergilenen malzemeler arasında dikkat çekiyor. 
Türbenin içve dış duvarları ile oda ve salonların tavanları, Uygur sanatının süsleme unsurlarıyla bezenmiş. Süslemeler, ahşap tavanda eşsiz bir ihtişam oluşturuyor. Türkoloji`nin ilk ve en büyük âliminin türbesi, son yıllarda önemli ölçüde tahrip edilmiştir.
Satuk Buğra Han`ın Türbesi
Doğu Türkistan`ın kültür başkenti Kaşgar`da ki gezimiz tüm hızıyla devam ediyor. Kaşgarlı Mahmut`un türbesini ziyaret ettikten sonra Kaşgar`a 50 km mesafede bulunan Artuçkasabasına doğru yola çıkıyoruz. Vadilerden Yalçınkayalı dağlar ve ırmaklar üzerinden geçerek çöl ortasında yeşil bir vahayı andıran Artuçkasabasına geliyoruz. İlk bakışta sevimli bir şehir. Burada ki ilk durağımız ilk Müslüman Türk devlet başkanı olan verdiği bir emirle 200 bin çadırda yaşayan Türklerin islamiyeti kabul etmesiyle Türk-İslam coğrafyasında islamın yayılmasına öncülük eden Karahanlılar Devleti`nin sultanı Satuk Buğra han`ın türbesi oluyor.
Artuçşehri büyük binalar ve geniş caddelerle donatılmış. Şehrin biraz dışında sakin bir ortamda Türkistan mimarisiyle yapılan göz ve gönül okşayıcı Satuk Buğra Han camii ve türbesine doğru yolumuz devam ediyor. Ü züm bağları ve meyve ağaçları altında tipik Türkistan evlerinin arasından dar sokaklardan geçerek türbeye gideceğiz. 
Türkistan evlerinin kapıları muhteşem oymalı ahşap işçiliğe sahip. Satuk Buğra Han camii minareleriyle göz ve gönül ziyafeti sunuyor. Günlerden Cuma. Cami çevresi satıcılarla dolmuş. Ekmek satanlar, açıkta et satanlar, sebze ve meyve satıcıları adeta bir panayır yerine dönmüş. 
Caminin ilk giriş bölümü minareleriyle muhteşem. Asıl camii türbenin sol tarafında sade bir binaya sahip. Satuk Buğra Han`ın türbesi ise sol tarafta yeşillikler içerisinde firuze renkli turkuaz çinilerle, çevresiyle uyum içerisinde adeta bir tabloyu andırıyor. Ü züm asmaları ve çiçeklerle çevrili yoldan ilerleyerek türbeye gidiyoruz. 
Türbenin girişinde iki büyük kazan Satuk Buğra Han döneminden kalma olduğu söyleniyor. Çinilerle kaplı yüksek kubbenin altında Satuk Buğra Han`ın türbesi bütün ihtişamıyla karşımızda. Türbenin baş ve ayak ucunda Satuk Buğra Han`ın adı ve yaşadığı dönemler tarihe not düşülmüş türbe ziyaretçi akınına uğruyor.
Hep birlikte burada Fatiha okuyup, Satuk Buğra Han`ın ruhuna bağışlıyoruz. Türkiye`den geldiğimizi öğrenen Uygurlar bizlere yakınlık ve büyük ilgi gösteriyor. Büyük hakan`ın türbesinde resimler ve Satuk Buğra han döneminden kalma taşlar dikkat çekiyor. Türbeden ayrılmak zor. Kendimizi Karahanlılar devletinin ve Türk tarihinin ihtişamlı geçmişine kaptırıyoruz. Bir taraftan dua edip bir taraftan da belgesel görüntüler çekiyoruz.
Satuk Buğra Han`ın Memleketi  Artuç`da Cuma Namazı
Cuma namazımızı Satuk Buğra Han`ın türbesinin bulunduğu Artuç`da kılacağız. Şehrin merkez camiine geliyoruz. İnsanlar adeta bir sel gibi camiye akıyor. Bembeyaz renklerle yeşil ağaçlar arasında ki camii Uygurca yapılan vaaz ve okunan ezanla gönül telimizi titretirken içimizde fırtınalar estiriyor. Artuçlularla konuşuyoruz. Caminin girişinde Pamir Dağları`ndan getirilen buzlarla karıştırılan buzlu ayran içerek biraz olsun gönlümüzde ki fırtınayı dindirmeye çalışıyoruz. 
Fotoğraf makinemizi elimize alarak birkaçkare fotoğraf çekmek istiyoruz. Daha ilk kareyi çekerken birisi yanımıza yaklaşıyor. Eliyle yasak işaretini gösteriyor. Türkiye diyecek oluyoruz, iki taraf boynunu sallıyor ve tekrar Uygurca yasak işaretini koyuyor. Fotoğraf makinemizi bir kenara koyup namaz kılmak için seccademizin başına geçiyoruz. 
Göz ucuyla bize fotoğraf çektirmeyen şahsı takip ediyoruz. Uzaktan bir başka yetkiliyle buluşan bir şahıs beni işaret ediyor ben hiçbir şey yokmuş gibi davranıyorum. Cuma ezanı okunuyor, hutbeye çıkan imam çok kısa Uygurca hutbe okuyup kamet getirilerek Cuma namazına başladığımız esnada bizim bulunduğumuz safın baş tarafından sakallı bir genç'Allah-u Ekber' diye sesli sesli tekbir getirmeye başlıyor.
  Hiçkimse o tarafa bile bakmıyor. Namaz kılıp camiden çıkılırken yine aynı şahıs tekbir getiriyor. Yine hiçkimse oralı değil. Galiba biz Türk turistlerin de orda olmasını fırsat bilerek birileri komplo teorisini harekete geçirip milleti galeyana getirmek için fırsat kolladığını Artuçlular da anlamış olacak ki hiçkimse bu komplocuya alet olmuyor. Cuma namazımızı kılarak Kaşgar`a doğru yola çıkarken Satuk Buğra Han ve Karahanlılar devletiyle ilgili yaptığımız araştırma notlarını Kaşgar`a gidiyoruz.  
Satuk Buğra Han kimdir?
Karahanlıların 920-958 yılları arasında ki hükümdarı. 932 yılında İslam ı kabul ederek, tarihteki ilk müslüman Türk Hakanı Türk topluluğunun toplu halde İslama geçmesine yol açmıştır. Bu yüzden Türk tarihi için önemlidir ve hakkında Satuk Buğra Han destanı anlatılır. Babası Karahanlı hükümdar ailesinden Bezir Han idi. Babasının ölümü üzerine amcası ve üvey babası Oğulcak Kadır Han ın himayesinde büyüdü. 
Satuk Buğra on iki yaşlarında iken Maveraünnehir ve Horasan bölgesine hakim olan Müslüman Samani Devleti şehzadeleri arasında anlaşmazlık çıktı. Bunlardan Nasır bin Ahmed, Oğulcak Kadır Han ın ülkesine sığındı. Ona iyi muamele edip Artuçnahiyesinin idaresini verdi. ArtuçNasır bin Ahmed in gayretleri ve gelip giden Müslüman tüccarlar sayesinde bir ticaret merkezi oldu. 
Satuk Buğra da Artuçun ziyaretçileri arasındaydı. Nasır bin Ahmed le tanışıp ondan İslamiyeti öğrenerek Türkistan da İslâm Peygamberi Muhammed bin Abdullah ın ölümünden 333 yıl sonra Satuk 12 yaşında iken Müslüman oldu. Müslüman olduktan sonra Abdülkerim ismini almıştır ve tam ismi Abdülkerim Satuk Buğra Han olmuştur.
10. yüzyılda yaşayan Arap gezginci ve bilgin İbn Fadlan Milâdi 960 yılında yaklaşık 200,000 çadırlı Türkler İslâm dinini benimsemiştir diye aktarmıştır. Yirmi beş yaşına gelince Müslüman olduğunu açıklayıp, amcası ile mücadeleye başladı. Onunla Fergana Savaşını yaptı. İlk olarak Atbaşı kalesini zaptetti. Daha sonra üçbin kişilik bir orduyla Kaşgar üzerine yürüyüp fethetti. Amcası Oğulcak Kadır Hanı öldürdü. Ü lkede hakimiyeti sağlayıp birliği temin etti. Türk ülkelerinde İslamiyeti hızla yaydı. Ebü l-Hasan Muhammed gibi İslam alimleri, Satuk Buğra Hana yol gösterip teşvik ettiler.
Abdülkerim Satuk Buğra Han, daha sonra yaptığı savaşlarda Yağma, Çiğil, Oğuz boylarının yerleşmiş bulunduğu Türkistan şehirlerini birer birer ele geçirdi. Bu sırada Karahanlılar Devletinin doğu kısmına hakim olan Büyük Kağan Bazır Arslan Han Çinlilerden yardım alarak 924 yılında Abdülkerim Satuk Buğra Hana karşı savaş açtı. Satuk Buğra Han Müslümanların yardım ve desteğiyle, onunla Balasagun Savaşını yaptı ve galip geldi.
Sultan Satuk Buğra Han ın dört oğlu, Buğra Hasan Han, Hüseyin Buğra Han, Yusuf Kadir Han, dördüncü oğlunun ismi belli değildir, ve üçkızı, bunlar Nasab Türkan, Hadya Türkan ve Ala Nur isimlerinde toplam yedi çocuğu olur. 31 yıl hüküm süren Satuk Buğra Han, güzel ve adil idaresi ile binlerce kimsenin Müslüman olmasına vesile olmuştur.
  Saltanatının sonuna doğru, Satuk Buğra Han, Liao Hanedanlığına karşı bir sefer yapar ve Turfan a kadar bütün ülkenin tamamında İslâm genişlemiştir. Burada hasta olur ve Kaşgar a geri getirilir, bütün bir yıl hasta yatar ve sonra vefat eder. Satuk Buğra Han, son saatlarında arkadaşlarını, çocuklarını, Abú Nasrın oğlunu Abbú l Fattá h yanına çağırır ve onlara nasihatta bulunur. 
Onun yaşamını bitirdiği son gün, Kaşgarlı Mahmud un Divân-ı Lügati t-Türk te artuç' 'Ardıç. Kaşgar da bu isme sahip iki köy vardır diye bahsettiği, 'birisinin adı altın Artuç, ikincisi üst Artuçdır.' Altın Artuç ta mezarlığa gömülür, ve cenaze törenine iki vali, yedi bin alim yirmiiki bin gazi ve halktan onbeş bin kişi katıldı. Satuk Buğra Han ın ölümünden üçyıl sonra Abbú l Fattá h ta ölür, böylece bütün görevleri Satuk ailesine geçer. 10. yüzyılda Artuçda inşa edilen türbesi tekrar 1995 yılında Mimar Abuduryim Ashan tarafından tamir edilmiştir.
Devam edecek